2015-2018 yılları arasında CHP Eskişehir İl Başkanı olan Sinan Özkar, Eskişehir Net’te yayınlanan Net Soru programında Meltem Karakaş’ın sorularını yanıtladı. Siyasette ve CHP’de yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Özkar’ın konuk olduğu programdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Partilerdeki kan değişikliği toplumda artı bir sıçrama getirir”
“Dönüp de Kılıçdaroğlu dönemine birtakım eleştiriler yönelmek gibi bir şeyin içinde olmayacağım. Artıları vardı. Eksileri vardı. Ama bir dönem partinin çalışmalarını yürüttü. Belli bir noktaya getirdi. O yüzden ona herhangi bir saygısızlığımız olamaz. Ama artık dönemini doldurmuştu. Belli bir noktaya kadar, o tıkanma noktasının üzerine çıkması mümkün değildi. Şimdi genel başkanımız Özgür Özel’in dediği gibi CHP’nin üstünde sınırlayıcı bir cam taban, onu aşamayız. Onun aşılması mümkün değil gibi değişik bir tavır vardı. Yani Kılıçdaroğlu da o noktaya kadar getirdi. O noktanın üzerine çıkaran da Özgür Özel ve ekibi oldu. Toplumun gözünde siyasi partilerdeki kan değişikliği biraz da toplumun beklentilerine uygunsa mutlaka artı bir sıçrama getirir. Özgür Özel’in genel başkan olması da gençliği, heyecanı, yeni bir soluk getirmesi bunlar bize yerel seçimlerde başarı getirdi. Yerel seçimlerde başarının gerçekleşmesinde şu da var: İttifak yerine insanların CHP’nin adaylarına oy verme doğrultusunda kendiliğinden oluşan bir ittifak. Bunun da mimarlarından biri İmamoğlu, kent ittifakı derken birçok unsuru partinin içine alan, onlarla iş birliği yapan bir ittifak anlayışıyla birçok kentte belediye başkanlıklarını aldık. Bunun daha ileriye götürülmesi mümkün. Orada genel merkez ve bizlere çok büyük görev düşüyor. Kimsenin üşenmeden, yorulmadan mücadelesini devam ettirmesi lazım. Yoksa başarı kazanmak bir dönem olabilir ama çöküş de her zaman siyasi partilerde çok mümkün. Çok da hızlı olabilir. Bunun önüne geçmemiz için kendimizi anlatmamız lazım. Partinin politikalarını anlatmamız lazım.
“Patimizin politikalarını anlatmakta eksikleri var”
Anlatmakta eksiklerimiz var. Biz bu eksikleri yetkili kurullara, genel başkan yardımcılarına iletiyoruz. İlettiğimiz şeyler karşılık buluyor, bulmuyor ama daha etkili olunmalı. Ekonomiden sorumlu gölge bakanımız bütün bu teşhis ve tedaviyi ortaya koymalı. Her gün kamuoyu önünde bunları açıklamalı. Daha etkili olmak için elimizden geleni yapacağız.
“Giden koltuk da bir daha gelmez”
Bunun olma olasılığı sıfır. Bunu Kemal Kılıçdaroğlu da biliyor. Ama maalesef her nedense o koltuğu sahiplenme duygusuyla sanki kendini o koltuğun mutlak sahibi gibi görerek veya etrafındakiler böyle görerek öyle bir şeyin arayışına giriyorlar ama artık geriye dönüş mümkün değil. Kılıdaroğlu’na da düşen partiye destek olmak. Hangi ortamda hangi grev verilirse onları yapmak. İlle genel başkan olmak gerekmez. Biz partinin üyesi olarak mücadeleyi yıllar boyunca sürdürdüysek, diğerlerinin de partinin üyesi olarak sürdürmesi gerekir. İlla mücadele etmek için koltuk gerekmez. Bunu akıllarına sokmaları lazım. Giden koltuk da bir daha gelmez.
“Mühür kimdeyse Süleyman odur”
Talat Bey genç, heyecanlı. Heyecan kattı. Birtakım şeyleri daha atak yapabildiğini de görüyorum. Biz şu anlayıştayız partinin üyeleri olarak, geçmişte ne görev yaparsak yapalım, mühür kimdeyse Süleyman odur. O yüzden il başkanımızın bütün verdiği görevleri yerine getiriyoruz. İl başkanımızı da orada il başkanı olduğu müddetçe belli bir hiyerarşi içinde destekliyoruz. Bundan daha doğal bir şey olamaz.
“Ayşe Ünlüce tüzüğün gereklerini yerine getiriyor”
Ayşe Ünlüce belediye başkanı olduktan sonra yapılamayan parti grup toplantılarını yapmaya başladı. İl başkanı büyükşehir belediye meclisinin grup başkanıdır. Uzun yıllar boyunca sadece formalite olarak yapıldı. Grup toplantılarını yapıyor. Başkanımız parti içindeki hiyerarşiye uyuyor. İl başkanıyla iletişimi diyalogu iyi, parti örgütüyle iyi. Geçmiş il başkanlarının da mutlaka katkısının olacağı bilincinde. Yani memnunuz. Doğru bir şey yapıyor. Şu anda Ayşe Ünlüce bu tüzüğün kurallarına uyuyor, o iletişimi gerçekleştiriyor. Tüzüğün gereklerini yerine getiriyor. Bu yönüyle de kendisini kutluyorum.
“2’inci, 3’üncü sıra için milleti yarıştırmanın alemi yok”
Ön seçim geldi ama eksik. Şimdi fermuar sistemi, genel merkez 1’i, 3’ü aldıktan sonra 2 için milleti yarıştırmanın, birbirine sokmanın alemi yok. Hepsini beraber atasınlar. Orada bu tür bir değişiklik doğru bir şey değil. Eğer önseçim yapılacaksa tüm sıralama hele belli bir nüfusta olan küçük kentlerde Eskişehir’de 3 mü seçilecek, 4 mü neyse tamamının ön seçimle belirlenmesi gerekiyor. Araya fermuar koyduğunuz zaman asla demokratik bir şey değil. Hiç kimseyi uğraştırmasınlar. Genel merkez otursun yine eskisi gibi yazsın. Bir milletvekilliği için, 2’inci, 3’üncü sıra için milleti yarıştırmanın alemi yok. O eksik bir değişiklik oldu. Zaten böyle bir duruma karşıydım. Karşı oy kullandım ama gören olmadı. Herkes elini kaldırdı geçti.
“Ön seçim diye naralar atan bazı insanlar genel merkeze gidip gerek yok diyordu”
Kendim aday olduğum için, keşke aday olmasaydın o tavrı ben orada gösterirdim. Mesela bir dönem Trabzon il başkanımız ön seçim yapılmayacak denildiğinde, cebine bütün yönetim ve bütün ilçelerin istifa dilekçelerini cebine koydu gitti ve önseçimi yaptırdı. Kazım Bey’in dediği doğru. O konuda gerçekten istekli olan il yönetimleri olsaydı ön seçim yapılırdı. Maalesef şunu da gördük: Partinin önünde partili üyeler toplandığında ön seçim diye naralar atan bazı insanların genel merkeze gidip gerek yok dediklerini biliyorum. Bir samimiyetsizlik orada söz konusu. Samimi gayret olsa, samimi bir tavır ortaya konmuş olsa ön seçim yapılırdı Eskişehir’de.
“Cumhurbaşkanı adayı ön seçimi ekim, kasım gibi olmalı”
Çok erken. Ön seçim yapılması gerekir. Ama apar topar yapılan işler her zaman sakıncalar içerir. Bunu mart, nisan değil de ekim, kasım gibi yapmanın hiçbir mahsuru yok. Hiç olmazsa seçimlere 1.5 yıl gibi bir süre kalmış olacak. Adayın 1.5 yıl önce belirlenmesi gayet doğal. Yıpranmayla ilgili bir kaygım yok. Parlamenter sitemde iki yılda bir kurultaylar oluyordu. Kurultayda başbakan adayını belirliyorduk aslında. Şimdi cumhurbaşkanı adayının 2 yıl önce belirlenmesinin hiçbir mahsuru yok. AKP İmamoğlu konusunda yargı eliyle sopayı gösteriyor. Bir şey yapabilirler mi? Ben o konuda da o kadar cesur olduklarını düşünmüyorum. O konuda ileri gitmek cesaret ister. Cesaret etmesinler. Sonuçlarını tahmin edemezler.
“CHP’ye oy vermem diyenlerde bir yumuşama var”
Akın akın seçmen gelmese de en azından muhalif ve çok karşı olan insanların artık yumuşadığını ve CHP’ye bakışlarının her an oy verebilirim seviyesine geldiğini görüyorum. Şu anda çıkıp da ben oy veririm demese bile potansiyelinin dönüşüm geçirdiğini biliyorum.
“Ön seçim küstürmez, birleştirir”
Tam tersine ön seçimde kimsenin kimseye diyecek lafı yok. Öbür türlü genel merkez belirlediğinde sen mi daha torpillisin, ben mi daha torpiliyim? Küskünlükler daha fazlan oluyor. Ön seçimde insanlar çıkacak. Parti kitlesinde, üye üzerinde olumlu bir etki yaratıp oradan bir ilgi görmediysen o zaman kendini suçlayacaksın. Hiç kimsenin üyeyi, partiliyi suçlama gibi bir hakkı yok. Ki yaptığımız ön seçimlerde de kimse küsmedi. Aynı seviyede kaybeden adaylar da devam ettiler. Daha çok birleştirici. Çünkü üye kararını verdiğinde üyeye hiç kimsenin diyeceği bir laf olamaz. Kendisinde arayacak sorunu.
“Geçen dönemki ittifakımız evlere şenlikti”
İttifak olmadan artık Türkiye’de bu tek adam modeli nedeniyle seçim kazanmak mümkün değil ne AKP açısından ne bizim açımızdan. O yüzden ittifakların mutlaka olması lazım ama yönteminin çok farklı olması lazım. Geçen dönemki ittifakımız evlere şenlikti. 6’lı Masa. Ben 7 tane cumhurbaşkanı yardımcısı denildiği anda eyvah memleket batar dedim. Bunu seçmen de dedi. 7 cumhurbaşkanı yardımcısıyla her biri bir yana çeken adamla bu ülke idare edilmez. Böyle bir ittifak olacaksa peşinen kaybederiz. Ama ittifak zorunludur. Asgari müştereklerde birlikte hareket etmek zorunludur. Yerel seçimlerde olduğu gibi bu ittifakın gayri resmi seçmen birleşmesi şeklinde olması gerekir.
“Koltuğu olsa da olmasa da mücadele etmek gerekir”
Adaylık konusunda gerçekten şu noktadayım: Artık ben sadece çocuğum ve şu ülkenin çocukları için kaygı duyuyorum. Ülkenin geleceğini karanlık görüyorum. Bu ülkenin çocuklarının bizim kuşağın yaşadığı gibi yaşayamayacağından korkularım var. Bu uğurda da mücadele etme konusunda kararlılığım sonuna kadar. Ama aday olunur, olunmaz, dönem ne getirir? Dediğim gibi mücadele için insanın altında bir koltuk olması gerekmez. Koltuğu olsa da olmasa da o mücadeleye gönül vermiş üye, o inanca sahip insan olarak sürdürmek gerekir.”