Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Akif İşlek akut sinüzit olarak da bilinen; sinüsleri ve burun kanallarını çevreleyen mukoza zarlarının iltihaplanması ve şişmesiyle ortaya çıkan “akut rinosinüzit” hakkında önemli bilgiler verdi. Genellikle viral veya bakteriyel bir enfeksiyon, bazen de alerji ile ilişkili olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. İşlek “Genellikle sınırlı üst solunum yollarının enfeksiyonlarını takiben ortaya çıkar ve uzayan nezle, grip ya da birinci basamak tedavilere dirençli enfeksiyon şeklinde hastalar tarafından ifade edilir” dedi.
“Kendi kendine de iyileşebilir, antibiyotik de gerektirebilir”
Genellikle dört haftadan az sürdüğü için "akut" olarak kabul edilen hastalığın belirtileri arasında “yüzde ağrı ve basınç, burun tıkanıklığı, koku kaybı, yoğun burun akıntısı, baş ağrısı, ateş ve öksürük” olduğunu ifade eden Doç. Dr. İşlek semptomların şiddeti ve süresinin değişken olduğunu, bununla birlikte bulguların genellikle 12 haftayı geçmediğini söyledi.
Doç. Dr. İşlek, akut rinosinüzit tedavisinin, bakteriyel bir enfeksiyona bağlı durumlarda ağrı kesiciler, dekonjestanlar (burun açıcı), burun spreyleri ve antibiyotikleri içerdiğini, çoğu durumda ise herhangi bir komplikasyon olmaksızın kendi kendine düzeldiğini dile getirdi. Burun açıcı ilaçların 5 günden fazla önerilmediğine değinen Doç. Dr. İşlek daha şiddetli veya kronik bir duruma ilerleyen vakalarda, bu 10 günü geçen hastalık ya da özellikle 5 günden sonra kötüleşen hastalık durumunda antibiyotik kullanıldığını belirtti. İlaç tedavisinin ise gerekirse tomografi gibi tetkiklerin sonunda bir KBB uzmanı tarafından düzenlenmesi ve takip edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

“12 haftadan fazla sürüyorsa kronik rinosinüzit”
Tıbbi tedavi ya da cerrahi girişimlere rağmen, hastalığın 12 hafta veya daha uzun sürmesi halinde ‘kronik rinosinüzite’ dönüştüğüne dikkat çeken Doç. Dr. İşlek, burada da nazal polipli ve nazal polipsiz olmak üzere iki tip kronik rinosinüzit bulunduğunu söyledi.
Nazal polipli versiyonda, burun pasajlarının ve sinüslerin mukozasından oluşan iyi huylu, şeffaf-gri renkli büyümelerin olduğunu belirten Doç. Dr. İşlek “Nazal polipler burun tıkanıklığına, akıntıya, kötü kokuya ve nefes almada zorluğa neden olabilir. Nazal polipsiz versiyon ise, nazal polip yerine, tipik olarak burun ve sinüs dokularının kronik iltihaplanması ve şişmesi ile ilişkilidir. Semptomlar arasında burun tıkanıklığı, akıntının yanı sıra yüz ağrısı ve basıncı, koku alma duyusunda azalma ve geniz akıntısı sayılabilir” dedi.

“İlaç tedavisi yetersiz kalırsa cerrahi tedavi düşünülür”
Her iki kronik rinosinüzit tipine alerjiler, bakteriyel veya mantar enfeksiyonları, çevresel tahriş edici maddeler ve burun pasajları veya sinüslerdeki anatomik anormallikler dahil olmak üzere çeşitli faktörlerin neden olabileceğini vurgulayan Doç. Dr. İşlek “Alerjiler ve sinüzit yakından ilişkili olabilir. Bazı durumlarda alerjiler sinüzit gelişimi için tetikleyici olabilir. Saman nezlesi olarak da bilinen alerjik rinit, bağışıklık sisteminin polen, toz akarları veya evcil hayvan kepeği gibi belirli alerjenlere maruz kalmaya aşırı tepki gösterdiği bir durumdur. Bu, burun pasajlarının ve sinüslerin iltihaplanmasına neden olarak burun tıkanıklığı, burun akıntısı, hapşırma ve geniz akıntısı gibi semptomlara yol açabilir. Daha ciddi alerjik sendromlarda (astım, aspirin alerjisi) sinüzit semptomlarını kötüleştirir, tedaviye yanıtı güçleştirir, cerrahi başarı şansını düşürür” diye konuştu.
Kronik rinosinüzit için cerrahi prosedürlerin, ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı veya tekrarlayan, ciddi enfeksiyonlara neden olan yapısal bir anormallik olduğu durumlarda söz konusu olduğunu dile getiren Doç. Dr. İşlek, ameliyata “sinüslerin işlevini iyileştirme ve gelecekteki enfeksiyon riskini azaltma” amacıyla başvurulduğunun altını çizdi. Cerrahi tedavi yöntemleri arasında endoskopik sinüs cerrahisi; balon sinoplasti; septoplasti ve etmoidektomi yöntemlerinin başta geldiğine değinen Doç. Dr. İşlek, uzman Kulak Burun Boğaz hekimi gözetiminde hastaya uygun bir tedavi planına karar vermek gerektiğini vurguladı.