Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Eskişehir Net ekranlarında yayınlanan Net Soru programında Meltem Karakaş’ın sorularını yanıtladı. Programdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:

“BELEDİYE MECLİS ÜYELERİMİZ NÖBETLEŞE ORADA GÖREV YAPACAK”

Emek Mahallesi Eskişehir’in en büyük mahallesi. Şu anda nüfusu 60 bin civarında ya da geçti. Dolayısıyla böyle büyük bir mahallede partinin bir ayağının olması partinin iletişiminin sağlanacağı bir merkezinin olması zorunu gibi duruyordu. Emek Mahallesi bizim en az oy aldığımız en zayıf olduğumuz mahalle. O nedenle orayı CHP açısından kazanılabilir bir mahalle haline dönüştürmek gibi bir hedefimiz var. Emek Mahallesinde birinci parti olmadan Türkiye’de iktidar olunmaz. O nedenle Emek Mahallesine özel bir önem veriyoruz. Oradaki mahalle temsilciliğimiz bir arkadaşla yürütülüyor. Dolayısıyla yetme şansı mümkün değil. Emek’in 600 sokağı var. 600 sokağı olan bir yerde ciddi anlamda yönetim sergilemek gerekir. Hem oradaki insanlarımıza ulaşmak için hem partinin oradaki insanlara kendini anlatabilmesi için hem de oradaki insanların partiyle iletişim kurmak istediği zaman bu parti neredeymiş, nasıl ulaşılabilir gibi bir külfetten kurtulması için zorunluydu. Parti yöneticilerimizle, meclis üyelerimizle yaptığımız görüşmelerin soncunda böyle bir yerin açılmasının uygun olacağını düşündük. Bundan sonra o büronun içinin doldurulması gerekli. Belediye meclis üyelerimiz nöbetleşe orada görev yapacak. Parti yöneticilerimiz zaman zaman gidecek, biz sık sık gideceğiz. Vatandaşla orada buluşacağız. Ayağını CHP’ye alıştıracağız vatandaşın. Ve Emek Mahallesinde birinci parti olacağız.

“EMEK MAHALLESİNDEN SÜREKLİ CHP’YE ÜYE OLMAK İSTEYEN GRUPLAR ÇIKIYOR”

CHP bir bütün. CHP’de biz önde görünüyor olabiliriz ama pek çok arkadaşımızla birlikte politika yapıyoruz. Bu düşünce daha çok belediye meclis üyelerimizden geldi. Ben yardımcı olmaya çalıştım. Doğru düşünceyi, doğru aktivasyonu, doğru eylemi desteklemek bizim görevimiz. Önemli olan CHP kurumsal anlamda bunu kabul etti ve başladı. İnşallah hedefe ulaşır. Mahalliden şöyle talep geliyor: Emek Mahallesinden sürekli CHP’ye üye olmak isteyen gruplar çıkıyor. 60 bin nüfuslu bir mahallede de bu gayet doğal. 60 bin nüfuslu mahalleden biz sanıyorum 2-3 bin üyeyle orayı yönlendirme imkanı bulabiliriz. Bu fırsatı değerlendirmek istiyoruz. Mahalleli elbette ayağına gelen avantajı tepmek istemez. Canı sıkıldıkça kahvede oturacağına gelip o büroda otursun. Orası baba ocağı dedik. Herkesin gelebileceği bir yer dedik. Gelir oturur arkadaşlarla sohbet eder. Aklının ucundaki olumlu ya da olumsuz şeyleri sorar. Ona göre cevaplar alır. CHP ile tanışır diye düşündüğümüz için bunu önemsedik.

“OLUMLU SONUÇLAR ALIRSAK YAYGINLAŞTIRIRIZ”

İl başkanımızla yaptığımız görüşmelerde bu işin olumlu sonuçlanmasını beklediğimizi ve olumluluk halinde yaygınlaştırabileceğimizi, diğer mahallelerde de bürolar açma ihtimalinin olduğunu düşündük. Şirintepe, Çamlıca onlar da 50 bine yakın nüfusu olan mahalleler. Aynı sorun oradan da var. Şehrin merkezindeki bölgelerde belki parti binasına yürüme mesafesinde gelinip gidiliyor ama Emek’te, Çamlıca’da, Orhangazi’de, 71 Evler’de uzak yerlerde iletişim ofisinin olmasında yarar olduğunu düşünüyoruz.

“CHP EMEK MAHALLESİNİN, 71 EVLER MAHALLESİNİN PARTİSİ”

Bir istek var CHP’ye karşı. Geçmişteki bakışın değiştiğini görüyoruz, hissediyoruz. Aslında CHP Emek Mahallesinin partisi, 71 Evler Mahallesinin partisi. CHP onların sorunlarını çözmek için var. CHP o halkın geçim sıkıntısını çözmek için var. Gelecekte oranın çocuklarının daha uygun ortamlarda yaşayabilmesi için CHP iktidarına ihtiyaç var. Emek Mahallesi 60 bin nüfuslu diyoruz. Biz orada iletişim bürosu açmaya çalışıyoruz ama devlet orada lise açmıyor. Oranın çocuklarının, oranın gençlerinin ihtiyacı CHP. O nedenle orada Emek mahallesinde bir ilginin olduğunu görüyoruz.

“BİZE KATILANLARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU ESKİDEN BİZE OY VERMEYEN İNSANLAR”

Sağcı, solcu artık geçmişteki gibi kemikleşmiş bir ayrışma söz konusu değil. İnsanlar çaresiz. İnsanlar bu sorunların öyle ya da böyle çözülmesini istiyor. Kim çözerse çözsün destek vereceğini hissettiriyor. Bize katılanların büyük çoğunluğu eskiden bize oy vermeyen AKP’den, MHP’den, BBP’den politika yapan insanlar. Onlardan vazgeçenlerin baba ocağı olarak CHP’de kucaklanması gerekir diye düşünüyorum.

“EMEK’TE 2014’TE OYUMUZ YÜZDE 10’DU, 2024’TE YÜZDE 30’LARI BULDU”

Kazım Kurt’un kişisel olarak geldiği yer önemli değil. Önemli olan benim ideolojik anlamda duruşum. CHP’nin o bölgede benimsenip benimsenmediği. Biz 2014’e seçime girdiğimiz zaman Emek Mahallesindeki oyumuz yüzde 10’du. Bugün 2024’te yüzde 30’ları buldu. Bu şunu gösteriyor: İyi ilişki kurarsanız, doğru yaklaşımlarda bulunursanız o insanlar gerçek partilerine, baba ocaklarına geri döneceklerdir. Emek Mahallesinde birinci parti olmamamız için hiçbir sebep yok. Çünkü bizim politikalarımız asgari ücretle geçinemeyen işçinin hem iş güvenliği hem çalışma koşullarının düzeltilmesi üzerine. 12 bin 500 lira emekli maaşıyla yaşayamayan emeklilerimizin insan onuruna yakışan şekilde bir ortamda yaşayabileceklerini sağlayacak gelir elde etmelerine imkân veren bir düzenin kurulması. Demokratik haklarını, eşit haklarını alarak çocukların yarışabilmesi CHP iktidarı ile mümkün. Biz de bunu anlatmaya çalışıyoruz. Herkesin temel ihtiyacı bunlar. Ben köyde büyümüş, ilkokulu köyde okumuş ama bu devletin bize sağladığı eşit olanaklarla parasız yatılı olarak okumuş şanslı çocuklardan biriyim. Ama Emek Mahallesindeki, 71 Evler’deki çocuğun, dar gelirli, emekli, asgari ücrete çalışan bir ailenin çocuğunun bugün bu okulları okuma imkânı yok. Bizim derdimiz bunları çözmek. 22 yıldır çözülemeyen işi biz bir iki yılda çözebiliriz. Çünkü programımız, kadrolarımız buna elverişli. Ben o nedenle Emek Mahallesi gibi o sembolik dediğiniz şeyi önemsiyorum. Biz yoksulların partisiyiz, biz halkın partisiyiz, biz ezilenlerin partisiyiz. Ve onların yanında olmak zorundayız.

“BİZ KÜÇÜK, BİREYSEL KAVGALARLA OYALANDIK ŞİMDİYE KADAR”

Ben Kazım Kurt olarak kişisel, bireysel bir beklentisi olmadan sosyal demokrasinin iktidar olması için çalışan birisiyim. Herkesin böyle olması lazım. Biz küçük, bireysel kavgalarla oyalandık şimdiye kadar. Haksız yere, yanlış yere birbirimizi suçladık. Birbirimizle kötü ilişkiler doğdu ve gücümüzü zayıflattı. Bugün gördüğümüz tabloda biz güçlü olursak daha başarılı oluyoruz. Ben artık kişisel kaygıları bir tarafa bırakan, bütün ömrünü geleceğini CHP’nin iktidarı için ayırmaya, harcamaya hazır olan birisiyim. Bu iletişim büromuz partimiz adına yapılmış bir bürodur. Ama biz bir de Eskişehir Strateji Geliştirme Ofisi diye bir ofis kurduk. Bu ofiste de gerçekten sosyal demokrat politikalarla hem Eskişehir’e he Türkiye’ye çözüm önerileri üretecek bir mekanizma yaratacağız.

“BELEDİYELER ÜZERİNDEKİ VESAYET YETKİSİNİ KULLANMAK SURETİYLE İŞ YAPMAYA ÇALIŞIYOR”

Bizim şu anda çevre şehircilikle ilişkilerimizde, biliyorsunuz bize ceza yazdılar. Bizim aynı arkadaşların geçici olarak hafriyat döktüğü yerin yanında bir okul inşaatı var. O müteahhit oraya bütün hafriyatını döktüğü halde çevre şehirciliğe biz yazı yazdık. Bakalım ona ceza verecekler mi vermeyecekler mi göreceğiz. Ben bürokratlarla ilişkilerin kurumsal anlamda düzelmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bürokratın kişiliği ile ya da bireysel duruşu ile ilgili bir sıkıntımız yok. Bürokrat gelir geçer ama Eskişehir kalır, Eskişehir’de yarattıkları sorun kalır. Çevre Şehircilik İl Müdürü kendine göre birtakım belediyeler üzerindeki vesayet yetkisini kullanmak suretiyle iş yapmaya çalışıyor. Yanlış yaparsa sorun yaratır. Nitekim öyle oluyor. Yarın tayin olup gittikten sonra o sorun orada kalır. Nitekim gelen giden bir sürü kaymakam, il müdürü ile sorunumuz oldu. Onlar gitti sorun devam ediyor. Necmi Özen diye milli eğitim müdürü vardı burada. Bir sürü sorunu yarattı, Eskişehirlilerin önüne attı gitti. Ondan sonra gelen milli eğitim müdürleri de Hakan Bey dışında hiçbir milli eğitim müdürü ile doğru ilişki kuramadık. Hakan Bey ile niye kurduk? Nasıl kurduk? İstenirse demek ki oluyor. Bu nedenle ben bürokratların işe kurumsal bakamadığını, partizan bir biçimde baktıklarını, kendilerini AKP’nin il yönetici gibi zannettiklerini düşünüyorum. Onun dışında duran kaliteli, nitelikli gerçekten koltuğunun hakkını veren bürokratlarla hiçbir sorunumuz yok. Onlarla beraber iş üretiyoruz.

“KEYFİ İŞLER YAPIYORLAR”

Kültür müdürlüğü bize cam sanatları müzemizin adını müze olarak kullanamayacağımıza dair bir yazı yazdı. Niye dedik. TSE standartlarına uygun değil dedi. Bu bina 250 yıl önce yapılmış. Biz orayı restore etmişiz. Tek başına bile kültür varlığı. Onu koruyoruz, o kadar harcama yapmışız. Onu özel sektöre verip birini zenginleştirmek yerine müze haline getirtip kamu yararına kullanmışız ama diyorlar müze olamaz. Bunlar keyfi şeyler.

“BENİ BEŞ SEFER DE KOYUN DÖNEMİ BİTTİ”

Ben her koşulda ön seçim olmasının gerektiğini savunanlardanım. Üç dönem kuralı şudur: Bunu insanlar doğru anlamalı. Atama yoluyla üç dönem görev yapılamaz. Örneğin ben üç dönem belediye başkanlığı yaptım. Bundan sonraki dönemde aday olacaksam ben, atama yoluyla aday olamam. Dolayısıyla ön seçim yapılması gerekir ben aday olacaksam. Ön seçimi kazanırsam beş sefer de olurum, on sefer de olurum. Bu bize engel değil. Başarılı belediye başkanları, başarılı milletvekili istediği kadar aday olabilir. Çünkü ön seçimle seçilir. Sorun şurada: Bizde bazı arkadaşlarımız var. Ön seçime karşılar. Atama çok iyi diyorlar. Beni birinci sıraya yaz. Ben ölünceye kadar milletvekili olayım. Öyle değil. Onu ortadan kaldırıyoruz. Eskişehir’in birinci ve ikinci sıraları garanti sıralar. Beni beş sefer de koyun. Bu yok artık, bitti.

“HİÇ BİRİ ÖN SEÇİM İSTİYORUZ DİYE ANKARA’YA GİDİP TEPKİ GÖSTERMEDİ”

Dolayısıyla benim tüzük kurultayı sürecinde gördüğüm ve hissettiğim şudur: Genel merkez Eskişehir’de örgüte soracak. Örgüt biz ön seçim istiyoruz derse ön seçim yapılacak. Şimdiye kadar yapılmadı. Niye yapılmadı? Örgüt istemediği için yapılmadı. O koca koca lafları eden bizim buradaki arkadaşlarımızın hiç biri ön seçim istiyoruz diye Ankara’ya gidip tepki göstermedi, eylem yapmadı. Benim işim garanti, gerisi ne olursa olsun dediği için bu tartışmalar oldu. Artık bu tartışmalar olmaz. Ben olumlu oy kullandım. İçime sinmese olumlu oy kullanmam. Bu uygulamaya bağlı bir iştir. Geçmiş tüzüğümüzde de vardı bu hükümler ama uygulamadılar. Şimdi onu uygulamayanlar şu anda bugün ki tüzüğü eleştirmeye kalkıyorlar. Bugün ki tüzüğün de uygulanıp uygulanmayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Eskişehir’de ön seçim olmalıdır. Şu andaki isteği önemli değil. İl başkanının o dakikada ki isteği önemli.

“BENİM GENÇLİK KONGRELERİNE MÜDAHALEM OLMADI”

Benim gençlik kongrelerine müdahalem olmadı. Çünkü ben bazı konuları arkadaşlara söyledim. Dedim ki bu şartlarda gençlik kollarının hatta kadın kollarının kapanması gerektiğini savundum ben tüzük anlamında. Ama kabul ettiremedik. Geçmiş dönemdeki gençlik kollarıyla ilgili eleştirilerimi de yaptım. Gençlik kolları kongrelerinde gördüğüm tablo üzerine dedim ki, ben bu işe karışmıyorum. Çünkü yanlış yapıyorsunuz. Şu açıdan eleştirdim: Üç tane üniversitesi olan yaklaşık 100 bin üniversite gencinin olduğu bir ilde gençlik kollarının böyle olmaması gerekirdi. Geçmişin başarısız olduğunu dolayısıyla bu konuda aynı minvalde gidilirse başarı elde edemeyeceğini düşündüğümü vurguladım. Ve arkadaşlar, il, ilçe başkanları, yöneticileri farklı şeyler söyleyince ben o zaman karışmıyorum ne yaparsanız yapın dedim. Çünkü doğru bulmadım. Odunpazarı’nda 600 civarında genç var kayıtlı. Odunpazarı nüfusu 450 bin. Tepebaşı’nda 300 civarında kayıtlı üye var. Tepebaşı’nın nüfusu 400 bin. Şimdi kendimizi kandırmayalım. Tepebaşı’nda ilçe kongresinde 120 delege seçildi ile gitmek üzere. Ama kongrede 60 kişi oy kullandı.47 oyla 120 delege seçildi. Bunun demokratik olmadığını, bunun birebirimizi kandırmaktan ibaret olduğunu vurguladım. Odunpazarı’nda 600’ün 300’ü oy kullandı. Bu da iki adaylı yarışta bile bu kadar oluyorsa burada bir hastalığın olduğunu düşündüm. Ve nitekim il kongresinde de iki aday vardı iddialı yarışan. Delegeleri elleriyle yazdılar ama 300 delegenin 200’ü oy kullandı. Demek ki orada bir yanlışlık var.

“BEN O ARKADAŞIMIZA YÜZÜNE KARŞI YAPACAĞIM ELEŞTİRİLERİ YAPTIM”

Geçmiş yönetimlere destek vermediğimiz için Anıl Bey’in bizim adayımız olarak lanse edilmesi söz konusu oldu. Ben Anıl Bey seçilseydi itirazım olmazdı. Seçilemedi. Ama ben aday olduğu noktada açık açık çalışmış ve büyükçe bir destek istemiş değilim. Karışmadım. Siyaset bu, herkesin bakış açısı farklı. Eleştirir. Ben o arkadaşımıza (Oğuzhan Demir) yüzüne karşı yapacağım eleştirileri yaptım. Dolayısıyla bir şeyimiz yok. Seçimden sonra da hayırlı olsun dedik. Umarım yine aynı şekilde eleştirilerimi de yönetim kurulu huzurunda söyledim. Dilerim eskisi gibi olmaz.”

Kaynak: Meltem Karakaş