ESOGÜ Kurumsal İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezi Medya Birimi tarafından hazırlanan ESOGÜ Gündem programında, Prof. Dr. Karaoğlu, magma odalarının jeotermal enerji potansiyelini artırabileceğini belirtti.
Türkiye’nin en genç volkanik alanlarından biri olan Kula ilçesinde yapılan araştırmalar sonucunda, yer kabuğunun farklı derinliklerinde 8 magma odası keşfedilmiştir. Bilim insanları, yüzeye yakın en büyük magma odasının, deprem gibi etkenlerle volkanik faaliyetleri başlatma riski taşıdığını ifade etmiştir. Yürütücülüğünü Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nin üstlendiği TÜBİTAK destekli projenin detaylarını paylaşan Prof. Dr. Karaoğlu, Kula volkanizmasını besleyen magma odalarını daha önce uygulanmamış bir yöntemle görüntülediklerini aktardı.
Bu magma odaları, yalnızca bir akışkan olarak değil, yarı kayaç ve yarı ergiyik durumda ısıtıcı kaynaklar içerdiğini vurgulayan Karaoğlu, “Magma odalarının dizilimleri ve yüzeye yakınlıkları korkutucu görünse de, bu odaların önemli faydaları bulunmaktadır. Özellikle Alaşehir grabeni, Kula bölgesine yakın magma odalarından ısınan sıcak sularla termal tesislerin işletilmesine olanak tanımaktadır. Yaptığımız çalışmalara göre, Alaşehir, Kula, Salihli, Simav ve Demirci gibi geniş alanlarda birçok irili ufaklı magma odası mevcuttur. Bu nedenle, bölgede jeotermal sistemin önemi büyük ve magma odalarının keşfi, jeotermal potansiyeli artıracaktır.” dedi.
Prof. Dr. Karaoğlu, İzlanda, Japonya ve Avrupa’nın birçok ülkesini örnek göstererek, Türkiye’de henüz uygulanmayan kızgın kuru kaya yönteminin önemine değindi. “Bu yöntemin temel amacı, yer altındaki magma odalarının doğru bir şekilde tespit edilmesi ve üzerindeki rezervuarın çevrim davranışının belirlenmesidir. Bu yöntemin, ülkemizin enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayacak potansiyele sahip olduğunu düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.