Ülkede yaşanan ekonomik kriz, yüksek enflasyon sonucu artan konut fiyatları karşısında ev sahibi olmanın hayalini bile kuramayan dar ve sabit gelirliler, banka kredilerine de ulaşamayınca çare aramaya başladı. TOKİ’nin sosyal konut projesi dar gelirli için umut ışığı olurken, 1980 ve 90’lı yıllarda vatandaşı evle buluşturan kooperatifler yeniden gündeme geldi.
Artan kira fiyatlarından dolayı barınma ihtiyacını bile güçlükle karşılayan yurttaş, ev sahibi olmayı neredeyse rüyasında görecek durumda. Yüksek enflasyona bağlı olarak artan malzeme maliyetlerinin konut fiyatlarını ikiye, üçe katlaması ve banka kredilerine erişimin zorlaşmasıyla neredeyse ev sahibi olmayı hayal bile edemeyen yurttaş, konut sahibi olabilmenin arayışı içinde.
TOKİ’nin sosyal konut projesi dar gelirli için bir nebze umut olurken, 1980 ve 90’lı yıllarda vatandaşı evle buluşturan kooperatifler de yeniden gündeme geldi.
“Krediyle ev almak imkansız hale geldi”
eskisehir.net’e konuşan kooperatif uzmanı Vedat Çeliker, Türkiye’deki konut sorununun çözümü için kooperatifçilik modelinin yeniden gündeme geldiğini belirterek, “Konut fiyatlarının yükselmesi ve banka kredisi yoluyla ev almanın imkansız hale gelmesi neticesinde kooperatifçilik modelinin tekrardan gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Kooperatifleşmenin birinci ana unsuru birleşmektir. Yani küçük miktardaki tasarruflarınızla büyük işleri başarma konusunda bir hedef koymanızdır” diye konuştu.
“Temel mantığı bir araya gelmek”
Kooperatifleşmenin temel mantığının bir araya gelmek olduğunu anlatan Çeliker, “Daha az maliyetle hedefinize ulaşmaktır. Tabi ki kooperatifleşmenin birçok türü vardır. Tarımsal kooperatifler vardır, yapı kooperatifleri vardır, iş yeri yapı kooperatifleri vardır… Benim üzerinde durduğum konu yapı kooperatifleridir” bilgisini verdi.
“Binlerce orta ve dar gelirli vatandaşımız ev sahibi oldu”
Çeliker, 1980 ile 2000 yılları arasında konut sorununun çözümünde yapı kooperatiflerinin bir model olarak kullanıldığını ifade ederek, “Bu model sayesinde de binlerce orta ve dar gelirli vatandaşımız ev sahibi olmuştur. Kooperatifleşmenin temeli, insanların güven ortamında tasarruflarıyla bir daire alma noktasında bir araya gelmesiyle başlıyor. Birliktelik sağlanıyor ve arsa alınıyor. İnsanların aylık aidat ödemeleri inşaat imalatına aktarılıyor. Böylece hem tasarruf ediliyor hem de imalat yürütülüyor. İkisi birlikte yürütüldüğü için banka borçlanması ve ekstra faiz olmadan inşaatta daire sahibi oluyorsunuz” değerlendirmesinde bulundu.
“Altyapısı bitirilmiş bir arsanızın olması lazım”
Kooperatifleşme modelinin 2 önemli sacayağı olduğunu belirten Çeliker, “Birincisi, arsa üretmeniz gerekiyor. Kooperatif modelinin iyi işleyebilmesi için altyapısı bitirilmiş bir arsanızın olması lazım. Bu hem Eskişehir özelinde hem de Türkiye genelinde böyle. Arsanın dağ, bayır şeklinde değil altyapısı yapılmış şekilde olması gerekiyor. Elektriği, doğalgazı götürülmüş, parseli ve imar pozisyonları yapılmış arsa üretiminin sağlanması lazım. Eğer böyle bir arsa üretiminiz yoksa kooperatif modelinde de sıkışma ortaya çıkıyor çünkü kat karşılığı arazi satışı oranları yüksek. Eski binaları alıyorsunuz, çok yüksek oranlarda kat karşılığı daire veriyorsunuz. Bu da son 10 yıldır kooperatifleşmenin önüne geçen bir modeldi. Bu nedenle de kooperatifleşme yavaşladı” yorumunu yaptı.
“İşlemeyen denetim mekanizması güveni sarstı”
Çeliker, şöyle devam etti:
“2000 yılından sonra kooperatifleşmenin azalmasının 3 sebebi var. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu çok eski bir yasa… Bu yasayla ilgili çeşitli düzenlemeler yapıldı ama bana göre en önemli sıkıntı denetim mekanizmalarının işlememesi… Profesyonel anlamda inşaat imalatı yapamayan yöneticilerin denetlenememesi, denetim mekanizması işlemediği için de çeşitli usulsüzlüklerin ortaya çıkması var olan güven ortamını azalttı.
“Kooperatifçiliğin avantajları elinden alınmış oldu”
İkinci sebep ise, altyapılı arsa olmayınca ucuz maliyetinizi arsa yönünden çözemediniz. Bu da kooperatiflerin azalmasına bir unsur oldu. En önemli sebep bence şu, eskiden kooperatiflerde vergi muafiyetleri vardı. Bu da kooperatiflerdeki daire maliyetlerini düşürüyordu. 2006’dan sonra bu vergi muafiyetleri kaldırıldı. Bununla birlikte de kooperatifçiliğin avantajları elinden alınmış oldu. Maliyet düşürülemediği için kooperatifleşme giderek azaldı. Bu 3 konu tekrardan ele alınıp eksik noktaları giderildiği takdirde insanların yeniden kooperatifleşme modeliyle ev sahibi olması mümkündür.”
“35 bin lira geliri olan bir insanın zaten evi vardır”
Fiyatları 1 milyon liranın üzerine çıkan dairelerin banka kredisi yoluyla alınması mümkün olmadığını savunan Çeliker, “Çünkü geri ödemelere en düşük 10 yıl üzerinden bakıldığında dahi aylık 35 bin ile 50 bin lira arasında geri ödemesi ortaya çıkıyor. 35 bin lira geliri olan bir insanın zaten evi vardır. Talep oluşmaz… Şu anda talep oluşturan kesimin aylık geri ödemesinin 5 bin liradan başlayıp 10 bin lirayı geçmemesi lazım. Aylık 5-10 bin lirayla da 1 milyon lirayı 10-20 yıl içinde ödeme şansınız yok” dedi.
“Kooperatifleşme tekrardan gündeme gelmeli”
Çeliker, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“TOKİ’nin ortaya koyduğu sosyal konut projesiyle birlikte gündeme gelen konut sorununun çözümünde kooperatifleşme modelini tekrar gündeme getirmemiz gerekiyor. Bunu da eksiklerini tamamlayarak gündeme getirmemiz lazım. Türkiye’deki konut sorununun ve konut maliyetlerinin yüksek olmasının temelinde yatan en önemli sebep arsa olmamasıdır.”