EMEP Eskişehir İl Başkanı Ceren Kökoğlu, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Aralık ayı enflasyon oranını %2,93, 2023 yılı için enflasyonu ise %64,8 olarak belirlenmesiyle ilgili açıklama yaptı.
Açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
"Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Aralık ayı enflasyon oranını %2,93, 2023 yılı için enflasyonu ise %64,8 olarak açıkladı.
Hesaplamanın yapıldığı ürün sepetini açıklamaktan bile imtina eden TÜİK’in rakamlarına halk güvenmiyor. Resmi enflasyon oranı, halkın bizzat deneyimlediği hayat pahalılığını yansıtmaktan uzak. Alternatif hesaplamalar da bunu gösteriyor. Enflasyon Araştırma Grubu'na göre enflasyon geçen ay %4,12, yıl bazında ise %127,2 oranında gerçekleşti. Buna göre, 2023 yılı içinde temel tüketim maddelerinin fiyatı en az ikiye katlandı.
TÜİK'in açıkladığı bu şaibeli rakamlarla emekli ve memur maaş zamları belirlendi. Bu, emekçilerin, açıkça enflasyonun altında ücret artışlarına mahkûm edilmesi, böylece ücretlerinin reel olarak düşürülmesi anlamına gelmektedir. Türkiye’de asgari ücretle çalışanların, kamu emekçilerinin ve emeklilerin bunca geçim derdi çekmesi, market market, çarşı, pazar gezip ucuz ürün aramasının nedeni, ucuz işçiliği öngören ve emeklileri yük sayan, tek adam şahsında temsilini bulan sermaye hükümetinin halka dayattığı politikalarıdır.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in çokça övdüğü enflasyonu düşürme planı, tam da bu halk düşmanı politikaya dayanmaktadır. Ona göre reel ücretler düştükçe halkın tüketim talebi azalacak, enflasyon da böylece gerileyecektir. Şimşek, bunu birçok konuşmasında açıkça ifade etmiştir. Yalan söylemiştir ve hâlâ da yalan söylemektedir.
Bu ülkede, enflasyonun nedeni, işçilerin gerçek enflasyona yanaşamayan ücret artışları değil, şirketlerin enflasyon ortamında elde ettikleri yüksek kârlardır. Son iki senede en büyük 500 sanayi kuruluşu kârlarını dört kat arttırmıştır. GSYİH’de emekçilerin payı düşerken, sermayenin payı düzenli bir biçimde yükselmektedir.
Hükümetin izlediği politikalar nedeniyle yükselen enflasyonu düşürmenin yolu, bunun yükünü emekçilere yüklemek, onların reel ücretlerini düşürmek değildir. Enflasyondan kazanıp kârlarına kâr katan sermaye, enflasyonu düşürmek için gerekli bedeli ödemeli, kârlarından taviz vermelidir. Şirketlerin aşırı kârları yüksek oranda vergilendirilmeli, elde edilen gelirler halkın artan yoksulluğunu bir nebze olsun telafi etmek için kullanılmalıdır.
Ücretler hem özel sektörde hem de devlet işletmelerinde gerçek enflasyona göre arttırılmalıdır.
Enflasyon düşürülmelidir. Ancak emekçileri yoksullaştırarak değil. Onları hayat pahalılığına karşı korumak suretiyle düşürülmelidir. Enflasyonun kazanını sermaye, enflasyonu düşürmenin yükünü üstlenmelidir.
Elbette, ne hükümetin bunu kendiliğinden yapması ne de sermayenin tatlı kârlarından vazgeçmesi mümkündür. İşte bu nedenle, işçiler, emekçiler, enflasyon ve hayat pahalılığına karşı insanca bir yaşam, güvenceli bir gelecek için işyerlerinde ve tüm yaşam alanlarında örgütlenerek mücadele etmeliyiz ve geleceğimizi kazanmalıyız."
