Tüm Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği (ÖVDER) Eskişehir Şube Kurucusu Faik Alkan, Eskişehir Net’te yayınlanan Net Soru programında Meltem Karakaş’ın sorularını yanıtladı. Program öne çıkan başlıklar şu şekilde:

“Eskişehir’de en önemli sorun ikili eğitim”

“Bizim Eskişehir’de en temel tartışma konusu şu an ikili eğitim. Artık eğitim öğretimin ikinci dönemine başladık. Yeni bir kayıt dönemi başlayacak. Şu anda velilerden en çok telefon aldığımız konuların bir tanesi ‘Okullarımızda tam gün kaç tane okulumuz var? Bizler karı koca çalışıyoruz. Çocuklarımızı tam gün okula göndermek istiyoruz.’ şeklinde bir talep var. Eskişehir’de ikili eğitim şu anda eğitimin yüzde 50’sini karşılıyor. Temel eğitimde bu oran daha da artmış durumda. Bina sıkıntımız hala devam ediyor.

“Çamlıca’nın acilen iki tane ortaokula ihtiyacımız var”

İl Mili Eğitim Müdürümüz bir projeksiyon sunmuş olsa da, şöyle bir gerçekliğimiz var: Bir okulun inşa süreci ve teslim alma süreci iki-üç eğitim öğretim dönemi sürüyor. Süreç uzadıkça okullardaki yığılma da artıyor. Göç alan yerlerimiz var mesela. Uzun zamandır biz dillendiriyoruz. Çamlıca’ya acilen iki tane ortaokula ihtiyacımız var. Emek’te lise tartışmamız hala devam ediyor. Duvarlarını görsek de lisenin kendisini hala görmüş değiliz. İkili eğitim bizim en temel problemimiz.

“Montlarla, UFO’larla ders yapılan dönemdeyiz”

Bazı okullarımızda havaların soğumasıyla beraber özellikle ilçelerden arayan velilerimiz var. Okullarımızda ısınma problemleri artmış durumda ilçelerdeki okullarda. Örneğin Seyitgazi’deki sağlık meslek lisesinde geçen bir ölçüm yapmış arkadaşlar. Aradılar. 5 derece oda sıcaklığı. Böyle ders yapıyorlar. Montlarla, UFO’larla ders yapılan dönemdeyiz. Bunu İl Milli Eğitimdeki arkadaşlara ilettik. Onlar da bir çözüm üreteceklerini söylediler ama şu anda bir çözüm lazım bize.

“Tüpler yeni yeni denetlenmeye başladı”

Bakın deprem gerçekliği vardı. Depremi unuttuk şimdi yangın gündemimizde. Okullardaki yangın tatbikatları, tüpler, en önemlisi merdivenler, kapılar. Bunları tartışır hale geldik. Bizde okul binaları dikine yapılıyor. Yatay mimari unutulmuş durumda. Bir öğrencinin sınıftan çıkıp, bahçeye ulaşması 15-20 saniyede olması gerekiyor. Bizde bu uzuyor. Çünkü yığılma var. Okullardaki yangın merdivenlerinin kapıları kilitliydi. Bunlar yeni yeni Bolu’daki yangından sonra gündemimize oturdu. Tüpler yeni yeni denetlenmeye başladı. Hayatın gerçekliği boşluk tanımıyor.

“Karanlıkta başlayan eğitim, karanlıkta biter bir durumda”

Sadece Tepebaşı Ziya Gökalp’te ders süreleri kısaldı. Devamı gelmedi. Örneğin merkezi okullarımızda ikili eğitim yapan okullarda velilerin birçoğunun bu 30 dakika ders saatine geçilmesi konusunda istemleri vardı. Dilekçeler yazıldı, anketler yapıldı. Fakat büyük oranda anladığım kadarıyla servisçilerle anlaşamadılar. Bizde adrese dayalı sistem kağıt üzerinde. Her okulumuz olanaklar açısından eşit değil. Merkezi okullara ciddi bir yığılma var. Yığılma oldukça da servis sayısı çok artıyor. Servisçiler sadece okul işi yapmıyor. Burada tıkandık. İlçelerimiz, okul idarelerimiz, velilerimiz hazırdı. Unutuldu. Gündemden de düştü zaten. Artık karanlıkta başlayan eğitim, karanlıkta biter bir durumda. Yakışmıyor.

“Eğitimde fırsat eşitliğimiz yok”

Eğitimde fırsat eşitliğimiz yok. Temel sorun bu. Eğitimdeki fırsat eşitliğini ortadan kaldırırsan ve sınavlara dayalı bir eğitim modelini benimsersen bunlarla yüzleşirsin. Bu LGS’nin kalkması lazım. Kendi bakanımız söyledi. Nitelikli ve niteliksiz okullar dedi. Proje okulları nitelikli, proje okulları dışında kalanları niteliksiz olarak nitelendirdi. Bakanın söylediği aşağıda farklı algılandı. Öğretmenleri böyle ayırdılar. Bu eğitim sisteminin açmazı. Sonra da veliler, Eskişehir’deki okular belli diyerek merkeze yığılmaya başladılar. Bunun önünü alamazlar. Kayıt paralarını konuşacağız birkaç ay sonra. Astronomik rakamlar vereceğim ben size. İspatlayarak vereceğim. Bu kentte şöyle bir noktaya geldi: Paran kadar eğitim tartışması yapıyoruz biz.

“Eğitim hak olmaktan çıktı”

MEB bütçesi yüzde 98’i personel giderlerine ayrılıyor. Yüzde 3’lük kısımla mı yatırım yapacaksınız? Şu kentte bakın gelecek dönem acilen ikili eğitimi bitirmemiz lazım diyoruz. Ne lazım? Okul üretmemiz lazım, arsa lazım. Hangi parayla bunu yapacağız? Devletin oraya kamusal olarak yaptığı bir yatırım yok. Hayırsever arıyoruz biz. Bakın Yunus Emre Endüstri Meslek Lisesi’nin inşaatı ne zamandan beri devam ediyor. Eğitim bu ülkede çok zor ve ulaşma anlamında da çok sıkıntı. Çünkü hak olmaktan çıktı eğitim. Sorunlar sorunları doğurarak devam ediyor ülkede.

“Okullarda bir tost 65 lira”

Çocuklar okullarda yeterince beslenemiyor. Kantin fiyatları astronomik. 200 bin lira aylık kantinler var bu kentte verilmeye başladı. Çocuklar bir suyu 10 liraya, bir tostu 65 lira, 75 liraya alıyorlar. Okullarda fiyat istikrarı yok. Eskişehir’de bir okulumuz kantinciyle problem yaşadı. Boşaltıldı. Kooperatif usulüne döndü. Tostu 25 liraya veriyor. O da aynı malzemeyi kullanıyor. Ama ilerisinde farklı bir okulda tost 65 lira. Çünkü orada maliyetler devreye giriyor. Kantinci diyor ki, ‘ben aylık şu kadar kira ödüyorum. Personel çalıştırıyorum, sigorta giderleri var.’ Onları devreye sokuyor. Bizim bakış açımız öğrenci odaklı. Biz öğrencinin üstün yararı açısından değerlendiriyoruz. Kooperatif sistemi en ideal olanı.

“Hayalini dışarda kuran bir gençlik yaratıldı”

Biz sahadan gördüğümüzü sürekli içerde de olduğumuz için söyleyebiliriz. Eğitim kenti olma özelliğimizi kaybediyoruz. Kaybettik de. İlk 5’teydik, ilk 4’teydik. Övünürdük. Bunu artık böyle söyleyemiyoruz. Dengelerimiz eğitimde bozuldu. Niteliksel bir kayma oldu aşağıya doğru. Bunun nedenleri biraz da ülkeden bağımsız değil. Çünkü artık Türkiye’de eğitimle sınıf atlamak, okuyup da bir iş sahibi olmak ne yazık ki çok zor. Bunu görüyoruz. Mesela lise öğlencilerimizle sohbet ediyoruz. Sürekli söyledikleri şey şu: ‘Hocam ben bir an önce yurt dışına gitmek istiyorum.’ Hayalini dışarda kuran bir gençlik yarattık. TÜİK de açıkladı geçen. Ülkenin yüzde 26’sı gençlerin bu ülkeden umudunu kesmiş durumda. Bu çok acı bir tablo. Eskişehir için de geçerli. Önceden bizim yaklaşık 15 tane Anadolu lisemiz vardı. Orada eğitim kalitesi hemen hemen aynıydı. Ne zaman bu proje okulları nitelikli, niteliksiz okul tartışmaları gündeme geldi. Biz eğitimde çakıldık. Geçen sendikacı bir arkadaş söyledi bunu: Kentimiz hızla aşağıya düşen bir uçak gibi eğitimde de düşmeye başladı şeklinde bir tabir kullanmıştı.

“Çocukların devamsızlık oranı çok arttı”

Veliler mutlu değiller. Çünkü çocukların okulu sevmeme oranı, devamsızlık oranı çok arttı. Bu çok önemli bir sorun. Cumhuriyet tarihinde belki de iddialı bir cümle olacak ama cumhuriyet tarihinin en yüksek devamsızlık oranı ile karşı karşıyayız biz. Bugün baktığımız zaman ilkokuldan lise sona kadar çocuklarda okuldan uzaklaşma var, sevmeme hali var. Bu çok önemli. İki, sürekli müfredatlarımız değişiyor, modellerimiz değişiyor. Ne çocuklar bunun merkezinde ne eğitimciler ne de veliler. Maarif modeline geçiyoruz. Geçilebilir. Eğitim programları değişebilir. Günümüz koşullarına uyarlanabilir ama velilerden, eğitim emekçilerinden doğru dürüst düşünce almadan çocukların isteklerini gündeme almadan nasıl değiştirebiliriz bunu. Biz hala 19. yüzyılın arkaik düşünceleriyle eğitimi yönetmeye çalışıyoruz. Bu doğru değil. Bunun yansımalarını görüyoruz devamsızlık oranı olarak. Geçen eğitim dönemi de böyleydi. Çocukların okulu sevmemesi çok önemli bir tartışma konusu.

“Okulların bütün her şeyini veliler karşılıyor”

Okulların bütün her şeyini veliler karşılıyor. Kamusal eğitim olmadan olmayacak. Bu belli bir noktada toslayacak. Bu kentte şöyle bir ironi yapılıyor. Özel okullara gitme oranı düşük. Neden? Çünkü kamu okulları iyi. Bu gerçek değil. Niye? Bugün çocukları niye özel okula gönderemiyor veliler? Çünkü maliyetler çok arttı. Çok pahalı özel okullar. Örneğin gelişmiş ülkelerde özel okullara gitme oranı yüzde 6 iken, bizim gibi kentlerde Türkiye’de bu oran yüzde 25’lerde. Bu dönem maliyetler artına bu aileler çocuklarını kamuya aldı. Kayıt zamanı çok telefon geliyor. ‘Hocam tam gün ortaokul arıyoruz. Biz para da verebiliriz’ diyor veli. Bize tam gün okul söyleyin ama iyi bir okul olsun. Eğitim emekçileri işine yabancılaştı. Çükü öğretmenlerimiz bu merkezin göbeğinde olmadığı için sorunlarla en çok onlar karşılaşıyorlar. Veliyle karşı karşıya kalıyor en başta. Ama bürokratlarımız tozpembe bir tablo çiziyor ama gerçek bu değil.”

Kaynak: Meltem Karakaş