1 Mayıs; 1886’dan bugüne sömürüye karşı direnen işçilerin, bu uğurda bedel ödemekten çekinmeyen emekçilerin mücadelesinde simgeleşmiş bir tarih, alın teriyle ekmek mücadelesi veren işçilerimizin, emekçilerimizin ses verdiği çok önemli bir günüdür.

Hepimiz biliyoruz ki, emek olmadan hiçbir şey üretilemez. Emeğin önemi ve kutsallığı anlaşıldıkça; paylaşımın ve demokrasi kültürünün egemen olduğu daha güzel bir dünyaya ulaşacağımıza inancım tamdır.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, bayram havasında kutlanması gerekirken, ne yazık ki emekçilerin gerek çalışma koşulları, gerekse emekli olduktan sonraki sosyal hak ve kazanımlarının olması gerekenin çok altında bulunması nedeniyle, kutlamadan ziyade hak arayışlarını dile getirdikleri bir gün haline gelmiştir. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, ağır koşullar, işçi ve emekçinin hak kayıplarını artırmış, bir umutsuzluk olarak emekçilerin omuzlarına binmiştir.

Tam bu noktada 1 Mayıs, ayrı bir önem kazanmaktadır. Siyasi görüşü ve ideolojisi ne olursa olsun, işçi ve emekçilerin ortak bir amaçta uzlaşması ve birlikte hareket etmeleri şarttır. Emek her zaman en yüce değerdir. İşçiler, emekçiler için tüm çalışanlara daha iyi çalışma koşullarının sağlanacağı, herkesin insan onuruna yaraşır bir şekilde çalışarak emeğinin karşılığını alacağı, iş güvenliğinin sağlandığı ve iş kazalarının yaşanmayacağı, hak kayıplarının olmadığı bayram tadında 1 Mayıslar temenni ediyorum.

Bu düşüncelerle, şehrimizdeki emekçiler başta olmak üzere ülkemizdeki ve dünyadaki tüm işçilerin onurlu mücadelelerini gönülden destekliyorum.

Baharı yaşadığımız ve güzel günlere çok yakın olduğumuz bir dönemde daha gür bir sesle ‘Yaşasın 1 Mayıs’ diyor;

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü yürekten kutluyorum.