Yıldırım adaylığını açıkladığı konuşmada şunları belirtti :

''Değerli dostlar;

Köy Hizmetleri Bölge Müdürü ve ESKİ Genel Müdürü olarak Eskişehirimize yapmış olduğum hizmetleri daha ileriye taşımak amacıyla milletvekili aday adayı olmaya karar verdim. Kentin genelinin yaşadığı sıkıntılarını bilmekteyim. Eskişehirimizin sorunlarının çözüme kavuşturulması konusunda sizlerle birlikte çalışma arzusu içindeyim. Ülkemizde  açlık, yoksulluğun hane halkı tarafından ağır bir şekilde hissedildiği, hak-hukuk-adalet duygusunun zayıfladığı, cumhuriyetimizin kazanımları olan tüm kurumların tahrip edildiği, tüm kurumlara güven en asgariye düştüğü ortamda dostlarım ve arkadaşlarım “daha fazla görevden kaçamayacağımı, hizmet etmemin gerekli-zorunlu  olduğunu “ uzun bir süredir  ısrarla söylüyorlardı. İşte karşınızdayım. Benimle aynı kaygıları, endişeleri, kuşkuları yaşayan; ülkemiz için benimle aynı duyguda olan, bu olumsuzlukları birlikte sırtlanmaya, yok etmeye hazır dostlar da benim yanımda.

Sağ olun, var olun!

Değerli dostlar, yol arkadaşlarım;

Öncelikle 6 Şubat 2023’de Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatlarını kaybeden on binlerce canlarımıza rahmet, ailelerine, sevenlerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. Yaralanan on binlerce canlarımıza acil şifalar diliyorum.

Değerli dostlar;

Kahramanmaraş merkezli depremlerde on binlerce insanımız canlarını yitirdi. Yine on binlerce insanımız yaralandı, uzuvlarını kaybetti. Bölgede yaşayan 13 milyon insanımızın maddi ve manevi kayıpları oldu. Evleriyle birlikte işyerleri yok oldu, şehirlerimiz, köylerimiz yerle bir oldu, nerdeyse şehirlerin haritaları değişti. Çok büyük acılar yaşandı ve halen de yaşanmaktadır.

Bu büyük acılar yaşanırken, daha önce Soma’da, Ermenek’te, Bartın’da, Zonguldak’ta ve Amasra’da maden facialarında; Karadeniz’deki şehirlerde sel ve erezyon facialarında olduğu gibi (akarsu kaynakları yeryüzünün alın çizgileridir. Akarsular yaşayan bilmecelerdir, hafızaları vardır, yerlerini, yurtlarını, yataklarını hatırlarlar, oraları işgal etmiş olanlardan zaman zaman döner bedel alırlar. Karadeniz bölgesindeki dere yataklarına yapılan yapıların taşkınlar nedeniyle zarar görmeleri birer örnektir), Kahramanmaraş merkezli depremde de afete maruz kalan insanlarımız çok büyük acılar yaşamışlardır. Çevresel etkiler ve doğal afetler bir gerçektir. Ancak, gerekli tedbirler alınarak can kayıplarının en aza indirilmesi mümkün olabilir.

Değerli dostlar, yol arkadaşlarım;

Ülkemiz iyi yönetilememektedir. Önümüzdeki seçim ülkemizde sosyal hukuk devletinin yeniden  tesis edilmesi; insanların geleceğe umutla bakabilmesi için 85 Milyon yurttaşımızın seçimlerde sandık başına giderek oylarını kullanması ve kullanılan oylara sahip çıkması ile mümkündür.

Değerli dostlar;

Tek adama dayalı bu ucube sistemle birlikte;

+Adalet sistemi bozuldu; yolsuzluklar arttı, toplum yozlaştı, ayrışmalar arttı.

+Tek adamın bekası ve çıkarları, devletin ve milletin çıkarlarının önüne geçti.

+ Siyasi yozlaşma ve haksız kazanç, israf en üst seviyeye çıktı.

Değerli dostlar, yol arkadaşlarım;

Siyasi iktidarı bunları yaparken, biz CHP’lilere “Gazi’nin döneminde ne oldu?”, “CHP’nin dikili ağacı var mıydı?” diyorlar. İnsaf denen bir şey var. Bizim eksenimiz bağımsızlıktır, kalkınmadır, büyümedir, özgürlüktür. Bizim eksenimiz cumhuriyettir, devrimciliktir. Bizler kendi savaş uçağımızı yapan ve ihraç eden bir ülkeydik. Bakın kısacık dönemde neler yapmışız;

1924 yılında;

 İş Bankası, Ankara Fişek Fabrikası, Gölcük Tersanesi

1925 yılında;

Şakir Zümre Fabrikası, Eskişehir Hava Tamirhanesi

1926 yılında;

Alpullu Şeker Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası, Kırıkkale Mühimmat Fabrikası

1927 yılında;

Bünyan Dokuma Fabrikası, Eskişehir Kiremit Fabrikası

1928 yılında;

Kırıkkale Elektrik Santralı ve Çelik Fabrikası, Ankara Çimento Fabrikası

1929 yılında;

Toprak Reformu, Ankara Havagazı Fabrikası, İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası

1930 yılında;

Kayaş Kapsül Fabrikası, Nuri Killigil Tabanca, Havan ve Mühimmat Fabrikası

1933 yılında;

1.Beş Yıllık Sanayi Planı

1934 yılında;

Eskişehir Şeker Fabrikası, Turhal Şeker Fabrikası, Konya Ereğli Bez Fabrikası, Bakırköy Bez Fabrikası, İzmit Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası, Keçiborlu Kükürt Fabrikası, Seka Kağıt Fabrikası

1935 yılında;

Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, Kayseri Bez Fabrikası, Nazilli Basma Fabrikası, Bursa Merinos Fabrikası, Gemlik Suni İpek Fabrikası

1936 yılında;

Ankara Çubuk Barajı, Nuri Demirağ Uçak Fabrikası, Malatya Sigara Fabrikası

1937 yılında;

Karabük Demir Çelik Fabrikası, İlk Milli Denizaltı Üretimi

1938 yılında;

Divriği Demir Ocağı, Sivas Çimento Fabrikası

Değerli dostlar;

Kısacık dönemde yapılan bu değerler, siyasi iktidar tarafından 80 Milyar Dolar’a satıldığı, hatta peşkeş çekildi. 80 Milyar Dolar’la yeni yatırımlar mı yapıldı? Yeni fabrikalar mı kuruldu?

Hayır,

Hayır!

Değerli dostlar;

Kamu da ve özelde edindiğim bilgi ve tecrübeler sonucunda aşağıdaki görüş ve önerileri sizlerle paylaşıyorum. Bu görüş ve önerilerimin hayata geçirilmesinde etkin çaba göstereceğim dostlar!

+ Tarımda yerel yönetimlerin rolü etkin bir şekilde arttırılmalıdır.

+ Üretimin desteklenmesi ile birlikte alım garantisi ve pazarlamada yerel yönetimler öncü rolünü üstlenmeliler.

+ Yerelde kalkınma modeli oluşturulmalı ve üretici rolündeki çiftçilerin tarımsal desteklemeleri arttırılarak, maliyetlerinin düşürülmesiyle köyden kente göçün önü kesilmelidir.

+ Ülkemiz su zengini olmamasına rağmen su kaynakları kontrolsüz olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde toplam tarım alanı 23,5 milyon hektar olup; sulanabilir arazi ise yaklaşık 9 milyon hektar civarındadır.

+ Kırsalda üretici kooperatifleri oluşturularak kooperatifler aracılığıyla kollektif üretime ve üretilen ürünlerin pazarlanması sağlanmalıdır. Tarımsal girdilerde dışa bağımlılığın azaltılması için gerekli önlemler alınmalıdır.

+ Merkez köyler oluşturulmalı ve burada köylünün ihtiyaçlarının giderilmesi için sosyal donatılara yer verilmelidir.

+ Tarımda üretimden önce toprak ve su kullanımı planlanmalı, toprak koruma kanunu günün koşullarına uygun hale getirilmeli, etkinliği sağlanmalıdır.

+ Tarımsal ve hayvansal üretimin bölgesel anlamda değerlendirilerek planlanması; sağlıklı gıda güvencesi ve güvenliğinin sağlanması, verimliliğin arttırılması, çevrenin korunması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakılması için sürdürülebilirliğin tesis edilmesi bir zorunluluktur.

+ Tarımsal üretimin sahibi olan çiftçilerimizin gübre, mazot, elektrik, su gibi girdi maliyetlerini düşürecek tedbirlerin alınması gerekir.

+ Süt hayvancılığı teşvik edilmeli, besi hayvanı ithalatından vazgeçilmelidir.

+ Tarımsal ürünlerin ithalatı yerine yerli üreticimiz desteklenmelidir.

 + Küresel iklim değişikliğine karşı doğa dostu önlemler hayata geçirilmelidir.

+ Çevre insanlık sorunudur. Doğayı korumak için önce onu tanımak gerekir. Çevre bilincinin kaynağı sevgi ve bilgidir.

+ Doğa yasaları yok edilemez. Doğa insana muhtaç değildir, insan doğaya muhtaçtır. Doğayı yok eden insan yarınını, kültürünü yok eder. Doğa değişkendir. Kendisiyle yetinmesini bilir. Doğa herkese mutluluk sunmaya hazırdır. Yeter ki kör ve sağır olmayalım.

+ Ekolojinin altın kuralı “her nesil kendi ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye atmaksızın gidermelidir.”

+ Bu nedenle suyu korumalıyız, suyu koruyamazsak gelecek nesiller resimlerinde ne doğan güneşin ışıltısını, ne de batarken ki romantizmi, ne de gök kuşağının renk cümbüşünü çizebilecekler.

+ Ozon tabakası bizi aynı zamanda küstürmeden azalan su oksijeni de alıp götürmeden, bir şeyler yapabilecekken, suları kirletmeden temiz kalmasını sağlamalıyız. Ve gelecek kuşaklara temiz bir çevre ve doğal kaynaklara onların erişmesine imkan vermeliyiz.

Bir Afrikalı atasözü şöyle der;

Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları yer, yani üstünlük bugün karıncada ise yarın balıklara geçiyor, ya da tam tersi.

Karınca ya da balık olmanın sağladığı üstünlüğe sevinmek, kendimizi kandırmaktan öte bir şey taşımıyor. Çünkü kimin kimi yiyeceği suyun hareketi belirliyor. Bu nedenle düşük kalorili kömürle çalışan termik santral yapımından da vazgeçilmelidir.

Değerli dostlar;

Gün el ele, gönül gönüle mücadelemizi, sevdamızı büyütme günüdür. Gün, Cumhuriyet, demokrasi, özgürlük sevdamızı dağa-taşa yazarak, Eskişehir’de çalınmadık kapı, girilmedik ev, işyeri olmaması günüdür. Ülkemizin karanlığa sürüklenmesine izin vermeyecek, tek bir yürek gibi çarpacak, bu mücadelemizi, bu çabamızı, alın terimizi, emeğimizi bir araya getirmeye kararlı yürekler bizimle birlikteler.

“Çalışmak benim hakkım” diyen engelli kardeşim, “insan onuruna uygun ücret almak istiyorum” diyen asgari ücretlim, sağlık benim hakkım” diyen işsiz genç kardeşim, “beslenmek ve barınmak benim hakkım” diyen öğrenci kardeşlerim, “eğitim benim hakkım” diyen küçük kardeşim, “üretmek benim hakkım” diyen çiftçi kardeşim, “düşünce ve ifade özgürlüğü benim hakkım” diyen yurttaşım, erkek egemenliğine girmemek, erkek şiddetine uğramamak, özgür yaşamak benim hakkım” diyen Nazım’ın deyişiyle bizim kadınlar buradalar, bizimle beraberler.

Biz de diyoruz k

İnsan onuruna uygun yaşamak; yoksulluğa ve toplumsal dışlanmaya karşı korunmak; adil, güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları; fırsat eşitliği, kendin ve ailen için sosyal güvenlik ve sağlık yardımı; standart konutlarda yaşam; engelsiz yaşam; eşit muamele görmek; düşünceni özgürce ifade etmek ve örgütlenmek; güven ve huzur içinde yaşamak, demokratik, laik, sosyal devlet senin hakkın.

GÜZEL GÜNLERDE GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE…

GÜZEL GÜNLER ÇOK YAKIN!

SAĞ OLUN!

VAR OLUN!''