Sanayici işçi, işsizler ise iş bulamamaktan şikâyet ediyor. Ülkemizde işsizlik genel ve yaygın bir problem olarak sorun olmaya devam ediyor.

15-24 yaş arası çalışmayan ve okumayan genç nüfus oranı yaklaşık 3 milyon civarında.  Son 10 yılda gerçekleşen istihdamın yüzde 54’ü devlette, yüzde 22’si ise özel sektörde gerçekleşti. 

Meslek liselerinin değer kaybetmesi, üniversite sayısındaki artış, sosyal yardımların yanlış kullanımı, üniversite-sanayi işbirliğindeki eksiklikler ve kamudaki aşırı istihdam gibi bir dizi faktör, ülkemizde işçi bulma sorununu derinleştiriyor. Bu durum, hem sanayicilerin işgücü sıkıntısı çekmeye hem de gençleri işsizlik sorunuyla karşı karşıya bırakıyor.

Eskişehir OSB Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Boyplast Yönetim Kurulu Başkanı Metin Saraç ile işçi sorununun nedenlerini ve çözüm önerilerini 10 soruda derledik. 

Sanayideki iş gücü ihtiyacı ne durumda?

Yüksek enflasyon, yüksek faiz, düşük kur ve jeopolitik riskler nedenli yurtiçi ve yurtdışı satışlarda azalma eğilimi devam etmektedir. Buna bağlı olarak imalat sanayinde üretim kapasiteleri de son günlerde düşmeye başlamıştır. Bununla birlikte, üretim kapasitelerinin yüksek olduğu dönemlere göre azalsa da çalışacak işgücü bulma hala gündemini koruyor ve problem devam ediyor…

Özellikle işlerin daha yoğun, kapasite kullanımlarının yüksek olduğu dönemlerde hemen hemen işyerlerinin tamamında iş gücü açığı ciddi anlamda vardı…

İşlerin yine açılıp, kapasite kullanım oranlarının yükselmesi durumu da, görünen o ki işverenler için ilk gündem maddesi yine işgücü ne erişim olacak… Bu konu sadece şehrimizin değil tüm ülkemizin de genel ve yaygın bir problemi olmaya devam ediyor ve önlem alınmaz ise devam edecek…

Nitelikli elemanı bulmakta neden zorluk yaşıyorsunuz?

 Ülkemizde meslek liselerinin, çıraklık eğitim merkezlerinin değer kaybına uğramaya başladığı zamandan beri başka bir deyişle değersizleştirilmeye başladığı andan itibaren, sonuçlarının yıllar sonra yani şimdilerde yaşadığımız sorunlar olarak karşımıza çıkacağı çok tesadüf olmazsa gerek. Gençlere ve ailelere ulusal skeçlerde bile “senden adam olmaz”, “seni meslek lisesine ya da sanayiye vereceğiz” şeklinde espriler yapılıp, bunun kötü bir durummuş gibi topluma empoze edilmesi, onurlu ve alın teri ile iş yapacak meslek gruplarının küçümsenmeye başlanıp dışlanması, itibarsızlaştırılması sonucu maalesef bu noktalara gelmiş bulunmaktayız.  Bunun yerine üniversite mezunu olmak itibar meselesine döndü ve onlarca yeni üniversite açıldı. Gençler neredeyse bir net ile bile üniversiteye girip, niteliksiz bir şekilde mezun oldu. Olmaya devam ediyor…

Kısacası ne meslek liselerinden ne de üniversiteden nitelikli mezun verme amacını kaybedip, nicelik olarak “şu okuldan”, “şu kadar mezun verdik” mantığı başarı sayılmaya başladı. Bu tezatlıkların sonucu olarak, milyonlarca üniversite mezunu iş ararken, sanayi ise milyonlarca işgücüne ihtiyaç duymaktadır.  Son 10 yılda gerçekleşen toplam istihdamın yüzde 54’ünü farklı gerekçeler ile devlet, yüzde 22’sini özel sektör gerçekleştirmiştir. Kamu, mutlaka siyasi nedenleri bir tarafa bırakıp, verimlilik esaslı istihdama yönelmelidir. Aksi halde kamuda çalışan 6 milyonluk rakamlar, on milyonlara belki daha üstüne çıkması çok muhtemel olacaktır. Bu durumda kamu maliyesi daha çok bozulacak ve ek vergiler gündeme gelecektir. Son verilere göre 15-24 yaş arası çalışmayan ve okumayan genç nüfusumuz ise 3 milyon civarındadır. Gençlerimizin neden çalışmadığı araştırılmalı, sosyal yardım gibi nedenlerden dolayı çalışmayan sağlıklı genç nüfus çalışma hayatına yönlendirilmelidir. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda sanayinin neden işgücüne ulaşamadığı ortadadır.

 İşverenler çalışanlarına ne gibi imkânlar sunuyor?

Sanayide çalışan nitelikli personelin ücretleri iyi, niteliksiz personelin ücretleri nispeten düşük kalmaktadır. İşyerlerinde farklı uygulamalar olmak üzere farklı birçok prim uygulamaları bulunmaktadır.

İşverenlerin beklentileri neler?

 İşverenler, dünya ile rekabet edip ürününü satmaya kadar birçok alanda mücadele ediyor. Bunların başında kalite ve maliyet gelmektedir. Eğer şirketler katma değeri yüksek ve rekabeti az yüksek teknoloji üretip satıyorsa, maliyet baskısı nispeten az ama kalite beklentisi oldukça yüksek olmaktadır. Bu noktada finans ve maliyetten çok nitelikli insan kaynağı çok daha önemli hale gelmektedir…

Rekabetin çok olduğu sektörlerde ise finans, nitelik, maliyet ve verimlilik ön plana çıkmaktadır. Maalesef ki ülkemizde yüksek teknoloji üretim ve ihracatımız dünya ortalamasının altındadır. Şirketlerimizin yüzde 98’i KOBİ ve maliyet baskısının çok olduğu pazarlarda iş yapmaya çalışmaktadır.

Sonuç olarak doğru ürünü doğru kalitede, doğru zamanda ve doğru verimlilik ile üretmek ve satmak ancak iyi yetişmiş insan kaynağı ile mümkündür.

Dolayısıyla işveren bunca işi arasında işgücü bulma, bulduğunu yetiştirme tarafında zaman ve para harcamamalı ki rekabeti aşıp, işini büyüterek daha çok pazara ulaşabilsin, nitelikli beyinler ile Ar-Ge inovasyona zaman ve para ayırsın, düşük ve orta düşük üretim /ihracat yerine, orta yüksek ve yüksek üretim /ihracat seviyesine ulaşabilsin…

İş gücü piyasasındaki değişimler sanayiyi nasıl etkiliyor?

İşgücü bulunamadığı için birçok fabrikada bazı hatların ve makinelerin kapatılması nedenli talep karşılayamama durumları ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu durum müşteri kaybına neden olmaktadır. Tüm ülke çapında düşünüldüğünde ciddi ciro ve devlet için vergi kaybı söz konusudur. 

İşveren ve çalışan arasındaki beklenti uçurumu nasıl giderilebilir?

Bu işin temel çözümü verim ve nitelikten geçmektedir. Bu konuda kendini geliştirmiş personelde bu uçurum yoktur. Beklentiler minimize olmuştur. Bu konunun özü de yine iyi ve nitelikli eğitimde ve işgücünde yatmaktadır.

 Eğitim sisteminin iş dünyasıyla olan ilişkisi nasıl güçlendirilebilir?

Son zamanlarda birçok adım atılmasına rağmen hala özellikle üniversite sanayi işbirliği istenilen seviyelerden çok uzaktır… Bu ilişkinin gelişememesinde he iki tarafta da ciddi anlamda zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır. Bunun için üniversitelerimizde amaç sadece öğrenci yetiştirmek ve mezun vermek olmamalıdır. Özellikle sanayi ile direkt ilgili her bölümde akademik olarak yükselmelerde sanayide yaptığı uygulanabilir projeler dikkate alınmalıdır. Sanayimizde ise teşvik mekanizmaları üniversite ile yapmış olduğu çalışmalara göre derecelendirilmeli. “Şu bölgeye şu oranda teşvikten” ziyade, üniversite-sanayi işbirliği ile hayata geçirdiği projelerin bir teşviksel karşılığı olmalıdır. 

Devletin bu konuda alması gereken önlemler nelerdir?

 Eğitimin, sadece sınav ve diploma mantığından çıkarılıp, düşünen araştıran, yorumlayan bir yapıya evirilmesi şart ve elzemdir. Ülkemizdeki belki en az 30 yıllık bir eğitim strateji ile mevcut ve gelecek meslek kolları ile ihtiyaç duyulacak iş gücü ihtiyacına göre lise/meslek lisesi/ üniversite bölüm ve kontenjanları belirlenmeli ve tüm planlar buna göre yapılmalıdır. Bu strateji ulusal ve siyaset üstü olmalı…

Aksi takdirde gençlerin nerdeyse hepsi üniversite okumak istiyor diye her tarafa niteliksiz üniversiteler açılmaya devam eder. Sonrasında mezunlara iş yaratmak için ise iş yerlerine sürekli “şu mezunu bulundurmak mecburi” ya da “şu danışmanlığı almanız mecburi” gibi birçok ilave maliyet yüklemeye devam edilir. Bu da yetmez milyonlar, işsiz kalıp iş aramaya, birçok iş yeri de işgücü aramaya devam eder.

Devletin sosyal yardımları sadece gerçek ihtiyaç sahiplerine(engelli, yaşlı vs.)  ve orada da günün koşullarında insanca yaşayabileceği bir tutarı ödemesi hem sosyal devlet hem de insani zorunluluktur… Ancak genç, çalışabilir kadın ya da erkek, işgücü piyasasına katılmasında sıkıntısı olmayan vatandaşlara bu yardımlar verilmemelidir.  Devletin bireye İŞKUR vasıtası ile iş bulması durumunda birey çalışmıyorsa ya da çalışmak istemiyorsa sağlık güvence sisteminden faydalanması için kendi parasını bireysel olarak ödemesi gündeme getirilmeli… Her şeyin dijitalleştiği bir dönemde devletteki kamu istihdamı gözden geçirilmeli ve verimlilik esas alınmalıdır. 

Yabancı iş gücü alımı sanayi için bir çözüm olabilir mi?

Yabancı iş gücü dünyada birçok ülke tarafından uygulanan bir yöntem ama burada dikkatiniz birkaç konuya çekmek istiyorum. Dünyada yabancı iş gücü kullanan ülkelerin çoğu yaşlı ve yaşlanan bir nüfusa sahip... Ayrıca bu ülkeler ister üniversite mezunu olsun ister lise/meslek lisesi mezunu, niteliksiz kimseyi almıyor. Biz henüz yaşlı nüfus oranı yüksek ülkeler arasında olmadığımız gibi yukarıda anlattığım sebeplerden dolayı gençlerimizi ve kadınlarımızı bir şekilde üretime katamıyoruz. Dolayısıyla nitelikli ve kontrollü göç alınabilir. Ancak bizde durum maalesef ki bu şekilde değil.

Bu durumun sanayi için ileride farklı sıkıntıları da beraberinde getireceğini öngörüyorum. Yukarıda bahsettiğim gibi nitelikle eğitim yeterli olmadığında işyerlerinde birçok bilgi usta-çırak öğretisi ve tecrübesi ile aktarmalı devam ediyor.   Zamanla çıraklık işinin mecburiyetten dolayı yabancı uyruklu personele bırakılması durumunda ve bu çırakların işi öğrenip başka bir ülkeye ya da kendi ülkesine gittiğinde bu zincirin koparak, sanayide çok daha büyük sıkıntıların yaşanabileceğini düşünüyorum.

Sanayide en çok hangi mesleklerde işçi açığı yaşanıyor? Gelecekte talep görecek meslekler hangileri olacak?

Sanayide vasıflı işgücüne ulaşmak oldukça zor… Kaynakçısından kalıpçısına, CNC operatöründen forklif operatörüne ve hatta kamyon şoförüne kadar hemen hemen her meslek grubunda açık var. Vasıflı işgücünü bırakın yetiştirmek üzere ya da daha niteliksiz işleri yaptırmak için vasıfsız işgücüne erişim bile ciddi bir problem.

Mevcut durumdaki birçok meslek devam ederken bazı mesleklerin devri kapanacak gibi görünüyor. Dijitalleşmenin ve otomasyonun getirdiği robot programlama, yazılımcı, yapay zekâ uzmanı, otonom araç sürücüleri gibi farklı birçok mesleğin ortaya çıkacağını öngörmekteyim…