Kuraklık nedeniyle yeraltı su kaynaklarında büyük sıkıntılar yaşandığını belirten Karaş, 
Eskişehir’in suyu bitiyor. Sadece belli ilçelerde değil, diğer tüm ilçelerde aynı problem var. Açılan kuyularda su seviyeleri giderek aşağıya çekiliyor. Daha derinlerden suyu alma ihtiyacı ortaya çıkıyor. İhtiyaçlarımızı planlayıp, üretimi buna göre yapmalıyız. Üretimi yaparken de suyu daha ekonomik kullanan ve organik madde miktarını artıran bir program ortaya koymamız gerekiyor. Bugün Alpu Ovası’nda, motopomplarla sekiz metre derinlikten suyu çekebilen insanlar iki sene sonra aynı suyu bulamayacaklar. Yeraltı sularında beslenme yok. Eskişehir Sulama Birliği’nin kontrolündeki arazilerde salma sulama yasakladı. Bu yeterli değil. Tarımda kendi başına bırakılmış bir düzen var. Zorlayıcılığı yok…” diye konuştu. 

“Tarımsal üretimde dışa bağımlıyız”

Türkiye’nin tarımsal üretimde dışa bağımlı olduğuna vurgu yapan Karaş, “Yılda 10 ile 12 milyon ton buğday ithalatı yapıyoruz. 600 bin hektar alanda üretilen mısır bizim ihtiyacımızı karşılamaya yetmiyor. İhtiyacımız olan mısırın yıllık yüzde 20 ila 25’ini dışarıdan karşılamak zorunda kalıyoruz. Tekstil ve yem sanayinin önemli bir hammaddesi olan pamuk ihtiyacımızın yüzde 40’ını ancak karşılayabiliyoruz. Yüzde 60’ını ithal ediyoruz. Yumurta sanayinin ana hammaddesi olan soyanın yüzde 95’ini Brezilya ya da Ukrayna’dan ithal ediyoruz. Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak tarımsal bir planlamaya ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.  


“4 milyon hektar tarım dışına çıkarıldı…” 

Son 30 yılda 4 milyon hektar tarım arazisinin tarımsal alan dışına çıkarıldığını işaret eden Karaş, “1980’li yıllarda Türkiye’de 28 milyon hektar tarım arazisi vardı. 38 yılda yaklaşık 4 milyon hektarlık tarım alanı, tarımsal alanın dışına çıkarıldı. 4 milyon hektarın önemli kısmı da en değerli olan ve ilk dört sınıfa giren birinci sınıf tarım arazileriydi. Türkiye dışa bağımlı ve ithalatçı bir ülkedir. Doğru bir organizasyon, doğru bir politika ve planlamayla bunlar giderilebilir. Bizim öğrencilik yıllarımızda başlayan GAP projesi yıllardır bitirilemedi” diye konuştu.  


 “Çiftçinin yüzde 99’u eğitime ihtiyacının olduğunun farkında değil”

Tarımdaki en büyük sorunlardan birisinin de çiftçilerin eğitim yetersizliği olduğuna dikkat çeken Karaş, “İnsan, eğitim, alet- ekipman planlaması tarım politikasının araçlarıdır. Üniversite alınan eğitimin çiftçiye aktarılması konusunda ciddi problemler var. Türkiye’de tarımla uğraşan kesimin büyük çoğunluğu eğitimsiz… Çiftçilerimizin çoğu kullandığı gübrenin ve ilacın içerisinde ne olduğunu bilmez. Çiftçimizin yüzde 99’u eğitime ihtiyacı olduğunun farkında değil. Asıl problem bu…” dedi.  


“Köyden kentte göç hayvansal üretime darbe vurdu”

Tarımda sürdürülebilirliği sağlamak için köyden kentte göçün önlenmesi gerektiğinden bahseden Karaş, “Tarımda yaşlanan bir nüfusa sahibiz. İnsanların çocuklarını okutmak için köyden kentte göç etti. Bu göçten en büyük darbeyi hayvansal üretim aldı. İnsanları üretim alanlarından uzaklaştırmadan, oldukları yerlerde tutabilmeniz için planlama yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

“Eğitim verdik, pancar üretiminde verimi artırdık…”

2020 yılından bu yana sosyal medya hesapları üzerinden çiftçilere yönelik ücretsiz eğitim programları düzenlediğini anlatan Karaş, “2020’de ilk defa 80 kişiye şeker pancarı konusunda eğitim verdim. Eğitim sonrasında grup ortalamasının şeker pancarı üretimi 10 ton civarına gelmişti. Türkiye ortalamasını 6 ton…10 ton ile Türkiye ortalamasının yüzde 65 üstünde verim sağlamışız. 2022’de pamuk ile ilgilenmeye başladım. 2022’de bir Facebook grubu kurarak, ilana çıktım. Eğitim almak isteyenlere ücretsiz eğitim vereceğimi söyledim. Toprak işlemeden hasat süresine kadar takip ettim. Bu eğitimin de meyvelerini aldık. O tarihte pamuk da iki defa dünya rekoru kırdık. Tarla düzeyinde alınmış en yüksek rakamlara ulaştık” diye konuştu.

Kaynak: Ayşe Kaytan Uçak