Kızamık vakalarındaki artışın tek bir nedeni olmadığını ifade eden Eskişehir'de çalışan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Alper Akay, “Düzensiz ve aşısız çok fazla göç almış olmamız bunun en temel sebebi. Bir diğer sebep pandemide sosyal hareketlilik kısıtlandı, izolasyon ön plandaydı dolayısıyla kızamık gibi damlacık yoluyla bulaşan bir enfeksiyonun zaten normale göre azalması bekleniyordu. Şimdi tekrar sosyal hareketlilik arttıkça, izolasyon ortadan kalktıkça kızamığın tekrar buna bağlı artması beklenen durumlardan birisiydi" ifadelerini kullandı.
Salgın tanımının; yıllık beklenen vaka sayısından daha fazla olması durumunu ifade ettiğini aktaran Dr. Akay, “Türkiye’de bir kızamık salgını olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü; 2007 ile 2011 yılları arasında yılda bildirilen kızamık vaka sayısı 4 veya 5 iken, geçtiğimiz yılın ilk 3 ayında 450’den fazla vaka bildirildi. Dolayısıyla şu an zaten vaka sayısına bakarsak salgın hali mevcut" diye konuştu.
"En korkulan komplikasyon beyin zarında oluşabilir"
Kızamığın bulaşmaması için nelere dikkat etmek gerektiğine ilişkin bilgi veren Dr. Akay, şunları söyledi:
“Temas ve damlacık yoluyla bulaşan bir enfeksiyon dolayısıyla ateş, döküntü gibi şikayetleri olanların muhakkak toplu ortamlardan kendilerini izole etmesi çok önemli. Topluma karışması gerektiğinde mutlaka maske kullanması, sık el yıkanması ve el hijyenine dikkat edilmesi de şarttır.”
Kızamığın aslında spesifik tedavisi olmayan bir durum olduğunu ifade eden Dr. Akay, “Destek tedavileri, ateş düşürücüler, sıvı takviyesi verdiğimiz gibi tedaviler verdiğimiz bir durum ancak zamanında ve uygun tedavi başlanmaması halinde sorun olan bir durum. Bu durumda da en çok korkulan komplikasyon beyin zarının etkilenmesi, nörolojik bulgular ortaya çıkmasıdır" şeklinde konuştu.
"Bu bir toplum sağlığı sorunu, aşı yaygınlaşmalı"
Aşı olmuş çocukların da küçük bir yüzde de olsa yeniden kızamık geçirebileceğini dile getiren Dr. Akay, “Aşının etkisi şu, hiçbir çocukluk çağı hastalığı aşısı yüzde 100 koruyuculuğa sahip değildir. Daha doğrusu hiçbir aşı yüzde 100 koruyuculuğa sahip değil. Ancak 2 doz aşıda yüzde 98’in üzerinde koruyuculuk söz konusudur" dedi.
Önlem almanın en etkili yolunun; aşılı birey sayısını olabildiğince artırmak olduğuna dikkat çeken Dr. Alper Akay, şöyle konuştu:
“Toplumda aşı olmayan birey, aşı olan bireylerin de yüzde 2’lik hasta olma ihtimalini artırmış olur o yüzden bu bir toplum sağlığı sorunudur aslında. Muhakkak elimizden geldiğince tüm bireylere ulaşıp aşının önemini tekrar tekrar anlatmalı ve yaygınlığını arttırmalıyız.”
"Tedavi değil, hastalığın ilerlemesi durdurulabilir"
Kızamık tedavisi hakkında da bilgi veren Dr. Akay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kızamık herhangi bir viral rahatsızlık olmadığı için tedavisi söz konusu değil ancak eğer çocukta ciddi boğaz ağrısı, beslenme bozukluğu varsa mutlaka sıvı takviyesi. Gerektiğinde A vitamini desteği hastalığın ilerlemesini durdurabilir. Ateşi yüksekse parasetamol gibi ateş düşürücülerden faydalanmak gerekli olur.”