Baro tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni imzalamasının üzerinden 15 yıl, 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un kabul edilmesinin üzerinden 19 yıl geçtiği hatırlatılarak, bu süreçte yapılan yasal düzenlemelerin uygulamada yeterli sonuç vermediği ifade edildi. Engelli bireylerin toplumsal yaşama tam ve eşit katılımının sağlanamadığına dikkat çekilen açıklamada, kamu idaresinin koruma ve uygulama yükümlülüklerinin yetersiz kaldığı belirtildi.
Eskişehir Barosu, engelli bireylerin günlük yaşamda karşılaştığı erişilebilirlik sorunlarının yalnızca fiziksel engellerle sınırlı olmadığını, toplumsal önyargılar, hak temelli yaklaşımların eksikliği ve ayrımcılığın da bu sorunların bir parçası olduğunu belirtti. Kamu binalarının erişilebilir olmaması, eğitim ve istihdam olanaklarının sınırlılığı gibi konuların engelli bireylerin hayatını zorlaştırmaya devam ettiği vurgulandı.
Son dönemde Anayasa Mahkemesi’nin erişilebilirlik sürelerinin uzatılmasını iptal eden kararına dikkat çeken Baro, bu kararın umut verici olduğunu ancak kamu kurumları ve özel sektörün bu kararı uygulamaya geçirme iradesine sahip olması gerektiğini ifade etti. Sosyal devlet anlayışının, engelli bireylerin eşit koşullarda yaşamasını sağlayacak politikaları üretmeyi ve uygulamayı zorunlu kıldığı hatırlatıldı.
Engelli bireylerin çalışma hayatında karşılaştığı ayrımcılıklara da değinilen açıklamada, kamu personel alımlarında engelli bireyler için yeterli kadro tahsis edilmemesi ve engelli çalışanların yetkinliklerinin görmezden gelinmesi gibi uygulamaların anayasal haklara aykırı olduğu belirtildi. Tasarruf tedbirleri kapsamında engelli bireylerin kamuda istihdamının kısıtlanmasının ise bu ayrımcılığın en somut örneklerinden biri olduğu ifade edildi.
Eskişehir Barosu Engelli Hakları Komisyonu açıklamasını, “Engel, insanda değil, sistemdedir. Biz bu sistemleri değiştirebiliriz” ifadeleriyle sonlandırdı.
Eskişehir Barosu'nun açıklamasının tamamı şu şekilde:
3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle sizlerle bir arada olmaktan mutluluk duyuyoruz. Bugün, kutlamadan çok, farkındalığı artırmak ve engelli bireylerin hayatlarına dair çözümler üretmek için bir fırsat olarak görülmelidir.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin Türkiye'de yürürlüğe girmesinden bu yana 15 yıl, 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un kabul edilmesinden bu yana 19 yıl geçti. Ancak bu süre zarfında yasal düzenlemeler, maalesef engelli bireylerin toplumsal yaşama tam ve eşit katılımını sağlayacak şekilde hayata geçirilememiştir. Kamu idaresine düşen koruma, saygı gösterme ve uygulama yükümlülükleri yetersiz kalmış; engelli bireyler halen günlük yaşamda “dışarıda bırakılmaktadır.”
Engelli bireylerin yaşadığı erişilebilirlik sorunları, yalnızca fiziksel değil; toplumsal önyargılar, hak temelli yaklaşımların eksikliği ve ayrımcılık gibi birçok sorunu da içinde barındırmaktadır. Örneğin, erişilebilir kamu binalarının eksikliği, eğitim ve istihdam olanaklarının sınırlılığı, engelli bireylerin hayatlarını zorlaştırmaya devam etmektedir.
Son dönemde Anayasa Mahkemesi’nin erişilebilirlik süresini uzatan düzenlemenin iptaline yönelik kararı, bu konuda bir umut ışığı yakmıştır. Ancak yalnızca yasal kararlar değil, aynı zamanda kamu kurumları ve özel sektörün bu kararları uygulamaya geçirme iradesi gerekmektedir. Sosyal devlet anlayışı, engelli bireylerin eşit koşullarda yaşamasını sağlayacak politikaları üretmeyi ve uygulamayı zorunlu kılar.
Engelli bireyler için çalışma hayatında karşılaşılan ayrımcılık ve önyargılar, yalnızca bireylerin değil, toplumun tamamının özgüvenini ve bir arada yaşama kültürünü zedelemektedir. Kamu personel alımlarında engelli bireyler için yeterli kadro tahsis edilmemesi veya engelli çalışanların yetkinliklerinin görmezden gelinmesi, bu ayrımcılığın yalnızca birkaç örneğidir. Tasarruf tedbirleri kapsamında engelli bireylerin kamuda istihdamının kısıtlanması, başta anayasa olmak üzere mevcut yasal düzenlemelere aykırıdır ve bu yanlıştan dönülmelidir.
Unutulmamalıdır ki, engelli bireylerin insan onuruna yaraşır, eşit ve bağımsız bir yaşam sürmeleri, hepimizin ortak sorumluluğudur. Toplumsal dayanışma ve eşit yurttaşlık ilkesi, yalnızca engelli bireylerin değil, tüm toplumun daha adil bir geleceğe ulaşması için gereklidir. Engel, insanda değil, sistemdedir. Biz bu sistemleri değiştirebiliriz. Birlikte, kapsayıcı, adil ve onurlu bir gelecek inşa edebiliriz.
Bu vesileyle, engelli bireylerin haklarını savunmak, farkındalık yaratmak ve engelleri kaldırmak adına üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirme taahhüdümüzü bir kez daha yineliyoruz.