Eskişehir Barosu tarafından Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesine yapılmak istenen altın gümüş madeni ile ilgili açıklama yapıldı. Açıklamada konuşan Eskişehir Baro Başkanı Barış Günaydın, proje tanıtım dosyasında hatalar olduğunu söyleyerek, “Proje tanıtım dosyasının Çevresel ve Sosyal Yönetim Planı bölümünde doğu karadeniz bölgesinin orman alanları anlatılmaktadır. Kopyala yapıştır ifadelerle proje tanıtım dosyası hazırlandığı anlaşılmaktadır” ifadelerini kullandı.
“Çevresel etkileri dolayısıyla projeye karşıyız”
Projenin çevreye geriye dönüşü olmayan zararlar vereceğini belirten Günaydın, “İlimiz Sarıcakaya İlçesine bağlı Bilal Habeşi Mahallelerinde Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından altın ve gümüş madeni açık ocak işletmesi yapılması planlandığını öğrenmiş bulunmaktayız. Geçtiğimiz aylarda Alpagut ve Atalan mahallelerinde Eti Bakır A.Ş. tarafından yapılması planlanan siyanürlü altın-gümüş maden ocağı, cevher zenginleştirme, hazır beton tesisi ve su temin gölleri projesine dair geriye dönüşü mümkün olmayacak şekilde çevresel etkileri dolayısıyla projeye karşı olduğumuzu bildirmiştik. Alpagut ve Atalan bölgesindeki maden projesine dair daha henüz Bakanlıkça karar verilmemişken bölgeye çok yakın olan Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından Altın ve Gümüş açık ocak işletmesi için Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından ÇED gerekli değildir kararı verilmiştir. Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilecek olan proje entegre bir proje olup çıkarılacak cevher yine aynı şirkete ait ilimizde faaliyet gösteren Kaymaz sınırları içerisindeki altın ve gümüş maden ocağına taşınacaktır. Siyanürle cevheri ayrıştırma işlemi de Kaymaz’da yapılması planlanmaktadır” dedi.
“Tarım alanları ve su kaynakları yok olacak”
Tarım alanlarının ve su kaynaklarının yok olacağını söyleyen Günaydın, “Ders alınmayan birçok maden faciasıyla birlikte, hali hazırda Kaymaz’daki altın ve gümüş madeninin doğaya ve ekosistemimize verdiği tahribat ortadayken başka bölgelerden Kaymaz’a cevher taşınması, oluşacak tahribatı daha da derinleştirmektedir. Ülkemizde madencilik faaliyetlerinin yaşam alanlarımıza verdiği zararı Çanakkale Kaz Dağları, Erzincan İliç, Ordu Fatsa, Sivas Kangal bölgelerindeki madencilik faaliyetlerinden biliyoruz. Sakarya Vadisinde yapılması planlanan bu iki maden projesiyle yaşam alanlarımız, uzun yıllarca etkisini yoğun olarak hissedeceğimiz şekilde tahrip edilecektir. Bölgemizde adeta bir yıkıma sebebiyet verecek projelerle sularımız ve toprağımız zehirlenecek, tarım alanlarımız ve biyolojik çeşitlilik yok olacaktır” diye konuştu.
“Dosyada maddi hatalar mevcut”
Birçok hususun değerlendirilmeye alınmadığı ve dosyanın maddi hatalarla dolu olduğuna dikkat çeken Günaydın, “Bütün bu açıkladığımız hususlar ile birlikte Kaymaz’da hali hazırda faaliyet gösteren maden sahasında 3. Atık havuzunun yapılması için 3. Kapasite artışına mahkemece yürütmeyi durdurma kararı verildiği bilinmektedir. Dolayısıyla Kaymaz’da faaliyet gösteren maden sahasıyla entegre bir proje olan Sarıcakaya Altın ve Gümüş madeninin proje tanıtım dosyasında Kaymaz’a etkileriyle ilgili bir değerlendirme şarttır. Kapasite artışına ilişkin mahkemece verişmiş bir yürütmeyi durdurma kararı mevcutken projenin Kaymaz’a olan etkileri değerlendirilmeye alınmadan bu haliyle başlanması geri dönüşü mümkün olmayan sonuçları beraberinde getireceği açıktır. Söz konusu proje incelendiğinde birçok hususun değerlendirilmeye alınmadığı ve dosyanın maddi hatalarla dolu olduğunu belirtmek isteriz” şeklinde konuştu.
“Açık maddi hatalar vardır”
Projeye dair detayları açıklayan Günaydın, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Proje tanıtım dosyasına göre 1 milyon 598 bin 62 hektar ruhsat alanlı bir arazide ÇED alanı 22,03 hektardır. Arama faaliyetleri dolasıyla kapasite artışı muhtemeldir. 2 yıl planlanan projede patlatmalı açık ocak işletmeciliği yapılacak olup yıllık 20.000 ton su tüketileceği anlaşılmaktadır. Patlatmaların yeraltı su kaynaklarına vereceği zararlarla birlikte yaratacağı çatlaklar yeraltı sularının ağır metallerle kirlenmesi anlamına gelmektedir. Bununla beraber proje tanıtım dosyasının 67. Sayfasında açıkça faaliyet alanı ve çevresinde su kaynağı bulunmamaktadır denilmektedir. Rapor bu şekilde su varlıklarımızın bölgede hiçbir değerlendirmeye alınmaması anlamına geldiği de açıktır. Kaba bir incelemeyle bile anlaşılacağı üzere proje Sakarya Nehrimize oldukça yakın olup mevcut değerlendirme açık bir maddi hatadır.
“Ağır metallerle dolu kamyonlar tozumayla halk sağlığına zarar verecek”
Sarıcakaya’dan çıkarılacak cevher günlük onlarca kamyonla Muttalip, Şarhöyük ve 71 evler mahalleleri üzerinden Kaymaz’a taşınacaktır. Yol güzergahı üzerinde ağır metallerle dolu kamyonların tozumayla halk sağlığına olan olası etkileri hiçbir surette değerlendirilmemiştir. Dosyada hali hazırda hiçbir halk sağlığı etkisi de değerlendirilmeye alınmamıştır. Çevre ve toplum sağlığını olumsuz etkileyebilecek gayrisıhhî müesseselerin etrafında bırakılacak sağlık koruma bandı mesafesinin belirlenmesi mecburidir. Bu husus Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, ilgili yönergelerde ve Madencilik Faaliyeti İzin Yönetmeliği Md. 80’de değinilmiş olup projede halk sağlığının etkilenmeyeceği bir sağlık koruma bandı mesafesi belirlenmemesi açık bir halk sağlığı ihlalidir.
“Tarım alanının bulunmadığı raporlanmıştır”
Proje tanıtım dosyasının kümülatif etki değerlendirme başlıklı bölümü incelendiğinde hiçbir kümülatif etki değerlendirmesinin gerçekleştirilmediği görülmektedir. Bununla beraber proje tanıtım dosyasında faaliyet alanı yakın çevresinde tarım alanının bulunmadığı raporlanmıştır. Oysa hepimiz biliyoruz ki Sarıcakaya ilçesi mikroklima iklim özelliğine sahip olması sebebiyle her mevsim tarımsal üretim yapılabilen, ülkemiz için tarımsal üretim anlamında son derece önemli bir bölgedir. Danıştay’ın istikrar kazanmış kararlarında bölge veya havza bazındaki birbirinden bağımsız projelerde bile çevrenin korunmasının sağlanması bakımından söz konusu projelerin çevreye olan bütüncül veya kümülatif etkilerinin irdelenmesi gerektiği belirtildiği göz önüne alındığında, birbiriyle bağlantılı entegre bir projenin, bir bütün halinde değerlendirilip çevreye olan etkisini gösterir proje tanıtım dosyası hazırlanması gerekmektedir. Fakat projenin bu haliyle Kaymaz üzerindeki etkileri değerlendirilmemesi bir yana bölgeye çok yakın bir noktada yapılması planlanan Alpagut-Atalan bölgesindeki maden projesi ile kümülatif etki değerlendirilmesine de tabi tutulması gerektiği açıktır. Zaten projede de kümülatif bir değerlendirme yapılmadığını dosyada belirtilmektedir.
“ÇED gerekli değildir kararı usule uygun değildir”
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Bursa Bilecik Eskişehir Kalkınma Ajansı’nın (BEBKA) Orta Sakarya Vadisi Raporunda görüleceği üzere Sarıcakaya ilçelerinin mikroklima iklimi sebebi ile sebze meyve yetiştiriciliği ve organik tarım yapılabilme potansiyeli değerlendirilmiştir ve bölgenin tarımsal üretim açısından önemli olduğu raporlanmıştır. Proje tanıtım dosyasında geçen tarımsal üretimin olmadığı değerlendirilmesi kamu kurumlarının raporlarıyla aykırılık taşıdığı ortadadır. Proje tanıtım dosyasının Çevresel ve Sosyal Yönetim Planı bölümünde doğu Karadeniz bölgesinin orman alanları anlatılmaktadır. Kopyala yapıştır ifadelerle proje tanıtım dosyası hazırlandığı anlaşılmaktadır. Başka raporlardan alıntıların bile düzenlenmeye ihtiyaç görülmeden verilen ÇED gerekli değildir kararı usule uygun değildir. Dolayısıyla projede Sarıcakaya bölgesindeki orman ekosistemi, orman ekosisteminin su varlıklarıyla olan ilişkisi, orman varlıklarının biyolojik çeşitlilikle olan ilişkisi başta olmak üzere meydana gelecek etkiler değerlendirilmemiştir.
“Kamu yetkililerini toplum ve halk sağlığından taraf olmaya çağırıyoruz”
Proje tanıtım dosyasının kurum görüşlerinin bulunduğu kısımda, DSİ cevabı incelendiğinde görüleceği üzere projenin su varlıklarımızla ilgili pek çok açıdan eksik hususlar barındırdığını ve eksiklerin rapor içerisinde giderilmesi gerektiği belirtilmektedir. Fakat mevcut eksiklikler giderilmeden projenin hayata geçmesi su varlıklarımız açısından büyük olumsuz etkiler bırakacağı açıktır. Tarafımızca; gerçekleştirilmesi planlanan projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin belirlenmediği, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi için hiçbir tedbirin öngörülmediği ve hiçbir çevresel etki değerlendirilmesinin hesaba katılmadığı ortadadır. Belirttiğimiz bütün gerekçelerle projenin bir doğa katliamı anlamına geldiği ortadadır. Bu sebeplerle kamu yetkililerini toplum ve halk sağlığından taraf olmaya çağırıyoruz. Bizler Eskişehir Barosu olarak hukuki sürecin takipçisi olacağımızı ve mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna saygılarımızla bildiririz.”