İstanbul'da, psikolojik sorunları olduğu söylenen Semih Çelik, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'i öldürdükten sonra kendisini surlardan atarak intihar etti.
Kadınların katledilmesine tepki gösteren Eğitim Sen Eskişehir Şubesi tarafından basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında konuşan Evrim Sabur, "Öfkemizle, isyanımızla, can güvenliğimizin olmadığı, sokaklarında özgürce dolaşamadığımız, her birimizin yarın maktul listesinde adımızın olup olmayacağı kaygısıyla yaşadığımız bu sokaklarda acımız da öfkemiz de isyanımız da büyüyor" dedi.
"4 Ekim de bu ülkenin karşılaştığı en korkunç günlerden biri daha yaşandı"
"Her gün direnmeye ve mücadele etmeye devam ederken, dinci, gerici ve şeriatçı çetelerle sarmaladığınız her alanı geri alacağız" diyen Sabur, "Bir kişi daha eksilmek istemediğimiz için, hayatlarımızdan endişe duymadan özgürce yaşamak istediğimiz için hep sokaklarda olduk/olacağız. 4 Ekim de bu ülkenin karşılaştığı en korkunç günlerden biri daha yaşandı. Bir gün içinde değil bir kaç saat içinde iki kadın göz göre göre vahşice katledildi. Aynı gün bir kadın sokakta yürürken iki erkek tarafından taciz edildi. Dakikalarca süren tacizde saldırganlar önce elini kolunu sallayarak gitti. Ardından gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Sosyal medya baskısı ile tekrar gözaltına alınan saldırganlar, ses çıkarılmamış olsaydı bugün sokakta dolaşmaya devam edecekti. Dört bir köşesi kameralarla izlenen bir kentte Gülistan Doku 5 yıldır bulunamadı.
Daha 19 yaşındaki Ayşegül Halil ve İkbal Uzuner sadece katil Semih Çelik tarafından değil, cezasızlıkla faillere ödül veren erkek yargı tarafından, kutsal aile yalanlarıyla kadını her alandan alıkoymak isteyenler tarafından, sırtı sıvazlanan eril tahakküm tarafından, çocuklar öldürülürken araştırılmasına engel olanlar tarafından katledildi. Bu sistematik cinayetler karşısında yalnızca taziye görüntüleri veren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının “Şiddet Uygulayanlara Yönelik Psikososyal Müdahale Modeli” adı altında kadın cinayetlerinin nedenlerini, faillerin psikopatolojilerine ya da madde bağımlılığına indirgeyen açıklamalarını da sözde çözüm modellerini de kabul etmiyoruz. Yasaları uygulamak yerine ailelere, faillere psikososyal destek vermeyi vaat etmek “Benim neden sokak ortasında öldürülme ihtimalim var?” sorusuna cevap vermiyor! Kadınları şiddete karşı koruyan tüm kanunlar ve politikalar 'aile birliğini bozuyor' denilerek hedefe alınıyor. Medeni Kanun kadının eşitsiz, şiddete açık bir hale getirilmesinin önünü açacak şekilde düzenlenmek isteniyor. Kadınlar boşanmak istedikleri için öldürülürken boşanmaları engellemek, kadınları şiddet dolu evliliklere mahkum edecek aile arabuluculuğu iktidar sözcülerinin dilinden düşmüyor." şeklinde konuştu.
"Bizler biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesinden geri çekilenler bu cinayetlerin sorumlusudur"
Kadınlar şiddetle, öldürülme tehdidiyle karşı karşıya kaldıklarında şikayetleri hakkında 'kovuşturmaya yer yoktur' kararları verildiğini, verilen koruma kararlarının uygulanmaması ise kadınların ölümlerine sebep olduğunu belirten Sabur, "Bizler biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesinden geri çekilenler bu cinayetlerin sorumlusudur! 6284 sayılı yasayı etkin uygulamayanlar ve yasaya saldıranlar, kadın cinayetlerinin sorumlusudur! Bir seferden bir şey olmaz diyen siyasal erk kadın cinayetlerinin sorumlusudur! Rızası vardı diyenler kadın cinayetlerinin sorumlusudur! Gecenin geç saatinde sokakta ne işi vardı diyenler kadın cinayetlerinin sorumlusudur! Bizler, katledilen kadınların adını bir an bile dilimizden düşürmeden bu öfke ve isyanla karşınızda durmaya devam edeceğiz. Yaşadığımız tüm acılara ve size rağmen bizi hayattan koparmaya çalıştığınız politikalarınıza karşı direnmeye, kadın cinayetlerinin politik olduğunu haykırmaya devam edeceğiz. Mücadelemiz özgürce yaşadığımız, sokaklarda güvenle yürüyebildiğimiz, evlerden, iş yerlerinden, kampüslerden tacizcileri, katilleri yok edeceğimiz güne kadar sürecek" ifadelerini kullandı.