Sizi biraz tanıyabilir miyiz? 
1955 Eskişehir doğumluyum, İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’nden kimya yüksek mühendisi olarak mezun oldum. Babam vefat edince üniversitenin son senesinde işin başında geçtim ve okula devam edemeden sadece bitirme imtihanlarına gittim, yani biz bu işe mecburiyetten başladık. 

Hangi sektörde faaliyet gösterdiniz? 
Bizim asıl alanımız maden işi. Babam, eskiden inşaatlarda çok tutulduğu için beyaz ve renkli mozaik üretiyordu. İşin başına ben geçtikten sonra 1988 yılında ilk mikronize tesisi kuruldu ve mikronize toz üretimine başlanıldı. Ardından alçı ve yapı kimyasalları, dolgu malzemeleri üretimini de devreye aldık. Mineral sıva taşlarının Türkiye’deki imalatının öncüsü olduk ve sektördeki İtalyan egemenliğine son verdik. Yoğun talep üzerine üretim kapasitemizi arttırdık, ihracata başladık.  1998’de kimyacı olmamız nedeniyle yapı kimyasalları işine el attık ve üretimi için tesisler kurduk. 2000 yılında ürün çeşitliliğine giderek, granit karo sanayinin de önemli tedarikçileri arasına girdik. Şu anda izolasyon grubundan, yapışma ve sıva gruplarına kadar geniş bir yelpazede 70 çeşit ürünle endüstriye hitap etmekteyiz.  

İş yaşamı boyunca ne gibi zorluklarla karşılaştınız?  
Bizim nesil küçüklükten itibaren mücadeleci bir nesil. Zorluklarla karşılaşsak da hepsinin üstesinden gelmeyi becerebiliyoruz. Ne yılmak var bizim kitabımızda ne de yorulmak. Üretim yapmak dünyanın her yerinde zor bir iştir. Hammadde temininden makinesine, enerjisinden işçisine, nakliye ve pazarlamasına kadar her biri ayrı zorluklar içeren süreçleri saat gibi işletebilmek zorundasınız. Çarklardan biri durduğu zaman bütün sistem iflas eder. Biz zorluklarla mücadele ede ede büyüdüğümüz için çarkları çevirebildik ve bugün bu durumlara gelebildik. Şimdi bu tesislerde son sistem otomasyon sistemlerimizi kurduk ve dahası için de çalışıyoruz. Yeni makinelerimizin siparişlerini verdik, onlar da sonbaharda monte edilecek, üretimimiz daha da çoğalacak, çünkü ihracat da çoğalıyor, Türkiye’nin de ihtiyaçları çoğalıyor. Yani biz çalışmak, bu ihtiyaçlara hitap etmek durumundayız. Kısaca biz vatanımıza da hizmet etmek zorundayız, insanımıza da hizmet etmek zorundayız. 


Bunları nasıl aştınız?
Şimdi kendi adıma konuşayım, en önemlisi vatan sevgisidir. Ülkeme, insanlara hizmet etmeyi çok seviyorum. Bu bütün zorlukların üstesinden gelmede en büyük etken budur. 
Başarınızda en önemli faktör neydi? 
Altınay ailesi olarak üç kuşaktır bu sevgiyi yaşatıyor, ülkemize ve insanlara hizmet etmeyi sürdürüyoruz.

Eskişehir sanayisi nereden nereye geldi?
Eskişehir, maden yani hammadde kaynakları olarak zengin bir coğrafya. Ürettiklerinizin nakliyesi açısından konum itibariyle de çok iyi bir yerde. Biz buradan İstanbul’a, Ege Bölgesi’ne, Akdeniz’e, Karadeniz’e kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Sağ olsun Eskişehir sanayisi de iyi. Ben önceden de Sanayi Odası’nda meclis üyeliği yaptım, yani gerçekten Eskişehir sanayisi çevre olarak olsun, düzen olarak olsun, çalışma ortamı olarak olsun örnek bir sanayi bölgesi.  

Sanayicilik eskiden mi kolaydı, şimdi mi kolay? Yoksa hep mi zor? 
Sanayicilik her zaman zor bir iştir. Kırk kulplu bir kazana benzer. Her kulpunu doğru zamanda, doğru biçimde senkronize olarak tutabilme becerisini gerektirir. Bu eskiden de böyleydi, şimdi de böyle. Ne var ki eskiden teknoloji daha zayıftı. Birçok işi kara düzen yapmak zorunda kalıyorduk. Bu ise zaman maliyetini çok arttırıyor, rekabeti zorlaştırıyordu. Şimdi teknoloji çok gelişti. Bizim bu işe başladığımızda lastik tekerlekli kepçeler vardı, ekskavatörü resimlerde görebiliyorduk. Makineleşmeye geçmek isteseniz parasıyla bile gerçekleştirmek mümkün değildi. Bizim şu anda kullandığımız makineleri yapan İstanbul’da bir Türk firması. İnsan gururlanıyor. Basamak basamak bu günlere gelebildik. Türk firmalarının başarıya ulaşması insanı gerçekten gururlandırıyor. 

Aktif iş yaşamı sonrası nasıl vakit geçiriyorsunuz? 
Gerçeği söylemek lazımsa ful çalışmaya alışmışız çocukluktan itibaren. Bir pazar günü evde kalmam dahi lüks geliyor. Bizi Allah çalışmaktan ayırmasın, sağlık versin diyorum. Çalışalım, memleketimize hayırlı olalım. Kendi adıma konuşayım ne çocukluğumu yaşadım ne de gençliğimi yaşayabildim, çalışmayla geçti bütün ömrüm. Boyacılık da dahil üç sene her çeşit işi de yaptım. Tırmalaya, tırmalaya geldik bu günümüze. 

İşleri yeni nesle devretmek zor oldu mu? 
Bizim çocuklarımız gerçekten kıymetli, yabancı dilleri kuvvetli, araştırmacı yönleri kuvvetli. Bugün bizim sektörde yabancı ülkelerden daha iyi, daha kaliteli ürünler yaptığımızı görüyoruz. Ürünlerimizi dünyaya gururla satabiliyoruz. Bu, çocuklarımız sayesinde oldu. Yeni nesil %70-80 işin yükünü aldılar bizim omuzlarımızdan. Biz bugün yine her gün işletmemize geliyoruz, gidişata bakıyoruz, yatırımlarımızı konuşuyoruz. Bizim tecrübemizle yeni neslin enerjisini birleştirmeye çalışıyoruz.

Genç sanayicilere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? 
Genç sanayicilere şunu tavsiye ediyorum; memleketi, vatanı, insanları sevsinler, çalışsınlar. Bizim bu memlekete ne kadar faydamız dokunursa biz o kadar mutlu oluyoruz. Onların da ellerinden geleni yapmalarını istiyoruz. Çalışsınlar.

İş yaşamınız boyunca edindiğiniz en önemli tecrübe nedir? Bu tecrübeyi bizimle paylaşır mısınız?
Şimdi ben yapı olarak hiçbir zaman karamsarlığa düşmedim. Ülkemizin önü açık, onu da görüyorum. Nasipten de öte bir şey gitmez. Biz elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam ediyoruz. 

Tekrardan dünyaya gelseniz yine sanayici olur muydunuz? 
Tekrar dünyaya gelsem yeniden sanayici olurdum. Helalinden kazanmak, hizmet etmek mutluluk verir.

Kaynak: Eskisehir.net Haber Merkezi