Porsuk’a bakıp Viyana, kardeşliğimize bakıp Frankfurt’la eşleştirilip yapıştırıyoruz ya “Eskişehir, Avrupa kenti” diye…
Bu tartışma yahut yakıştırma sonraki yazının mevzusu olsun, geçtiğimiz gün Cihan Yıldırım yazmış “Avrupai” bir başkanımız olduğunu…
İrdeleyelim o vakit.
Hal, hareket, tavır; Rönesans 
Pratik; Sanayi Devrimi, 
Oysaki her ikisi de reform hareketi üzerine kuruldu.
Erken bir Rönesans, aceleci bir sanayi devrimi belki de   
Duygusal mı?
Anlatılanlara bakarsam duygusal.
Lakin, kaba bir duygusallıktan söz etmiyoruz.
Akıl süzgecinden geçirilmiş rafine bir duygusallık söz konusu.
Almanyalı bir kadın Mevlana…
Kapıdan eğri odun sokmaya niyeti olmayan bir kadın Yunus Emre…
 “Avrupalı” dediysek o kadar da değil.
Siesta yok örneğin, akşam beş çayı da yok.
Belki Kanada’dan gelmiş bir kadın ırgat…
Sohbeti seviliyor, mizah yeteneği de var.
Tutmayacağını bilir, göle maya çalmayan bir kadın Nasrettin hoca.
 Hafta içi personeli ile hafta sonu ise tek başına çalışıyor.
Yerel seçim sonrası pek çok belediye başkanı tur bindirdi dinlenme konusunda kendisine.
Eziyeti sadece kendisine değil üstelik.
Personeli toplamış “korkmayın” demiş, “ama nasıl korkmayın? Çalışacaksanız korkmayın!”
Koltuğa oturduktan sonra alelacele gençlere verdiği sözü yerine getirdi. 
Zaman; malumunuz Avrupalılarda çok değerli…
Yolları gece yaptırıyor, asfaltı gece döktürüyor. 
Bundan sonra nasıl ilerleyecek
Değişimci mi, devrimci mi?
Muhtemelen, Keskinli bir Rosa Lüksemburg…
Buradan bakınca tam bir Eskişehirli oradan bakınca tam bir Avrupalı…
Bir tarzı var, bir tavrı var.
Aklı; Eskişehir aklı…