İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun geçtiğimiz günlerde düzenlediği basın toplantısında, kendisine yönelik açılan dava ve soruşturmalarla bağlantılı olduğunun iddia ettiği bilirkişi S.B. ile röportaj yapan gazeteci Barış Pehlivan, gözaltına alındı. Halk TV'de Salı akşamları yayımlanan Kayda Geçsin programının yeni bölümü için Halk TV İstanbul stüdyosuna giden Pehlivan, yayına çıkmasına saatler kala kanala gelen polis ekipleri tarafından alınarak Vatan Emniyet'e götürüldü.
Pehlivan'ın gözaltına alınmasından kısa bir süre sonra, Halk TV'nin Sorumlu Müdürü sıfatıyla Görkemli Hatıralar programının sunucusu Serhan Asker de havalimanında gözaltına alındı. Son olarak Halk TV sunucularından Seda Selek hakkında da, Pehlivan'ın bilirkişi S.B. ile yaptığı röportajın yayımlandığı sırada yayında olduğu gerekçesiyle gözaltı kararı verildi.
3 gazetecinin aynı anda gözaltına alınmasına tepki yağdı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Eskişehir Şubesi ve Eskişehir Emek ve Demokrasi Platformu da gözaltına tepki vermek için bir araya geldi.
Köprübaşı'nda düzenlenen eyleme, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz, CHP Eskişehir Kadın Kolları Başkanı Sibel Yeşildal ve gençlik kolları Başkanı Oğuzhan Demir katıldı.
"Üç gazetecinin aynı anda gözaltına alınması, sadece bir operasyon değil, bir baskı dalgasıdır"
Basın açıklamasını okuyan Rengin Arslan, "Uzunca bir süredir yargı organları bir baskı aracına dönüştürülerek basının sesinin kesilmeye çalışıldığını endişeyle takip ediyoruz. Sadece halkın haber alma hakkı elinden alınmıyor, düşünce ve ifade özgürlüğü de yok ediliyor. Bir basın toplantısını haber yapan gazetecilere soruşturma açılıyor, bu yetmezmiş gibi bir röportajı nedeniyle Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek için gözaltı kararları veriliyor. Sadece bir “haber” nedeniyle verilen bu kararlar, Türkiye'de Anayasal güvence altındaki basın özgürlüğünün ne denli tehdit altında olduğunun açık bir göstergesidir. Üç gazetecinin aynı anda gözaltına alınması, sadece bir operasyon değil, bir baskı dalgasıdır." dedi.
"Gazetecileri susturamazsınız, Gazetecilik Suç Değildir"
Bugün gazeteciler, mesleğin asli görevi olan sorgulamayı yaparken her an bir soruşturma ya da gözaltı tehdidiyle karşı karşıya olduğunu aktaran Arslan, "Bu, sadece basın için değil, bütün halk için bir tehdit ve faciadır. Bugün siyaset kurumu, iktidar ve ne yazık ki yargı kurumları basın ve ifade özgürlüğünün yanında yer almak yerine gazetecilere yönelik bir tehdit aracı, bir sindirme mekanizması olarak işlev görmektedir. Bir demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için gazetecilerin özgür olması gerekmektedir. Eğer gazeteciler kendi işlerini korkusuzca yapamazsa, bu, sadece onların değil, bütün halkın kaybı olur. Gazetecilik, halkın haber alma hakkının da savunulmasıdır. Bu yüzden, gazetecilere uygulanan baskılara karşı hep birlikte dur demek, basın özgürlüğünü savunmak hepimizin sorumluluğudur. Türkiye’de basın özgürlüğü, her geçen gün biraz daha yok ediliyorsa, bu, bir halkın kendi haklarından ve özgürlüklerinden daha fazla kaybetmesidir. Her gözaltı, her susturulmuş ses, demokrasinin bir parçasının yok olması demektir. Basın özgürlüğü, yalnızca gazetecilerin hakkı değil, tüm halkın hakkıdır. Bu mücadele, sadece meslektaşlarımızı değil, hepimizi ilgilendiriyor. Meslektaşlarımızın gözaltına alınmasını kabul etmiyoruz, bir an önce serbest bırakılmalarını istiyoruz. Gazetecileri susturamazsınız, Gazetecilik Suç Değildir!" şeklinde konuştu.