Anne karnındaki bebeklerden yetişkinlere kadar sağlık üzerindeki olumsuz etkileri yapılan araştırmalarla belgelenmiş olan monosodyum glutamat (MSG), halk arasında Çin tuzu olarak bilinir ve etkileri tahmin edilenden çok daha geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Hipertansiyon, obezite, sindirim sistemi problemleri, beyin ve sinir sistemi hasarları, üreme ve endokrin organlarının fonksiyon bozuklukları bu geniş etki alanının yalnızca bazı ana başlıklarıdır.
Monosodyum glutamatın tehlikelerine dikkat çeken Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, bu maddeye Dünya Sağlık Örgütü’nün "en zararlı yiyecekler" listesinde yer verildiğini belirtti.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aydın Türkmen, Monosodyum Glutamatın zararlı etkilerinin alınan doza, alınma yoluna ve alınma süresine bağlı olarak değişebildiğine dikkat çekerek, “Glutamat, eklendiği gıdalarda gerçeğinden daha fazla protein var algısı oluşturabilir. Bu durum, lezzet algısını bozarak ya da yanıltarak o gıdaların daha çok tüketilmesine neden olabilir yani bir tür bağımlılığa sebep olabilir. Glutamatın zararlı etkilerini gıdaların içindeki serbest formu belirler. Bu kısım ani olarak çok yükselirse zararlı etkiler ortaya çıkar. Diğer amino asitlere bağlı olan formlarında emilim ve metabolizma yavaş olduğundan bu zararlı etkiler az görünür. Bunun yanında glutamat, beyindeki sinir hücreleri arasındaki iletişime aracılık eden önemli bir uyarıcıdır.
Aşırı olduğunda bu fonksiyonlarda bozulmalar beklenir ve ayrıca vücuttaki glukoz metabolizmasını da olumsuz etkileyebilir. Pankreastan aşırı insulin salınımına yol açarak kan şekerini düşürüp ve tekrar tekrar açlık hissi uyandırır” dedi.
Glutamat fazlalığının baş ağrısı, migren, istemsiz hareketler, hiperaktivite ve otizme neden olabildiğine, iskelet kas sistemine ilişkin yaygın ağrılarla karakterize, fibromiyaljiye yol açtığına dair de çalışmalar olduğunu dikkat çeken Türkmen, “Doğal gıdalardaki glutamatın tüketilmesi vücudun bu aminoasit ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Dolayısı ile endüstriyel glutamat içeriği yüksek olan gıdalardan özellikle çocukların erken yaştan itibaren uzak tutulması son derece önemli. Özetle, bu tip tuz içeren gıda katkılarının en önemli yan etkilerinin hipertansiyon olduğu ve hipertansiyonla ilişkili olabilecek kronik böbrek yetersizliği ve kalp yetersizliği gelişimini hızlandırabileceği bilinmeli. Unutulmamalı ki ülkemizde ve dünyada diyaliz tedavisi gören ileri evre böbrek yetersizliği hastalarının en önemli iki nedeninden birisi hipertansiyon, diğeri de diyabettir. Bu nedenle bu iki önemli hastalıkla savaşta hem erişkinlerde, hem de erken yaştan itibaren çocuklarımızda, yoğun glutamat ve şeker içeren gıdaların mümkün olduğunca az tüketilmeleri çok önemlidir" dedi.