Mesajında 8 Mart’ın, Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edilmesinin üzerinden 165 yılı aşkın bir süre geçtiğine dikkat çeken Başkan Kurt, dünyanın dört bir yanında, kadına yönelik her türlü şiddet, haksız ve hukuksuz uygulamalar ve çalışma hayatındaki ayrımcılığın hala devam ettiğini vurguladı. Başkan Kurt, 2023 yılı 8 Mart’ının deprem felaketinin gölgesi altında gerçekleştiğinin altını çizdi.
Başkan Kurt, mesajında şu sözlere yer verdi: “8 Mart’, Türkiye’nin 11 kentini vuran ve on binlerce yurttaşın can verdiği depremin gölgesinde gerçekleşiyor. Yıllardır kadınların, çocukların hayatını, haklarını yok saydığını söylediğimiz bu düzen, bir kez daha halktan, emekçilerden, kadınlardan yana olmadığını gösterdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan, depremin üçüncü günü deprem bölgesinde “Olanlar hep oldu, bunlar kader planının içinde olan şeyler.” dedi. Depremi kaderle açıklayamazsınız. Yıllardır yol yapmakla, hastane yapmakla, havaalanı yapmakla, şehirleri beton yığmakla övünen iktidarın yolları çöktü, binaları yıkıldı! Afet anında ayakta kalması gerek hastaneler, AFAD binaları yıkıldı.
Geride bıraktığımız bir ayda da gördük ki depremin en yıkıcı etkilerini yine kadınlar ve çocuklar yaşıyor. Kadınlar kalacak yer bulamıyor; soğuk, açlık, güvenlik gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Depremde evi ağır hasar aldığı için boşandığı erkeğin evine dönmek zorunda kalan Alev Altun; uyuduğu sırada boşandığı erkeğin saldırısına uğradı. Kadınlara güvenli alan sağlayamayan, cezasızlık politikalarıyla erkekleri cesaretlendiren iktidar, kadına yönelik her türlü şiddetin ve cinayetlerin de sorumlusudur. Zaten yoksulluk ve işsizlikle mücadele eden kadınlar, deprem sonrasında iyice mülksüzleşip, yoksullaştı. Depremde hasar görmeyen iş yerlerinde işçiler depremden birkaç gün sonra işe çağrıldı, gitmeyenler ise işten atılmakla tehdit edildi! Kadınları yok sayan politikalarıyla kadınlara güvencesiz çalışma, açlık sınırında ücretleri, şiddeti ve ölümü reva görenler, ihtiyaç
listelerinde dahi kadına yer vermedi. Her fırsatta kadınlardan "en az 3 çocuk" isteyenler, afet bölgesinde kadınları bebekleriyle, hasta, engelli çocuklarıyla, yaşlılarıyla yapayalnız bıraktı. Deprem bölgesinde yemek yapmak, soba kurmak, çocuk bakmak gibi işler depremzede kadınların sırtına yüklendi.
Nasıl, depremde yaşanan yıkım ve ölümler kader değilse; kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet de kader değildir. Depremde gerekli tedbirleri almayan, depremde yıkılmayacak şehirleri kurmayanlar; kadın cinayetlerini ve şüpheli kadın ölümlerini durdurmak için de gerekli politikaları hayata geçirmeyen, İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekenlerdir.
Depremin ardından depremzede halkımızın yaralarını sarmak, onların hakkını savunmak için mücadele eden bizler, kadına yönelik her türlü şiddetin son bulması için ve kadınların yaşam hakkı için de mücadelemizi sürdüreceğiz! Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı başta olmak üzere, pek çok hakkı kanunlara dayandırarak veren ve bu konuda dünyanın pek çok gelişmiş ülkesine de ilham kaynağı olan Atatürk'ün izinde: ‘Hiçbir kadını hor görmeden, ötekileştirmeden, dini, dili, ırkı, inancı ne olursa olsun başımıza taç edeceğiz. Kadına şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını ayaklarımızın altına alarak aydınlık yarınlara birlikte yürüyeceğiz. Unutulmamalıdır ki; 8 Mart, tüm bu sorunların aşılmasında kutlama değil, mücadele günüdür. 8 Mart’ın tüm dünya kadınlarına eşit haklar ve özgürlükler getirmesi dileğiyle. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nüzü kutluyor, hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.”