Kurtuluş Savaşı’nda top mermilerinin onarımından ilk yerli savunma silahı TRA-100 roketatarı ve ilk yerli otomobil Devrim’e kadar pek çok ilke imza atan Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii Anonim Şirketi (TÜRASAŞ) Eskişehir Bölge Müdürlüğü tesisleri, ülkenin Osmanlı’dan kalan tek ağır sanayi kuruluşu olma özelliğine de sahip. Eskişehir ile özdeş 128 yıllık kuruluş, kent belleğini canlı tutma konusunda halen öncü durumunda.

Kurulduğu 1894 yılındaki adıyla “Anadolu-Osmanlı Kumpanyası”, şimdiki adıyla TÜRASAŞ Eskişehir Bölge Müdürlüğü tesisleri, tarihe not düşülen birçok ilkin merkezi konumunda. Kurtuluş Savaşı’nda top mermilerinin onarımından ilk yerli savunma silahı TRA-100 roketatarına, ilk yerli buharlı lokomotifler “Mehmetçik” ve “Karakurt”tan ilk yerli otomobil Devrim’e kadar pek çok başarıya imza atan tesis, demiryolu kenti Eskişehir’in gururu olmayı sürdürüyor.

Çırak Okulu’ndan mezun olup bu tesiste 24 yıl işçi olarak çalıştıktan sonra akademik hayata atılan ESOGÜ Tarih bölümünden emekli Dr. Öğr. Üyesi Cezmi Karasu, eskisehir.net’e yaptığı açıklamada, fabrikanın başarısının sırrını, “Bize ‘olmaz’ diye bir şey öğretilmedi. Bu fabrikanın duvarları içinde ‘olmaz’ diye bir şey yoktur” diyerek açıkladı.

“Demiryolu fabrikasından öte bir yer”

TÜRASAŞ Eskişehir Bölge Müdürlüğünün bir demiryolu fabrikası olmaktan çok daha öte bir yer olduğunu belirten Karasu, “İki olimpiyat şampiyonu yetiştiren, A Milli Futbol Takımı’na 5 futbolcu veren, 17 milli eskrimci ve 12 milli halterci yetiştiren bir insan kaynağından söz ediyoruz. Bunların arasında bulunan pek çok kıymetli akademisyen de bu ülkeye hizmet veriyorlar” diye konuştu.

“Osmanlı’dan intikal eden tek ağır sanayi tesisi”

Fabrikanın Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal etmiş tek ağır sanayi tesisi olduğunun altını çizen Karasu, “Demiryollarının ve demiryolu araçlarının bakım ve onarımlarını yapmak üzere 1894’te kurulmuş. Bu teknolojik birikimini hem Eskişehir’in sosyal hayatını geliştirmekte kullanmış hem de değişik yollarla Türkiye’ye hizmet etmiş. Örneğin, Kurtuluş Savaşı’nda elimizdeki İngiliz cephanelerini Alman toplarına uyarlayarak bunu yapmış. Çünkü İngilizlerin ölçü birimi inç… Almanlar ise metrik sistem kullanıyorlar. Dolayısıyla birbirlerine uymuyor. İçi barut dolu top mermilerini tornayla inceltilerek kullanılır hale getirilmesini bu fabrikanın işçileri yaptı” değerlendirmesinde bulundu.

İşgal döneminde Ankara’da hizmet verdi

Tesisin Eskişehir Yunan işgaline uğramadan Ankara’ya taşındığını anlatan Karasu, “Ankara’daki demiryolu fabrikasının bir bölümüne de ‘Eskişehir Cer Atölyesi’ tabelası konuldu. Kurtuluş Savaşı’nda kullanılmaz hale gelen topların tetik mekanizmalarını Ankara’daki atölye yaptı. Dolayısıyla Kurtuluş Savaşı’na çok ciddi katkıları bulundu” bilgisini verdi.

İlk yerli büyük buharlı lokomotif: Karakurt

Karasu, 1958 yılında dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in isteği üzerine imal edilen ilk yerli büyük buharlı lokomotif Karakurt’un ortaya çıkışını şu sözlerle anlattı:

“Dönemin Başbakanı Adnan Menderes 1958 yılında fabrikayı ziyaret ettiğinde ‘Küçük prototip Mehmetçik lokomotifini yaptınız. Büyük olanını yapamaz mısınız?’ deyince ilk yerli büyük buharlı lokomotif ‘Karakurt’ yapıldı. Karakurt, o dönemin şartlarında kömür ikmalinin kolay olmadığı yerlerde uzak mesafelere gitsin diye yapıldığından fuel-oil ile çalışır. Bu da çok sıra dışı bir üretim…”

İlk yerli savunma silahı da TÜRASAŞ’ta üretildi

“1974’te gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı’nı örtülü bir Amerikan ambargosu altında yaptık. Ambargo sonradan resmiyet kazandı” diyen Karasu, şunları kaydetti:

“O şartlar altında yerli ve milli savunma sanayimizin ilk örneği sayılan TRA-100 adlı roketatar bu fabrikada yapıldı. Bu nedenle bu fabrikaya ‘Demiryolu fabrikasından daha fazlası’ diyoruz. Ankara’daki Gençlik Parkı’nda duran ve Eskişehir’de de bir dönem dekovil olarak hizmet veren küçük lokomotiflerin, daha sonra da ilk yerli buharlı lokomotifin yapımı hep bu fabrikada gerçekleşti.”

“Mühimmat konusu sıkıntı olmaya başlamıştı”

Karasu, “Uçaklarımızın yakıtlarını Libya’dan almıştık ama mühimmat konusu ciddi sıkıntıya sebep olmaya başlamıştı. O zamanki Eskişehir Hava Üssü komutanı da Tahsin Şahinkaya… Kendisi şifai olarak, ‘Böyle bir mühimmata ihtiyacımız var. Yapabilir misiniz?’ diyor. Fabrika da kabul edince bu roketatar yapılıyor” dedi.

“Biz bunu Amerikan malı zannediyorduk”

TRA-100’ün F-100 ve F-104 uçaklarına monte edilerek kullanıldığını dile getiren Karasu, “Harekatta görev yapan pilotlar bunları kullanmışlar. Hatta ‘Biz bunu Amerikan malı zannediyorduk’ demişler. Prototipi burada yapıldıktan sonra planları Makine Kimya Endüstrisine gönderildi. Orada da seri üretimi yapılarak uzun yıllar Türk Hava Kuvvetlerinde başarıyla kullanıldı” ifadelerini kullandı.

“Devrim, yıldız gibi parlıyor”

Karasu, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından dönemin Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in 29 Ekim 1961’deki Cumhuriyet Bayramı törenlerine yetiştirilmek üzere fabrika çalışanlarına yerli otomobil üretme talimatı vermesiyle ortaya çıkan Türkiye’nin ilk yerli otomobili “Devrim”in de fabrikanın imza attığı ilkler arasında adeta bir yıldız gibi parladığını belirtti.

Devrim’in kaportası saha vinçleriyle yapıldı”

Devrim’in el yapımı olması ve seri üretime geçmemesi nedeniyle bazı otomobil üreticileri birlikleri tarafından otomobilden sayılmadığını kaydeden Karasu, “Devrim, el yapımı olması bakımından son derece önemli bir eser. Burası otomobil fabrikası olmadığı için kaporta yapılırken farklı bir yöntem kullanılmış. ‘Saha vinci’ olarak adlandırdığımız makinelerden yararlanılmış” diye konuştu.

“Bize ‘olmaz’ diye bir şey öğretilmedi”

Karasu, fabrikanın ilkleri başarmasının sırrını “Bu fabrikanın duvarları içinde ‘olmaz’ diye bir şey yoktur” diye açıklayarak, “Ben Çırak Okulu mezunuyum. Çırak Okulu, bu saydığımız ürünleri üreten efsane okuldur. Bize ‘olmaz’ diye bir şey öğretilmedi. Biz karşılaştığımız sorunları aşmayı hedefleyen bir eğitim aldık. Projelerimizi de mutlaka tamamlarız. ‘Devrim projesi yarım kaldı’ diyorlar. Hayır, yarım kalmadı. Fabrika üzerine düşeni yaptı” dedi.