Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Faik Alkan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamında eğitim emekçilerinin sınava tabi tutulması hakkında dile getirdiği “Kariyer sınavına girmeyin” çağrısını eleştirdi. Alkan, konunun muhataplarının eğitim sendikaları ve demokratik kitle örgütleri olduğunu ifade ederek, “Sendikalar ne güne duruyor?” dedi.
Alkan, eskisehir.net’e gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Son günlerde gündemde olan ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ konusuna da değinen Alkan, eğitim emekçileri olarak kanuna ihtiyaçları olmadığını ve kanun kapsamında verilen eğitimlerin öğretmenlerin alanlarına dair bilgileri içermediğini söyledi.
Öğretmenlerin mevcut özlük haklarının geliştirilmesinin yeterli olduğunu ifade eden Alkan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, söz konusu kanun neticesinde eğitim emekçilerinin sınava tabi tutulması hakkında söylediği “Bu sınava girmeyin. Sizleri incitmeyecek çözümü seçimden sonra birlikte konuşarak buluruz” sözlerini de eleştirdi. Alkan, konunun muhataplarının siyasi partiler değil, eğitim sendikaları ve demokratik kitle örgütleri olduğunu savundu.
‘150 yıllık mesleğimizin kaderini belirleyecek’
Alkan, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun parlamento tarafından eğitim emekçilerine sorulmadan çıkarıldığını ve 150 yıllık mesleklerinin kaderini belirleyeceğini söyleyerek, “Basamakları ve sınavlar nedeniyle mesleğimize yabancılaşmamız da söz konusu. Düşünün; mesleğinizle, alanınızla ilgili olmayan ciltler dolusu slaytla karşı karşıya kaldı öğretmen arkadaşlarımız. Yaz tatili yapamadılar” dedi.
‘Biz ne güne duruyoruz?’
Konu hakkında AK Parti iktidarı kadar ana muhalefetin de sorumluluğu olduğunu vurgulayan Alkan, “Ana muhalefet partisi çıkıp da ‘Ben varım, Öğretmenlik Meslek Kanunu sınavlarına girmenize gerek yok’ diyorsa biz de soruyoruz; ‘Eğitim emekçilerinin sendikaları, demokratik kitle örgütleri ne güne duruyor?’ Sorunun asıl muhatapları bunlar. Evet, ortada ucube bir kanun var. Ben 28 yıllık öğretmenim. Bana saatlerce alanımla ilgili olmayan videolar izlettiriyorsunuz. İçerikler çok saçma… Neler yok ki?” değerlendirmesinde bulundu.
‘Gerektiğinde sobayı, kaloriferi yakıyoruz’
Alkan, öğretmenler olarak gerektiğinde sağlıkçı ve marangoz gibi meslek kollarının yaptıkları işleri de yerine getirdiklerini ifade ederek, “Gerektiğinde sobayı, kaloriferi de yakıyoruz. Zaten biz öğretmeniz. 1739 Sayılı Kanun bizi ‘uzman’ olarak tanımlamış. Bizim en çok söylediğimiz şey şu; toplumun diğer kesimi gibi bizler de ekonomik anlamda eziliyoruz. Şimdi bir tartışma yürüdü; ‘Uzman öğretmen bin 500 lira alacak, başöğretmen 2 bin 500 lira…’ Buradan yürüdü bu iş. Bir anda bizim içinde olmadığımız bir kanunla karşı karşıya kaldık” diye konuştu.
‘Ben tarih öğretmeniyim, tarihle ilgili bir tane cümle yok’
Alkan, şöyle devam etti:
“Slaytların içerikleri gerçekten çok kötü… Anlatıcılar bir kere monoton anlatıyorlar. Ses tonları durağan… Slaytlar anlaşılmıyor. Ben tarih öğretmeniyim, tarihle ilgili bir tane cümle yok. Dünyanın neresinde böyle bir şey var? Üniversitede okuttuğun, yıllarca mesleğini okuttuğun insana diyorsun ki; ‘Ben üniversitenin verdiği diplomayı kabul etmiyorum.' 1739 Sayılı Kanun’un 43. Maddesinin söylediği ‘Öğretmenlik ihtisas gerektiren bir meslektir’ ibaresini kabul etmiyorsun. Diyorsun ki; ‘Ben bunların hepsini elimin tersiyle itiyorum, bunlara inanmıyorum.’ Dünyanın neresinde böyle bir eğitim politikası var?”
‘Bize çapulcu diyorlar’
Eğitim Sen olarak başından beri Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun iptali için mücadele ettiklerini kaydeden Alkan, “‘Böyle bir kanuna ihtiyacımız yok’ dedik. Eğer bir kanun yapılacaksa onun paydaşları olan sendikalarla oturulup konuşulması lazım. Bugünlerde öğretmenlere medya yoluyla hakaret eden insanlar var. Medya kuruluşlarında çalışan ve eğitim iş koluyla hiç ilişkisi olmayan insanlar çıkıp bizim mesleğimizi eleştiriyorlar. Bize hakaret ediyorlar. Bize ‘çapulcu’ diyorlar” bilgisini verdi.
‘28 yıllık öğretmenim, aldığım maaş 10 bin 600 lira’
Alkan, Türkiye’deki her kesimin daha fazla paraya ihtiyacı olduğunu dile getirerek, “Mevzu paraysa her kesime verin. Bugün asgari ücretliye de vermek zorundasın, emekliye de vermek zorundasın… Bu ülkede işsizlik var. Önümüzdeki kış nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızı bilmiyoruz. Öğretmenlerin birçok sorunu var. Barınma sorunumuz var… Eskişehir’e gelen arkadaşlarımız 5-6 bin liradan aşağı kira bulamıyorlar. Bazı medya kanalları aldığımız ücretle alakalı yalan yanlış haberler yapıyorlar. Ben 28 yıllık öğretmenim, benim aldığım maaş 10 bin 600 lira… Bazı medya kuruluşları bunu 15-16-17 bin lira diye lanse ediyorlar. Biz böyle bir Türkiye görmüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Belediyelere de çok iş düşüyor’
Alkan, belediyelere de yüklendi. İlçelerde görev yapan öğretmenlerin yol masraflarının aylık 800 lirayla 2 bin lira arasında değiştiğini ifade eden Alkan, belediyelerin ilçelere servisler ve ring hatları koyması gerektiğini savundu.
Alkan, şunları kaydetti:
“İlçelere gidiyorlar arkadaşlarımız. Mihalıççık’a gidiyor, Sivrihisar’a gidiyor, Seyitgazi’ye gidiyor… En yakın ilçemizin öğretmene ulaşım maliyeti aylık 800 lira şu anda… 800 lirayla 2 bin lira arasında değişiyor. Öğretmenler bir de bunu veriyor. Burada belediyelere de çok iş düşüyor. Bugün ‘halkçı’ belediyelerimizin ne yapması lazım? Oralara servisler koyması lazım. Ring hatlarını ayarlamak zorundalar. Eğitim emekçileri olarak zaten büyük sorunlarla karşı karşıyayız bir de hakaret yiyoruz.”
‘İsviçre’deki öğretmenle aynı özlük haklarına sahip olmak istiyoruz’
Alkan, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Bizim kanuna ihtiyacımız yok. Yalnızca özlük haklarımızı geliştirmemiz yeterli. Bir şey yapılacaksa da; 1966’da ILO’ya Birleşmiş Milletlerde koymuş olduğumuz imzalar var. Öğretmenlerin statü belgesi var. Bizim özlük haklarımızı bu statü belgesine göre belirleyin. İsviçre’deki, İsveç’teki, Danimarka’daki öğretmenler hangi özlük hakkına sahipse ben de o özlük haklarına sahip olmak istiyorum. Mevcut olan 1739 Sayılı Kanun zaten bizi kapsıyor. Bize para vermek için bizi sınava sokma zorunluluğunuz yok. Bir de bu sınavı kim yapacak? Kim hazırlayacak?”