Ekonomist Selçuk Geçer, Türkiye'nin enflasyonla mücadelede geç kalmasının, halkın alım gücünü azalttığını belirtti.
Düşük faiz oranlarının enflasyonu kontrolsüz bir şekilde yükselttiğini ifade eden Geçer, bu durumun ekonomide durgunluğa neden olduğunu söyledi.
Türkiye, enflasyonu kontrol altına alamadığı sürece ekonomik istikrarı sağlamada zorluklar yaşamaya devam edecek.
Geçer, yazısının ilgili kısmanda son 10 yılda yapılan hataları şu şekilde sıraladı:
Son on yılda Türkiye'nin faiz politikaları, ekonomik istikrarı sağlamaktan ziyade belirsizliği artırdı. Düşük faiz oranları, enflasyonun kontrolsüz bir şekilde yükselmesine yol açtı. Enflasyonla mücadelede gecikilmesi, halkın alım gücünü azalttı ve ekonomide durgunluğa neden oldu.
Döviz kurlarını sabit tutma çabaları, Merkez Bankası rezervlerinin hızla tükenmesine neden oldu. Piyasa müdahaleleriyle döviz kurlarının yapay olarak düşük tutulması, döviz rezervlerinin azalmasına ve ekonominin dış şoklara karşı daha savunmasız hale gelmesine yol açtı.
Yapısal reformların ertelenmesi ve kısa vadeli çözümlerle yetinilmesi, ekonominin kırılganlığını artırdı. Üretim yapısının çeşitlendirilmemesi ve katma değeri yüksek sektörlere yeterince yatırım yapılmaması, uzun vadede sürdürülebilir büyüme hedeflerini zorlaştırdı.
Dış borcun hızla artması ve cari açıkların yüksek seviyelerde seyretmesi, ekonomiyi kırılgan hale getirdi. Kısa vadeli dış borcun büyük kısmı, döviz kurundaki dalgalanmalara karşı savunmasızlığı artırdı. Cari açığın sürekli dış borçlanma ile finanse edilmesi, ekonomik dengeleri olumsuz etkiledi.
1994 yılında olduğu gibi, bugün de Türkiye yüksek enflasyon ve faiz oranlarıyla mücadele ediyor. O dönemde enflasyon, ekonomiyi en çok zorlayan faktördü. Bugün de benzer şekilde, yüksek enflasyon halkın alım gücünü azaltıyor ve yaşam standartlarını düşürüyor. Yüksek faiz oranları ise borçlanma maliyetlerini artırarak yatırımları engelliyor.
1994'te döviz kurları üzerindeki spekülatif baskılar krizin tetikleyicisiydi. Bugün de benzer spekülatif hareketlerle karşı karşıyayız. Ekonomik belirsizliklerin artması, yatırımcı güvenini sarsıyor ve spekülatif ataklara zemin hazırlıyor. Bu durum, Türk Lirası'nın değer kaybına ve ekonomik istikrarın tehdit edilmesine yol açıyor.
1994'te Türk Lirası hızla değer kaybederken, bugün de benzer bir durum yaşanıyor. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, ithalat maliyetlerini artırarak enflasyonu körüklüyor ve ekonomiyi daha kırılgan hale getiriyor.
1994 döviz krizinden bu yana geçen 30 yılın ardından, Türkiye'nin benzer ekonomik sorunlarla boğuşması düşündürücü. Yüksek enflasyon, faiz oranları ve döviz kurları üzerindeki baskılar gibi sorunlar, geçmişten yeterince ders alınmadığını gösteriyor. Ekonomik reformlar ve mali disiplin konusundaki adımların yetersiz olduğu açık.
Peki şimdi ne olacak? İ1994 öncesi yapılan hatalar dövizi beş yılda 200 kat artırmıştı. Bugün yapılan hataların daha büyük olması doları nereye götürecek siz hesap edin.