Aslında bu yazıyı yazmamak içi direndim. Lakin, CHP içinde yaşananları bazı köşe yazarları politika bilmiyor oluşundan, bazıları da bilinçli olarak saptırınca bu böyle olmayacak dedim Doğru sorular sorulmazsa, sonuca gidilemeyeceğini düşündüm.
Aslında bu yazıyı yazmamak için direndim. Lakin, CHP içinde yaşananları; bazı köşe yazarları politika bilmiyor oluşundan, bazıları da bilinçli olarak saptırınca ‘bu böyle olmayacak’ dedim.
Doğru sorular sorulmazsa, sonuca gidilemeyeceğini düşündüm.
Şimdi; şehrin politik sosyetesi tarafından ‘sürpriz’ olarak nitelenen bu sonuçların, CHP’de yapılacak kurultayla daha doğrusu Genel Merkez’e verilmesi gereken mesajla ne kadar ilintisi var?
CHP İl Kongresi’nde birbirine selam vermeyenler, nasıl oldu da hep beraber üst kurul delegesi oldular?
Seçimden yaklaşık yirmi gün önce Kazım Kurt'a yakınlığı ile bilinen gazeteci, Yılmaz Hoca ile ne görüştü?
Bu gazeteci normalde Büyükşehir Belediyesi'ne giremezdi!
Bu görüşmeden Kazım Kurt'un haberi var mıydı?
Görüldüğü gibi yukarıdaki soruların cevaplaması gerekiyor. Zira bu cevaplara göre de çıkarımlar yapılabilir.
Çünkü bu organizasyondan Kazım Kurt'un haberi varsa bir tiyatro oynanmış demektir. Benim fikrim bu yönde.
Kazım Kurt'un tüm yaşananlardan haberi yoksa ‘etme bulma dünyası’ diyeceklerdir gerçekten bedel ödemiş, yıllarını partisine vermiş CHP'liler.
Peki; Kazım Kurt'tan habersiz böyle bir şey yapılabilir mi?
Bence yapılamaz ama diyelim ki yapabildiler. Bu durum Kazım Kurt için fecaat ile sonuçlanır, elbette politik açıdan.
CHP’de var olan Genel Başkan göreve geldiğinden bu yana il örgütleri özellikle o şehirde belediye CHP'deyse parti yöneticileri personel mantığı ile değerlendiriliyordu.
Belediye başkanı olan bu illerde politik üretimin olmamasının ana nedeni bu ‘personel’ bakışıydı.
CHP bunun bedelini yüzde yirmibeş'i aşamayarak ödüyor.
Ama bu kimsenin umurunda değil tabi ki…
Tiyatroda verilen rollerimizi oynayalım, koltuğu kaptırmayalım, sok cebine rahvan gitsin! Öyle mi? Bakacağız...