Odunpazarı Kent Konseyi Başkanı İsmail Kumru ve Eskişehir Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Filiz Fatma Özkoç, Eskişehir Net ekranlarında yayınlanan Net Soru programında Meltem Karakaş’ın sorularını yanıtladı. Programdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:

“ÇED raporunun tekrar gündeme geleceğini tahmin ediyorduk”

ÇED toplantısının ilk olarak yerel seçimlerden kaynaklı iptal edildiğini söyleyen Filiz Fatma Özkoç, “Altın, gümüş madenciliğinin her şeyden önce bölgeye yapılması çok zararlı. O bölge kendine özgü bir bölge. Türkiye’de ikinci sırada sanırım. Bir Kars-Iğdır’da var. Bir de Sakarı Vadisi dediğimiz mikro klima özelliğine sahip bölge. Bu bölge ocak ayının başında aslında ÇED raporuyla gündeme geldi ama şirket ÇED raporunu geri çekti. Bu da sanırım önümüzde yerel seçimler vardı diye. Dolayısıyla çekmek zorunda kaldı. Ama biz o ÇED raporunun tekrar gündeme geleceğini tahmin ediyorduk. Seçimlerden sonra tekrar gündeme geldi. Kısa bir zaman içinde Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü de gündeme getirdi ve 15 Ağustos’ta halkı bilgilendirme toplantısı kararı alındı” dedi.

“Orada maden çıkarılması bölgenin bitmesi anlamına gelir”

Bölgede maden çıkarılması demek o yörenin bitmesi anlamına geldiğini belirten Özkoç, “Siyanür tamamen zehir. Cevheri çıkarttıktan sonra altın ve gümüşü siyanür ile işliyorlar. Yani o cevherin içerisinden anca o şekilde ayırt edebiliyoruz. Alpagut ve Atalan’da yapılmak istenen maden ocağının büyüklüğünü şöyle tarif edelim: Erzincan İliç’teki maden ocağının 5 katı büyüklüğünde. Altın ve gümüş çıkarılırken ağır metaller de çıkacak. Bunlar da hava ve suyla temasa geçince onlar da ayrı bir zehir olacak. Bölgenin doğasını tehdit edecek. Sularımız, toprağımız tamamen zehirlenecek. O bölgede hiçbir madenin çıkarılmaması lazım. O bölge tamamen sürekli üreten bir bölge. Yılda 4-5 kez hasat alınıyor. O bölge sadece Eskişehir’i beslemiyor. Ankara, İstanbul da. O bölgelere sürekli roka, dereotu, maydanoz, narenciyeler, domates gönderiliyor. Türkiye’nin en yaygın seracılığı o bölgede. Son günlerde zeytincilik. O bölgede o kadar güzel zeytincilik yapılıyor ki hatta coğrafi işaret alınmak üzere. Onun için de köylüler büyük çaba sarf ediyorlar. İpek böcekçiliği var. Orada maden çıkarılması o bölgenin bitmesi anlamına gelir. O bölgede hiçbir şekilde maden çalışmasının yapılmaması gerekir. Erzincan İliç’teki yöntemin aynısı ile yapılacak. İliç’teki maden ocağının beş katı büyüklüğünde açılacak” diye konuştu.

“Deprem riskinin olduğu yerler”

Bölgeden fay hattının geçtiğini hatırlatan İsmail Kumru, “Sıcak su kaynaklarının olduğu bölge Sarıcakaya. Termal bölgesinin olduğu yer genelde deprem riskinin olduğu yerlerdir. Çok iyi bir maden yaratsalar bile bir depremde oranın İliç’ten daha kötü sonuçlara neden olacağını bilim adamları anlatıyor. Madenin altında da zaten aslında Sakarya Nehri var. Bu risk de o vadideki yer altı kaynaklarını, bitki örtüsünü çok ciddi anlamda etkileyecek ama maalesef siyanür suya karışıyor. İstanbul’un, Ankara’nın bütün meyve sebze deposu orası. Her şeye karşı çıkma değil ama dünyada en fazla maden kazası yaşanan yer Türkiye. Zaten çok iyi maden teknolojisi kullanmıyoruz. Zonguldak’ta, Manisa’da çok feci kazalar yaşadık. Bir sürü işçimizi kaybettik. Güvenli madenler yaratamıyoruz zaten” şeklinde konuştu.

“Eskişehir’de yapılacak madencilik vahşi madenciliktir”

“Eskişehir’de yapılacak madencilik vahşi madenciliktir” diyen Filiz Fatma Özkoç, “Dinamitle patlatacaklar, siyanür kullanacaklar. Neden siyanür? Çünkü çok ucuz. Şirketler bugün kendi ekonomilerini düşünüyorlar. Çıkarılacak altın-gümüşün bizim ekonomimize ne kadar katkısı olacak? Hiçbir katkısı yok. Altın-gümüş madenciliğinin kaymağını şirketler yiyor. Benim toprağım, havam, suyum talan olacak ama şirketler kazanacak. Böyle bir madencilik anlayışını kabul etmemiz mümkün değil” ifadelerini kullandı.

“Eskişehir’de yaşayan vatandaş da etkilenecek”

Sadece yöre halkının değil Eskişehir ve çevresinde yaşayan insanların da olumsuz etkileneceğinin altını çizen Özkoç, “Biz 15 Ağustos öncesi bölgeye çok fazla gittik. Yöreye ilk gittiğimizde çok şaşırdık. Orada yaşıyor ama orada bir madencilik çalışması yapılacağını bilmiyordu insanlar. Çoğu insan bilmiyordu. Öğrendikten sonra da bu madenciliğin nasıl yapılacağını, onlara ne kadar zararlı, ne kadar faydalı olacak hiçbir konuda bilgileri yoktu. Biz onları elimizden geldiği kadarıyla bilgilendirmeye çalıştık.  Sade yöreye zararı yok ki. Eskişehir’de yaşayan vatandaş da etkilenecek. Halk önce çok tedirgin oldu. Anlamaya çalıştı. Halk ilk önce biraz tepkiliydi ama sonradan bizleri de tanıdıkça çok yardımcı oldular, çok sıcak karşıladılar bizi. 15 Ağustos’tan sonra da biz bölgeyi yalnız bırakmadık. Yöre halkı olaya daha farklı bakıyor. İlk zamanlar ki gibi değil. Ve yöre halkı kesinlikle istemiyor. Maden çalışmasını kabul etmiyor” dedi.

“AK Partililer de açıktan savunamıyor”

AK Partililerin de madeni açıktan savunamadığını söyleyen İsmail Kumru, “AK Partililer de çıkıp burası çok iyi olacak diye yüksek sele söyleyemiyorlar. Zararlarını biliyorlar. Bu siyasi taraf meselesi değil. Bu tamamen oradaki insanları yaşatmak için, hayvanları, bütün bitki örtüsünü yaşatmak için yaptığımız mücadele. Sadece bugünü bağlamıyor bu mücadele. Gelecek nesilleri de bağlıyor. Orada bir dağın fizyolojisinin bozulası oranın mikro klima özelliğinin kaybedilmesi demektir. Bizi her seferinde bunlar her şeye karşı çıkar diye gösterdiler. Önce tedirginlikle yaklaştılar. Ama her bir arkadaşımız bu konuda bilgi birikimi olan insanlar. Alanında uzman kişileri oraya götürdük” diye konuştu.

“Üç kere otobüsümüzün önü kesildi”

15 Ağustos’taki toplantıya giderken üç kere durdurulduklarını kaydeden Filiz Fatma Özkoç, “Biz halkın bilgilendirme toplantısına otobüsle gittik. 09:30 gibi başlayacaktı toplantı. Biz yetişmek için büyük çaba sarf ettik. Bizi 3 kez önümüzü kestiler gidene kadar. GBT yaptılar. Öyle olunca toplantıya biraz geç kaldık. Biz otobüsten iner inmez Hikmet Çelik müdürümüz hemen sözlü saldırıyla başladı. Hikmet Çelik tarafından biz terörist ilan edildik” dedi.

“İl müdürlüğünün yapması gerekeni biz yaptık”

Halkın bilgilendirme toplantısında kendilerini vatandaşla karşı karşıya getirmeye çalıştıklarını söyleyen İsmail Kumru, “Vatandaşla bizi karşı karşıya getirmeye çalıştılar. Bugüne kadar Alpagut-Atalan gezdiğim hiçbir bölgede hatta İnhisar’a kadar gittik. O bölgedeki bilgilendirmeleri yaptık. Vatandaşla iyi bir diyaloga girdik. Halkın bilgilendirme toplantısının başında dışlayıcı bir sözle, aslında vatandaşla bizi karşı karşıya getirmek için ‘yine buradalar, yine bu işe karşı çıkacaklar’ evet biz Eskişehir’de madenle ilgili, halka zarar verecek, sağlığa, toprağa, havaya, suya zarar verecek her yerde biz olacağız. Bir kaos ortamı yaratmak için orada böyle bir sözle başladı. Oradaki toplantı yok hükmünde bizim nazarımızda. Amaçları sadece toplantıyı yaptırdık algısı yaratmaktı. İfade vereceğim durumla ilgili de ifade edeyim burada: Mikrofonu aldım. Arkadaşlarımızı uyardım. Hukuksuz bir işlem oluyor. Bize tutanakları vermiyorlar. Ve belgeleri kaçırıyorlar. Gerçekten öyle bir görüntüydü. Halkı galeyana getirmek. Suçlamalardan birisi bu. Ben sadece uyardım. Aslında il müdürlüğünün yapması gerekeni biz yaptık. Bize tutanak verilmesi gerekiyordu ama hukuksuz bir şekilde kaçırıldı” diye konuştu.

“Mihalgazi Belediye Başkanı’ndan randevu alamadık”

Eskişehir Valisi ile görüştüklerini fakat Sarıcakaya ve Mihalgazi belediye başkanlarından randevu alamadıklarına dikkat çeken Filiz Fatma Özkoç, “Biz birkaç kez randevu istedik ama Mihalgazi Belediye Başkanı müsait olamadı. Yüz yüze gelemedik. Sarıcakaya belediye başkanıyla da görüşmemiz olmadı. Onlar da bizi hiç davet etmediler” şeklinde konuştu.

“Hikmet Çelik Cengiz Holding’in çalışanı gibiydi”

Hikmet Çelik’in kamu görevlisi gibi davranmadığını söyleyen İsmail Kumru, “Hikmet Çelik’ten başlayan bir şirketçilik var. Orada vatandaşın yanında olması lazım belediye başkanımızın, herkesin ama maalesef tam tersine bize mesafeli yaklaşıyorlar. Hikmet Çelik bir Cengiz Holding’in çalışanı gibiydi. Bilmeseniz Hikmet Çelik’in orada kamu memuru olduğunu bilmeseniz, bu Cengiz Holding’in temsilcisi dersiniz” ifadelerini kullandı.

“Yöre halkı belediye başkanlarını bölgede görmek istiyor”

Altın madeninin termik santral kadar gündem olamadığını söyleyen Filiz Fatma Özkoç, “Yeterince gündem olamadı. Bölgede halk gerçekten baskı altında. İster istemez oradaki belediyeler, kamu kuruluşları hatta muhtarlar bile bence baskı altında. Korkuyorlar. Eskişehir halkı aslında çok duyarlı, tepkili. Kesinlikle maden istemiyor. Siyasi partilerle de görüştük. Partiler de aslında sıcak bakmıyorlar. Ama bunları güçlü bir şekilde dile getiremiyorlar. Büyükşehir, Tepebaşı, Odunpazarı belediye başkanları, milletvekilleri zaman zaman sosyal medyada dile getiriyorlar ama biz daha güçlü şekilde dile getirmelerini istiyoruz. Bunu özellikle yöre halkı bizden istiyor. Yöre halkı belediye başkanlarını bölgede görmek istiyorlar. Onlarla birlikte bu talana hayır demek istiyorlar” dedi.

“Tek vücut olmak zorundayız”

İsmail Kumru, “Alpu sürecinde Eskişehir’de konsantre bir etki yaratmıştı süreç. Alpu’da çok güçlü kamuoyu oluşturarak, Porsuk etrafında zincir eylemleri, oturma eylemleri, billboardlar, sosyal medya, her üç belediye başkanı da Kazım Başkan, Yılmaz Hoca ve Ahmet Başkan da çok ciddi konsantre şekilde, ESKİ Genel Müdürü Oğuzhan Bey o zaman genel sekreterdi, uzmanlaşmıştı. O dönem Ayşe Başkan hukuk müşaviriydi. O süreçte bize de destek verdi. Kamuoyunun baskısıyla AK Parti vekilleri dahil biz de istemiyoruz diye açıklamalar yaptı. Ama burada biraz daha konsantrenin olması gerekiyor. Tek vücut olmak zorundayız. Maalesef bu iş doğru noktaya gitmez aksi durumda” diye konuştu.

“Madenler nedeniyle Sarıcakaya yolunu hızlandırdılar”

Sarıcakaya yolunun hızlı bir şekilde bitirilmesinde maden ocaklarının etkili olduğunu söyleyen Kumru, “Sarıcakaya yolu yapılıyor. Bir buçuk iki ay içinde Seyitgazi yolunda sürekli ölümlü kaza oldu. O yolu yapmıyorlar. Cezalandırıyorsunuz. Alpu yolu yapılmadı. Sarıcakaya yolunu 2 yıldan beri hızla bitiriyorsunuz. Otobüslerin sık çalıştığı yeri yapmıyorsunuz. Sarıcakaya yolunu yapıyorsunuz. Çünkü orada maden çalışmaları başlatılıyorsunuz. Oradaki madeni Kaymaz’a taşıyacaklar” şeklinde konuştu.

“Raporlar çok çelişkili”

Filiz Fatma Özkoç, “Maden her an başlayabilir. Oradan çıkarılan cevher Kaymaz’da işlenecek. Kaymaz’a nasıl götüreceksiniz? Oradaki bir atık barajı yok. Rapordaki çelişkilerden birisi o. Raporlar çok çelişkili. Biz sahada her zaman olacağız. Platformumuz daha da genişliyor. Komisyonlarımız işini iyi yapan arkadaşlarımızdan oluşuyor. Hem sokakta mücadelesini vereceğiz hem de hukuksal mücadelesini vereceğiz” dedi.

“Bu işi daha da güçlendirmemiz gerekiyor”

İsmail Kumru, “Oradaki vaatlere arkadaşlarımız kanmasın. İş vaatlerine, oraları güllük gülistanlık yapacağız vaatlerine. Madenlerin çıktığı yerlere baksınlar ve sonuçlarını görsünler. Bu işin sonunun bu tarz aslında vahşi madencilik dediğimiz madenciliğin Türkiye’de maalesef kötü sonuçlarının olduğunu görüyoruz. Türkiye’de maalesef yer üstü kaynaklarını bitirdiler. Şeker fabrikalarını sattılar, her yeri sattılar. Şu an yer altını satmaya başladılar. Bunu da Cengiz Holding aracılığıyla yaparlar. Suudilere, Katarlara satıyorlar. Bu işleri tamamen kendi ekonomilerini düzeltmek adına, seçime kadar bunların hızlanacağını ve biz de burada birlik beraberlik göstermesek belediyeler, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri hatta burada AK Partili arkadaşlar da dahil, şehrini seven AK Partili arkadaşlar dahil. Bundan dolayı Eskişehir birlikte olmak zorunda. Madene karşı hassasiyeti yerel yönetimlerden, sivil toplum kuruluşlarından bekliyoruz. Hangi STK olursa olsun illa çevre derneği olmak zorunda değil, bu şehirde yaşayan herkes bu işe sahip çıkmalı. Ve bununla ilgili çağrı yapalım: Bu işi daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Eskişehir kıymetlidir diyoruz. Madenler açılırsa Sarıcakaya’dan vatandaş zeytin almaz. İstanbul’dan büyük şirketler ürün almaz. Ankara’yı ve İstanbul’u besleyen bir nokta Sarıcakaya. Dikkat etmek gerekiyor. Yan yana gelmek gerekiyor” diye konuştu. 

Kaynak: Meltem Karakaş