Candemir açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
"12 Eylül 1980 ölümü öldürdüğümüz, bir ölüp bin dirildiğimiz bir gündür. 12 Eylül günü dış tehditlerin teşvikleriyle Türk Milletine silah doğrultanlar bu kara lekeyi üzerlerinden asla atamayacak ve Türk Milleti bu günü hafızasında diri tutacak, unutmayacaktır. Bugün insanlık dışıdır, gayri ahlakidir. Demokrasi ve milli iradenin hiçe sayıldığı, dış mihrakların ve Türk düşmanlarının sevindiği gündür. Onları sevindirmemek için bugünleri hafızamızda diri tutmalı, unutmamalı uyanık olmalıyız.
Milliyetçi Hareket Partisi 55 yıllık şerefli mazisinde demokrasi mücadelesi vermiş ve bu uğurda gerek kanıyla, gerekse canıyla ağır bedeller ödemiştir. 1944'te işkence gören Türk Milliyetçileri, 12 Eylül 1980'de yok edilmeye çalışılmıştır. Fakat bu gayri ahlaki, gayri insani idare bizi yok etmeyi başaramamış bir ölüp bin dirildiğimiz gün olmuştur. Aziz milletimizin varlığı kutlu iradesine, tartışma kabul etmez istiklalini muhafaza edip ona sarıldıkça 12 Eylül'ün karanlık tüm yönleriyle ortaya dökülmüştür.
Milliyetçi-Ülkücü hareket vatandaşın hür iradesinin dışında başka hiçbir iradeye asla boyun eğmemiştir. Biz en güçlü iradenin ‘demokrasi’ en güçlü fikrin ise ‘Türk milliyetçiliği’ olduğu fikrini benimsiyoruz. Öyle ki, bu vatan zora girdiğinde ortalıkta kimse yokken sağına soluna bakmadan yanımda başka kim var demeden meydana atılanlar bu şerefli, bu kut'lu hareketin öpöz evlatlarıdır. Vatanını, milletini, bayrağını sevmenin bedelini canları ile ödemiş Allah tarafından şehitlik mertebesi ile taçlandırılmış 9 gencecik fidanımız;
Ahmet Kerse..
Ali Bülent Orkan..
Cengiz Baktemur..
Cevdet Karakaş..
Fikri Arıkan..
Halil Esendağ..
İsmet Şahin..
Mustafa Pehlivanoğlu..
Selçuk Duracık..
Kavgası da, aşkı da, mücadelesi de, vatan millet bayrak olan 9 gencecik fidanın en güzel baharları hazana döndü, hikayeleri, hayâlleri, sevdaları yarım kaldı.. İşte bundandır bizim Eylülleri sevemeyişimiz, gözlerimizin buğusu, yüreklerimizin gamı kederi bundandır.. Bundandır bizim Eylüllerde hüzne boğuluşumuz..
Onlar ölüme dimdik, büyük bir vakarla, cesaret ve adanmışlık timsali göstererek yürüdüler.
Onlar, asılmaya giderken gardiyanlar koluna girmek isteyince "lüzum yoktur, düğünüme gider gibi güçlüyüm" cevabını verdiler. "Ağlamayın, yeniden doğmaya gidiyorum" diyerek şehadete kavuştular.
Onlar, son bir isteğin var mı diye sorulduğunda bir Kuran-ı Kerim ve bir de bayrak isteyip, Türk bayrağını ve Kuranı öperek başına götürdüler. Korkmamızı bekliyorlar, korkmayacağız diyerek idam taburesini kendi ayaklarıyla itelediler.
Onlar, celladından helallik isteyen ve bize kut'lu mirası bırakanlar..
Onlar, "Yüce Rabbimize kavuşuyoruz. Onun için bizler üzülmüyoruz. Sizler de üzülmeyin." diyerek Rahmeti Rahman'a kavuşup cenneti tadanlar..
İşte biz inanmış ve kendini vatana sadakatle adamış böyle bir neslin kardeşleriyiz..
Onlar imanları ile ölümü korkutan 9 gencecik fidan..
Biz, "Ya istiklâl ya ölüm!" ruhuyla hareket eden ölümü öldürenleriz.
Biz, varlığını Türk varlığına armağan eden aziz Türk milletinin evlatlarıyız.
Biz, en karanlık anlarda dahi umudu yeşerten Türkleriz.
Biz, vatanını sevmekten onun uğruna ölmekten korkmayanlarız.
Biz, Milliyetçi-Ülkücü hareketiz.
Biz, 12 Eylül’ü unutmayacak, unutturmayacağız!
Başta Başbuğumuz Alparslan Türkeş olmak üzere, ebediyete irtihal etmiş şehadet şerbetini içmiş 9 gencecik fidanımızın ve tüm şehitlerimizin ruhları şâd, makamları kut’lu olsun. Allah cümle şehitlerimizden ve bu sancağı yere düşürmeyen tüm Ülkü erlerinden razı olsun. Bu kut'lu davayı en iyi şekilde temsil etmek daha ileriye taşımak temennisiyle.
"MUSTAFALAR ÖLÜR FAKAT MİLLİYETÇİLİK FİKRİ VE MÜCADELESİ ÖLMEZ.!!""