1942’de, Bulgaristan göçmeni bir annenin ve babanın çocuğu olarak Eskişehir Yeni Mahalle’de dünyaya gelen Nihat Arıman, 10 yaşında babasını kaybetti… Küçük yaşta ailenin reisi oldu. Hem okula gitti, hem de ailesinin geçimini sağlamak için babasından kalan iş yerinde çalıştı. Ticarette yarım asrı deviren Nihat Arıman ile bir zamanların Eskişehir’ini konuştuk.
10 yaşında hem okudu hem çalıştı
Sivrihisar Caddesi’nde eskiler bilir Yıldız Otel vardı, şimdiki Büyük Otel’in karşısında... Orada babamın bakır kap kacak ile soba malzemesi sattığı bir dükkanı vardı. 10 yaşında babamı kaybettim, o yaşta ailenin reisi oldum. Ablamla beraber hem okula gidiyor hem de babamın işyerinde çalışıyorduk. Babamın ölümünden sonra hayatım hep çalışmakla geçti. İlkokul eğitimime Muttalip Caddesi’ndeki İnkılap İlkokulu’nda (sonrasında Cumhuriyet İlkokulu oldu) başladım. O zamanlar Eskişehir’de 7 tane ilkokul vardı. İlkokul öğretmenimin elimden tutmasıyla Ticaret Lisesi’ne kaydoldum. Ortaokul ve lise eğitimi bir arada verildiği için altı yıl Ticaret Lisesi’nde eğitim gördüm.
Bezden toplarla maç yapardık
Kırım Tatarlarının yoğunlukta olduğu Mamure Mahallesi’nde büyüdüm. Evlerimiz bahçeliydi. O zamanlar, kimsenin evinde televizyon olmadığı için komşular akşamları bahçelerde toplanır, sohbet ederdi. Sivrihisar Caddesi’nin orada “koca bahçe” diye bir alan vardı. Arkadaşlarımızla orada, annelerimiz bize bezlerden yaptığı toplarla maç yapardık.
Akademinin ilk öğrencilerinden oldu
Ticaret Lisesi’ni bitirmeme bir yıl kala, 1958 yılında Orhan Oğuz’un kuruculuğunu yaptığı Anadolu Üniversitesi’nin de temelini oluşturan Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi kuruldu. Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, o zamanlar Orta Anadolu’da ilk açılan akademiydi. Cengiz Topel’de bulunan İşçi Bulma binasının bir katı akademiye tahsis edilmişti. Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi ilk açıldığı yıl gece eğitim programı vardı. Bizim girdiğimiz yıl ise öğrencileri imtihanla aldılar. Gündüz programına geçmişti. Akademi Reisimiz Prof. Dr. Orhan Oğuz’du. Bizi akademiye kaydettikten sonra aramızdan dört kişi seçti. İki arkadaşımız profesör oldu, bizde piyasaya atıldık. Eski Rektör Yardımcısı Semih Büker, Yılmaz Büyükerşen, Seyhan Büyükerşen (Yılmaz Büyükerşen’in eşi) ile aynı dönemde eğitim gördük.
Orhan Oğuz, 147’ler için harekete geçti
Orhan Oğuz müthiş bir insandı… 1960 ihtilali sonrasında, ihtilale karşı yazı yazdıkları gerekçesiyle 147 öğretim üyesi görevden uzaklaştırıldı. Bunlar üniversitelerin önde gelen profesörleriydi. Orhan Oğuz, İhtilal Komitesi’nden izin alarak, o profesörlerin Eskişehir’de eğitim vermesini sağladı. Akademi de eğitim yüksek kaliteydi. Özellikler Bursa’dan, Ticaret Lisesi mezunlarından çok sayıda öğrenci Eskişehir’e okumak için gelirdi. Prof. Dr. Ferit Hakkı Saymen, Prof.Dr. Refii Şükrü Suvla gibi isimler Eskişehir’e geliyorlar, bize 15 gün ders verip gidiyorlardı.
Polatkan’ın idamında sokağa asker indi
Türkiye’de her on yılda bir ihtilal oluyordu. İhtilal zamanları esnaflık yapmak da kolay değildi. Partiler arasındaki siyasi çekişmelerin ekonomiyi çok olumsuz etkileri oluyordu. 1971 muhtırası ve 1980 darbesinde, bankadaki mevduatlara bile el konuldu…1960 ihtilali sonrasında Eskişehir Milletvekili ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam edilmesi kentte büyük üzüntü yarattı. Kırım Tatarı olan Polatkan, kendisini iyi yetiştirmiş önemli bir isimdi. Polatkan’ın idam edildiği gün Tatarların yoğunlukta yaşadığı Dekovil Cami’nin oradan Mustafa Kemal Paşa Mahallesi ve Kırım Caddesi’ndeki sokaklara kalkışma olmaması için asker indirilmişti.
1,5 yıl olan askerlik süresi iki yıla çıktı
1962 yılında muhasebe maliye bölümünden mezun oldum. Mezuniyetin ardından askere gittim. Üniversite mezunlarını o zaman yedek subay yapıyorlardı. 1,5 yıl olan askerlik benim gittiğim yıl iki yıla çıktı. Altı ay eğitimin ardından kura ile Kars’ın Damal ilçesine gittim. 1,5 yıl orada askerlik görevimi yaparak Eskişehir’e geri döndüm.
Erkekler takım elbise, kadınlar son moda kıyafetlerle film izlemeye giderdi
Benim gençlik yıllarımda Eskişehir’de 7 tane sinema vardı. Sakarya Caddesi’nin başında Sizin Sineması, koltukları bile tahtandı. İlk sinema filmini orada izledim…Kovboy filmiydi. Yeni Sineması vardı. Hafta sonları, Eskişehir’in sosyetesi giderdi buraya… Bilet bulmak çok zordu. Erkekler takım elbise, kadınlar da son moda kıyafetlerini giyip Yeni Sinemada film izlemeye giderdi.
Memur olmak yerine ticarete atıldı
O zamanlar üniversiteden mezun olanların sayısı çok azdı. Hemen iş bulabiliyorsunuz. O yıllarda Sosyal Sigortalar Kurumu yeni açılmıştı. Mezun olduktan sonra oraya müfettiş olmanız çok kolaydı. İstanbul’da malzeme satın aldığım ahbaplar vardı. Onlara sordum, “esnaflık mı yapayım, yoksa memur mu olayım” diye. Gerekli krediyi vereceklerini ve sattıkları ürünlerde vade tanıyacaklarını söyleyerek ticarete atılmam konusunda beni ikna ettiler. 1969 yılında Arıman Hırdavat’ı kurdum.
Bir zamanlar esnafa da kız vermiyorlardı
O yıllarda esnafa değil, devlette işi olana kız verilirdi. (gülüyor)Esnaf olmama rağmen 1967 yılında Makineci Kardeşlerin ortaklarından Ahmet Makinecinin kızıyla evlendim. O evlilikten biri kız biri erkek olmak üzere iki evladım oldum.
Sanayi gelişiyor, ticaret şekil değiştiriyordu
Daha önceleri nalburiye ürünleri olan çivi, kilit, boya, hortum gibi malzemeler satarken, Eskişehir’de sanayi gelişmesiyle birlikte teknik ürün tedarikine de yöneldik. Arçelik’e, Eti’ye, Hava İkmal’e (eski Tayyara Fabrikası), TÜRASAŞ’a (eski TÜLOMSAŞ) ürün tedarik etmeye başladı. 1968 ile 1970 yılları arasında müşteri portföyümüzü genişlettik. İşlerin büyümesiyle birlikte oğlum Serhan Arıman’ın girişimleriyle EMKO’da yeni bir yer satın aldık. Uzun bir süre ben Sivrihisar Caddesi’ndeki iş yerimizi, oğlum da EMKO’da işlerimizi yürüttü.
Sivrihisar Caddesi, İstanbul’un Karaköy’üydü…
O yıllarda Sivrihisar Caddesi ve eski otogarın (Yunus Emre Caddesi) olduğu bölge ticaretin hızlı olduğu alanlardı, müşterilerimizde ağırlıklı olarak köyde yaşayan vatandaşlardı. Sanayinin gelişmesiyle birlikte bizim olduğumuz bölgedeki işyerleri teknik malzemelere yöneldi. Nalbur işi ise Taşbaşı’na doğru kaydı. Fabrikaların satın alma personelleri, malzeme için Sivrihisar Caddesi’ne iniyordu. Sivrihisar Caddesi bir nevi İstanbul’un Karaköy’dü… Sivrihisar Caddesindeyken komşuluk yaptığımız Gürgenciler vardı… Coco Cola bayiliği yapıyorlardı. Emeksizler pancar taahhüt işiyle uğraşıyorlardı. Çubukçuoğlu ve Teknik Hırdavat vardı, hepsi zamanla piyasadan çekildiler.
Esnaflık yaptığıma bir o zaman pişman oldum
1980 ihtilali sonrası polis elinde bir liste ile hırdavatçıları gezdi. Liste de Türkiye’ye giren kaçak malzemelerin adetleri ve isimler vardı. Bana da geldiler. Malzemeleri ve faturalarını gösterdim. “Bunlar kaçak girmiş” deyip, malzemeleri toplayıp gümrüğe gönderdiler. Mahkemeye gittik, faturaları gösterdik ama malzemelerimizi vermiyorlar. Hakikaten malzemeler Türkiye’ye kaçak girmiş, İstanbul’da faturalandırılmış. O malzemeleri tam sekiz yıl sonra gümrükten teslim alabildim. O zaman çok üzüldüm. Ticarette iyi bir güven oluşturmuştum. Suçum dahi olmasa kaçak mal sattığımı öğrenince çok sarsıldım.
Yalaman Adası solcuların elindeydi
1980 öncesi Yalaman Adası solcuların, eski otogarın oralarda sağcıların mahallesiydi. Yalaman Adası da solcular tarafından ikiye bölünmüştü. Yalaman Adası’na girerken kolumun altına “Halkın Sesi” diye bir gazeteleri vardı, onu alır geçerdim…
Dedeme gelip, Avrupa’yı anlattırırlarmış
Annemin babası, dedem Razgrad’an Eskişehir’e gelen bir muhacir. Esnaf Sarayı’nın arkasında sıcak demir ve at arabası üzerine bir atölye açmış ismini de “Uyan Türk İmalathanesi” demiş. Kemal Zeytinoğlu ve Hasan Polatkan o zamanlar lise öğrencisi. Dükkanının isminin neden “Uyan Türk” olduğunu merak edip içeriye girmişler. Sonrasında sık sık ziyaret edip dedemden, kendilerine Avrupa’yı ve oradaki gelişmeleri anlatmasını isterlermiş.
Avrupa’dan bisküvi getirip tattırırdı…
“Eskişehir’in zenginleri” denildiğinde, o zaman akla Zeytinoğlu, Sölpükler, Kanatlılar, Gamgamlar gelirdi. Balkanlardan göç ederek Eskişehir’e yerleşen muhacirler çok müteşebbis insanlardı. Her biri fabrika kurmuş, Eskişehir’in kalkınmasına katkı sunmuşlardır. Eskişehir’de un fabrikası kuran Gamgamlar, sonrasında İstanbul’da Gamak Motor Fabrikasını açtı. Bugün Avrupa’nın en büyük elektrikli motor üreticisi oldular… Firuz Kanatlı, İsviçre’den, Almanya’dan, Fransa’dan bisküvi alıp getirir, burada imalatını yaptırırdı. Her Cuma yanına gider, ödeme alırdım. Avrupa’dan getirdiği bisküvileri bana da tattırır, nasıl olduğunu sorardı…
ETO’da Suat Kutlu’nun yönetimde yer aldı
Eskişehir Ticaret Odası’nda, Suat Kutlu’nun başkanlık yaptığı Ali Eldem, Vedat Yücesan’ın olduğu yönetimde denetleme kurulunda görev yaptım. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle sonraki yönetimlerde görev almadım.
82 yaşında, hala işinin başında…
12 yıl önce EMKO’ya taşındık, pandemi döneminde Sivrihisar Caddesi’ndeki dükkanımızı kapattık. Oğlum Serhan Arıman ile birlikte EMKO’dan işlerimizi sürdürüyoruz. Dünyanın ve Türkiye’nin en iyi markalarıyla çalışıyoruz. 67 yıldır Eskişehir’de esnaflık yapıyorum. Gece gündüz demeden çok çalıştım. Sabah 06:30 dükkanımı açardım. Şimdi burada da açıyorum. (gülüyor ) Hala haftanın 6 günü işe geliyorum. Yeni gelen ürünlerin kataloglarını açıp tek inceliyorum. Ticarette uzun yıllar var olmak istiyorsanız güvenilir ve dürüst olunmalı. Ben bu sayede çok insan biriktirdim…