Ülkemizde ekonomik kriz ile birlikte artan fiyatlar, yoksullaşma, gıdaya erişememe ve ailede bütün bireylerin çalışmak zorunda kalması nedenleriyle çok sayıda öğrencimiz okula kahvaltı yapmadan gitmek zorunda kalmaktadır. Sabit gelirli ve asgari ücretli çalışan ailelerin çocuklarının beslenme çantalarına yeterince gıda koyamaması, harçlık verememesi, okul kantinlerinde tost ayranın bile 40 TL olması gibi nedenlerle binlerce öğrencinin yemek yemeden günü tamamlayıp eve aç döndüğü gerçeği vicdanları sızlatmaktadır.
Beslenme her bireyin sağlıklı gelişimi ve yaşam kalitesi için temel bir gereksinimdir. Çocuklarımızın yeterli ve güvenli gıdaya erişimi en temel haklarıdır. Ancak ülkemizde binlerce çocuğumuz beslenme yetersizliği ve açlıkla mücadele etmektedir. Bu da çocukların sağlığı, fiziksel ve zihinsel gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu konu üzerinde uzmanların yaptığı çalışmalara göre yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerde dikkat sürelerinin kısaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozukluğu yaşadıkları, algılamalarının azaldığı ve buna bağlı başarısızlıkların çoğaldığı görülmüştür.
“Çocuklar sadece ailelerine değil asıl bulunduğu topluma aittir.”
Günümüz Türkiye’sinde bir tarafta özel okullarda hem sabah kahvaltı hem de öğle yemeği ile beslenen öğrencilerin yaşadığı bir dünya, diğer tarafta açlık sınırı olan 13.334 TL’nin altında geliri olan aile çocuklarının okula aç gelip aç gittiği bir dünya. Bu iki kutuplu dünyada eğitimde fırsat eşitliğinden bahsetmek düşündürücüdür.
Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın okula aç gidip gün boyu aç kalmaması, dengeli beslenmeleri ve başarılı olmaları için okullarda en az bir öğün yemek verilmelidir. Bu sosyal devletin ertelenemez görevlerindendir.