31 Mart Yerel Seçimlerinde CHP’nin birinci parti olduğunu hatırlatan ve iktidarın CHP’li belediyelere ekonomik baskı uyguladığını söyleyen Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, “Her gün oturuyorlar bir şeyler deşiyorlar. Amaç tehditle, baskılarla belediye başkanlarını vatandaş karşısında zorda bırakmak. Ama bunları aşacağız” dedi.

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Eskişehir Net’ten Meltem Karakaş’ın sorularını yanıtladı. 31 Mart Seçimlerinde yüzde 53,02 oy alarak en yakın rakibine 36 bin 383 oy fark atan Ahmet Ataç, beşinci kez Tepebaşı Belediye Başkanı seçildi. Seçimlerin üzerinden geçen 8 aylık zaman dilimini değerlendiren Ataç, CHP’li belediyelere yönelik ekonomik baskıların yoğunlaştığını ifade etti.

“BEN KAYBETMEYİ DE KAZANMAYI DA BİLEN BİR İNSANIM”

“Kazanmak güzel bir şey. Ama ben kaybetmeyi de kazanmayı da bilen bir insanım. O kaybetme duygusu da insana farklı bir deneyim veriyor. O yaptığın hataları tekrarlamıyorsun. Yoğun bir çalışma geçti. Ben özellikle esnaf ziyaretlerini, ev ziyaretlerini çok seviyorum. Sokaklarda olmayı çok seviyorum. O açıdan gittiğim her yerde gerçekten gülümsemeyle sevgiyle karşılandım. Bu da bana ciddi bir doping oluyor. Neticede yine Eskişehir’in en yüksek oyunu alarak Tepebaşı Belediye Başkanlığı’nı kazandım. Tepebaşı’nda başkanlık yapmak hem zordu. Ama şimdi kolaylaştı. Niye? Tepebaşı çok bu konuda ileriye gitti, çıta yükseldi. Bu çıtanın yükselmesiyle beraber de bizim yapma gücümüz daha da arttı. O açıdan beşinci kez seçilmek bir bölgede insana bu kadar güven vermeleri son derece iyi. Tepebaşı halkına sonsuz teşekkür ediyorum.

“SEKİZ AY KOLAY GEÇTİ DİYEMEM”

Sekiz ay kolay geçti diyemem. Çünkü AKP hükümeti yerelde çok büyük kayıplara uğradı. Bu kayıplara uğramasının neticesinde birtakım zorlamaları belediyelerden çıkarmaya çalıştı. Önce sosyal güvenlik primlerinin yatmamasını, arkasından vergi borçlarını şimdi de kreşlerle ilgili sıkıntılar yaşıyoruz. Şöyle anlatayım: Taşeron yasası çıkmadan önce birtakım hizmetlerimizi, örneğin temizlik hizmetlerimizi müteahhitlerden ihale ile alıyorduk. Bu taşeron yasası çıkıncaya kadar devam etti. Müteahhitler çalışanların maaşını vermiş ama SGK primlerini yatırmamışlar. Yasayla beraber bu bize, daha doğrusu şirketlere geldi. Bununla kalmadı. Taşeron yasasının bir maddesinde emekliler çalışamaz şeklinde bir ibare vardı. Bizde 300’e yakın emeklimiz çalışıyordu ve çok iyi çalışıyorlardı. Bunların kıdem tazminatlarının ödenmesi gerekiyordu. Onlar ödendi. Yetmezmiş gibi arkadan EYT geldi. EYT’lilerin de kıdem tazminatları vardı. Bankaların kredi verip onunla karşılanacağını ifade ediyorlardı ama son anda belediyeler o bankalardan yararlanamadı. Onlar ödendi ayrıca yapılan her hamlede bütçemiz zarar gördü. Bu taşerondan kalan SGK primleri ödenmedi. Bizim borcumuz olmadığı için çok ödemek istemedik açıkçası.

“NEREDEN, NASIL CHP BELEDİYELERİNE ZARAR VEREBİLİRİZ”

AKP seçimleri kaybedince nereden, nasıl CHP belediyelerine zarar verebiliriz, ancak alacakları tahsil etmek suretiyle oldu. Tabi biz de birtakım çareler aradık. Esasında bazı tekliflerimiz oldu ödemek için. Ama kabul ettiremedik yapılandırma vasfında. Şimdi mesela İller Bankası payı personel maaşı içindir. Maaşlar düşük oluyordu Türkiye’de enflasyonun olmadığı dönemlerde. Buradan artan paralarla da yatırımlar yapıyorduk. Büyük yatırımlar yaptık. Ama bu SGK borçları… Yaklaşık bizim 450 milyon lira civarında borcumuz vardı. Ama son noktada biz bunların anlaşmalarını yaptık. Yaklaşık 2 ayda 50 milyon para kestiler vergi borçlarını. Onu yapılandırdık sonradan. Şimdi SGK primleri için de taşınmazlar sunduk. SGK için bakanlıktan haber bekliyoruz. Şu an rahatız yani.

“KREŞLER BELEDİYE YASASINDA VAR”

Başta tasarruf tedbirleri yaptılar. Oradan belediyenin yapabileceği bütün çalışmaları engellediler. En basitinden kreş yapamıyorsun veya belediyenin bir sosyal tesisini yapamıyorsun. Araç alamıyorsun. Tamam almayalım. Zaten uzun zamandır almıyoruz. Tasarruf tedbirleri olmadan önce de biz tasarrufları uyguluyorduk. Paranın nasıl harcanacağını, nasıl kazanılacağını çok iyi bilen insanım ben. 35 sene hekimlik yaptım. O açıdan tasarruf tedbirlerini her zaman önemsemişimdir. Bugüne kadar uyduk tedbirlere. Ama arkasından bu kreşleri kapatırız gibi söylemleri bir kere Milli Eğitim Bakanı’nın da haddine olan bir şey değil. Bu belediye yasasında olan bir şey. O açıdan onu çok önemsemiyoruz. Hatta kreş demedik anaokulu dedik gibi geri çekilmeler oldu.

“250 ÇOCUĞUMUZ KREŞLERİMİZDEN FAYDALANIYOR”

Cumhuriyet döneminde kreşlerin varlığını tespit ettim. 1921’de şehit çocukları için Atatürk’ün emriyle Ankara’da Himaye-i Etfal Cemiyeti kuruldu. 1935’te bu cemiyete çocuk esirgeme kurumu adı verildi. 1927’den sonra da bu Himaye-i Etfal Cemiyeti Ankara, İzmir ve İstanbul’da işçi kadınlar için gündüz bakım evi tabiriyle devam etti. Yani bu ülke cumhuriyet döneminden beri kreşlerin veya çocukların esirgenmesiyle ilgili birçok yatırım yapmış. Ki cumhuriyet dönemi yoksulluğun olduğu bir dönem. Harpten çıkmışsınız. 100 yıl önce bir insan bunu düşünüyorsa, bugünü insanı da kreş kapatmaya çalışıyorsa aradaki farkı kıyaslayın yani. Kreşlerin önemi çok. Çalışan anneler gönül rahatlığıyla çocuklarını bırakabiliyor. Ve piyasa rakamlarının altında rakamlarla bu kreşleri sürdürüyoruz. Şu anda 6 tane kreşimiz var. 250’ye yakın çocuğumuz kreşlerden yararlanıyor. Ama bugün Türkiye’ye baktığınızda ancak yüzde 20’si kreşlerden yararlanabiliyor. Yani daha çok kreşe ihtiyaç var. Bugüne kadar 924 çocuk kreşlerimizden faydalanmış. Şimdi yeni tasarladığımız bağışçılarla yapacağımız 2 veya 3 tane daha kreş açacağız önümüzdeki dönemde. Bu kreş işini mümkün olduğu kadar yaymaya çalışacağız. Çünkü çalışan annelerin buna gerçekten ihtiyaçları var. Bunu kapatmak insanların aklıyla alay etmek gibi bir şey. Tahmin ediyorum onlar da vazgeçiyorlar.

“BELEDİYE BAŞKANLARINI VATANDAŞ KARŞISINDA ZORDA BIRAKMAK İSTİYORLAR”

En son basına düştü. Akşam bir kanun hükmünde kararname ile hem şirketler hem belediye borçlarını bir arada kesip hepsini birden kesip faiziyle beraber o paraları göndermemek istiyorlar. Ama dediğim gibi biz bunu Allahtan ki bayağı kolayladık. Şu an rahatız. Ama başka ne çıkar onu bilemiyoruz. Her gün oturuyorlar bir şeyler deşiyorlar. Amaç tehditle veya bu tip baskılarla belediye başkanlarını vatandaş karşısında zorda bırakmak veya personel maaş ödeyemeyip onları zorda ve kendisini zorda bırakmak gibi düşünceleri var. Ama bunları aşacağız.”