TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Selma Güder, Eskişehir Net’te yayınlanan Net Soru programında Meltem Karakaş’ın sorularını yanıtladı. Sarıcakaya ve Mihalgazi’de yapılmak istenen altın madeni projelerine tepki gösteren Güder’in katıldığı programdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Eskişehir’in yüzde 71’i madenlere ruhsatlı”
Bizler ziraat mühendisleri ve çevreciler olarak bu projeye karşıyız. Altına karşı değiliz. Altın çıkarılmasına, madenlere ki Eskişehir’in yüzde 71’i ruhsatlı metalik madenlere altın ve gümüş olarak bakıldığında. Birinci sınıf tarım arazilerinin olduğu yerlerde altın aranması ve özellikle o bölgeye açık ocak işletmeciliği ve patlatmalı sistem kullanılacak. Kimyasallar özellikle siyanür kullanılacak. Bu anlamda birinci sınıf tarım arazilerinin olduğu yerlerde bu şekilde altın arayışlarına bizler karşıyız.
“Bölgede 12 ayda 8 mahsul alınıyor”
Bölgeye gittiğimizde bölge halkına tarım açısından anlatıyoruz. Onlar istemiyorlar. Biz gittiğimizde gördüğümüz manzara bu. Kendi doğalarının talan edileceğini, ürettikleri ürünler onların geçim kaynağı. Ülkemizde özellikle Ankara, İstanbul gibi civar illerin de beslenme kaynağı. O bölge örtü altı konusunda çok önemli. Roka yüzde 73 ile Türkiye’de birinci sırada yer alıyor. Tere de birinci sırayı paylaşıyor, ikinci sırada maydanoz, taze soğan var. Bunlar o bölgenin yaprağı yenen yeşil bitkileri olarak en önemli şeyler. Orada seraları gezin. Yılda 8 mahsul alıyorlar rokada. Yaz aylarında her gün 5 ile 10 tır Ankara, İstanbul hallerine bu ürünler gidiyor. Bunlar üretilmezse bizler Türkiye olarak etkileniriz. Gıda güvenliğini kaybederiz.
“Kırsalı boşaltmak için yapılan bir proje gibi”
Kırsal yaşlanıyor göç sebebiyle. Kırsalı boşaltmak için bir proje gibi geliyor bana bu tarz şeyler. Maden var mı var? Ama orası verimli topraklar. Mihalgazi, Sarıcakaya gibi ilçelerimizde bunun yapılmaması lazım. Çünkü oradaki halka iş imkanı sağlanacak deniyor. Bunları sadece para olarak düşünmemek lazım. Daha önce Bursa’da özel sektörde çalışırken ben Mihalgazi ve Sarıcakaya’nın adını duymuştum meyde ve sebzede. Bu önemli bir şey. Mihalgazi önemli bir yer.
“Harcanacak su günlük olarak yaklaşık 3 bin metreküp”
Su açısından da çok ciddi bir sıkıntı var. Raporda da söylüyor, burada harcanacak su günlük olarak yaklaşık 3 bin metreküp ve bu yıllık çok yüklü bir miktar yapıyor. Bergama’da açılan altın madeninde yapılan bir istatistiğe göre şu ortaya çıkmış: Bergama’nın halkının harcadığı tükettiği su kadar su tüketmiş altın madeni.
“Sarıcakaya ve Mihalgazi’de kuyular, dereler etkilenecek”
Sakarya Nehri geçiyor oradan. Türkiye’nin üçüncü büyük nehri Sakarya. 9 ilin içinden geçen kıymetli bir nehir. Eskişehir’de 159,5 km ile dolaşıyor ve bu sahanın direkt içinden geçiyor. Maden için su kaynağı lazım. Ayrıca irili ufaklı kuyular, dereler var. Bunların her biri etkilenecek.
“Madenler uğruna toprağın üst tabakası sıyrılıyor”
Bir santimetre toprak 100-1000 yılda oluşuyor. Verimli tarım yapılabilmesi için 40-50 santimetre toprağa ihtiyacımız var. Bu da yaklaşık 25-30 milyon yılda oluşuyor. Oradaki bütün canlılık gidiyor, makinalarla sıyrılıyor maden projeleri hayata geçirilirken. Ve sonrasında patlatmalar oluyor. Patlatmalarda da cevherin olduğu yerde yapılan o patlatmalar da civardaki ki en yakın yer orada 980 metre ile bir ağıl var. Yaklaşık bir km ile bir hane var. Oralara, oradaki bitki örtüsüne, ağaçlara ve bitkisel üretim yapan üreticilere, çiftçilere, köy halkına ve hayvansal üretim yapan arıcılık mesela, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği… Onların hepsine etki yapıyor.
“Canlılık mı önemli yoksa cansız bir şeyden elde edeceğimiz karlılık mı önemli?”
Canlılık mı önemli yoksa cansız bir şeyden elde edeceğimiz karlılık mı önemli? Hayvanlar olamayacak orada. Çünkü habitatın yok olmasına neden olacak. O bölgede ilk rapordaki ile son rapor biraz farklı. 24 saat çalışma olacak, 7 gün, 365 gün çalışma olacak. Sonraki raporda cumartesi, pazar günleri patlatmalar yapılmayabilir denmiş. Bu patlatmalardan hayvanların, bitkilerin hepsi o coğrafyada bitecek.
“Bölgede rokanın, maydanozun etkilenmemesi mümkün değil”
Rokanıza zarar gelmeyecek, maydanozunuza zarar gelmeyecek. Böyle bir ifade olamaz. Orada bu kadar ciddi bir projeden bahsediliyor. Bunların hepsi zarar görecek. Oradaki arılar zarar görecek. Arılar çok önemli hayvanlardır. Çünkü onlar döllenmeyi sağlarlar. İnsan faktörü ayrı bir faktör. Etkilenmemesi mümkün değil.
“Kırsal ilçelere bütüncül bakılmalı”
Mera alanları düşüyor, yapılan tarım alanları düşüyor. Verimlilik düşüyor. Bu anlamda insanlarımız kırsalda azalıyor. Bu azalmanın önüne geçmek için bizler sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve ilgili kamu kuruluşları birlikte, bütüncül olarak çalışmalar yapmalıyız. Günü doldurmak için can suyu veriliyor evet. Size kırsalda tutmak için bunu veriyor ama sonrası? Siz kırsalda duracak mısınız bunun için? Ya da daha önce orada mıydınız? Burada daha geniş kapsamlı, daha bütünsel çözümler üretilmeli. Daha detaylı bakılmalı. Sosyal, kültürel, alt yapı çalışmaları bir bütün olarak kırsalı güçlendirip sizi oraya koyabilmeli. İlçelerde yaşayan insanlar şehir merkezinde bulduğu her şeyi ilçede de bulmalı. İlçelerde, kırsalda yaşayan insanlar ailesiyle birlikte mutlu olabilmeli kırsalda.
“Tarıma göre su mu, suya göre tarım mı?”
“Tarıma göre su mu, suya göre tarım mı?” tartışması var. En son bununla ilgili bakanlık bir planlama yaptı. O planlama da gayet güzel. O politikayı suya göre tarım… Bunu kontrol etmek lazım. Çiftçi alışagelmiş bazı şeyleri yapıyor. Ay çiçeği, mısır, pancar ekiyor. Ama su? Artık Türkiye suya göre tarıma geçti. Suya göre tarım çok önemli. Çünkü su her şeyin başı. Toprak, su, hava…
“Barajlarımızdaki doluluk oranları şu an çok üst seviyelerde değil”
Mısırı azaltmamız gerekiyor. Bununla ilgili il müdürlerimiz verimli çalışmalar yapıyor. Burada daha fazla kuru tarıma, hububata, arpaya yönelmek daha akıllıca. Çünkü suyumuz gerçekten bitiyor. Barajlarımızdaki doluluk oranları şu an çok üst seviyelerde değil. Kurak bir dönem yaşıyoruz. Şu anda Şubat ayı istatistiğini söyleyeyim size. Geçen yıl 60 mililitre yağdı şubat ayı ortalaması yağmur. Bu yıl şubat ayı 19 mililitre. Bu acayip ciddi, kritik bir rakam. Biz yağış alamıyoruz. Karı bıraktım artık. Çok düşük yağmur alıyoruz. Uzun yıllar ortalaması ile geçen yılın ve 2025’in yaşadığı rakamlar çok dikkat çekici. O yüzden biz her şekilde suya göre tarım yapmak adına yetkililer ne diyorsa bunu uygulamamız lazım. Artık geçmişten gelen geleneksel tarım yok. Teknolojiye gitmek zorunda olan bir tarım var. Kendimizi buna göre uyarlamamız lazım. Yoksa işin içinden çıkamayız.”