Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Alper Çabuk: “Kentsel dönüşümle ilgili yapılan en büyük yanlışlardan biri, yeni arazileri imara açmaktır. Yerel yönetimler, yeni imar alanlarını yapılaşmaya açtığı sürece eski dokuyu dönüştürmek mümkün olmaz” dedi.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Asrın felaketi olarak nitelendiren depremlerde, resmi kayıtlara göre 50 bin 783 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Alper Çabuk ile 6 Şubat felaketinin yıldönümü öncesi afet yönetimi ve afet planlaması üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Çabuk, “temel mesele fay hattının nereden geçtiği değil deprem ve diğer doğal afetlere karşı ne hazırlıklı olup olmadığımızdır…”
1999 Marmara Depremleri sırasında TÜBİTAK MAM Bilişim Teknoloji Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak görev yaptı. Yaklaşık 25 yıldır afetlerin yerleşim alanları ve insanlar üzerinde yarattığı etkiler üzerine çalışma yürütüyor. Mimarlık, planlama ve tasarım anlamında Türkiye’de en fazla yayın ve bilimsel çıktı üretmeye gayret eden akademisyenlerden birisi… 2023’te ESTÜ Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsüne atandı.
Arama kurtarmada ilerledik, afetlere hazırlıkta yol alamadık
AYŞE K. UÇAK: Türkiye’de her 2,5-3 yılda bir, büyüklüğü 6-6,9 arası olan yıkıcı bir deprem meydana geliyor. Depremlerden ders alıyor muyuz?
PROF. DR. ALPER ÇABUK: Türkiye, ne yazık ki 1999 depreminin ardından yeterince ders çıkaramadı. 1999’da yaşadığımız acıyı da, 6 Şubat depremlerinin yarattığı yıkımı da çok çabuk unuttuk. 1999’dan sonra arama kurtarma alanında ilerleme kaydettik ama afetlere hazırlık konusunda yeterince yol alamadık. En büyük hatalarımızdan biri, afetlere yeterince hazırlıklı olmamamız. Hazırlık derken toplumsal bilinçlendirme ve farkındalık boyutunu da göz önünde bulundurmalıyız. Afetler öncesi belki binlerce tatbikat yapıldı, ancak bu sahada ne kadar işe yaradı? Yapılan tatbikatlar, Türkiye’nin afet gerçeğiyle ne kadar uyumluydu? 6 Şubat depremlerinde, yapılan tatbikatların belki de hiçbir yararını göremedik.
Dirençli şehirler inşa edemedik…
Şehirlerimiz büyük afetlere karşı neden bu kadar savunmasız?
İşte tam da burada “dirençlilik” dediğimiz kavram devreye giriyor. Yeteri kadar dirençli şehirler oluşturmayı başaramadık. Bu nedenle afetler, bizim için böylesine büyük yıkımlara yol açıyor. Afetlere dirençli yapı stokları oluşturmalı ve kentleri dayanıklı hale getirmeliyiz. Ancak bunu başaramadığımızı gördük. Ulaşım, sağlık, eğitim, altyapı, yerel yönetim hizmetleri ve diğer tüm alanlarda yeterince dirençli olmadığımız ortaya çıktı. Evet, çok büyük bir afet yaşadık… Ancak yeteri kadar hazırlık yapmış olsaydık, yıkım bu kadar büyük olmazdı. Bu yüzden, müdahaleyi afet sonrasına bırakmamalı, afet meydana gelmeden önce tüm önlemleri alarak doğa olaylarının büyük felaketlere dönüşmesini engellemeliyiz. Bunun için de dirençli ve sürdürülebilir şehirler inşa etmeye gayret etmeliyiz.
Türkiye, bir afet ülkesi olduğunun bilincinde değil
Türkiye, bir afet ülkesi olduğunu ne kadar kabul etti? Fay hatlarının yerini bilmek yeterli mi?
Türkiye, ciddi afet riski altında olan bir ülke… Ancak temel meselemiz fay hattının nereden geçtiği değil, deprem ve diğer doğal afetlere ne kadar hazırlık olduğumuzdur. Fay hatları var mı? Evet var. Deprem olacak mı? Evet olacak? Depremi engellemek mümkün mü? Mümkün değil. Depremler, seller gibi doğal afetler aslında doğanın kendi döngüsünün bir parçası. Gezegenimizi yaşanabilir kılan, biyolojik çeşitliği artıran, yeraltı zenginliklerini oluşturan, tarımda verimli toprakları ortaya çıkara doğal afetlerin varlığıdır. Kimse yağmur yağmasın diye dua etmez, çünkü yağmur olmazsa yaşam olmaz. Yine aynı şekilde doğal afetler de olmazsa yaşam olmaz. Bizim temel yanlışımız, Türkiye’nin bir afet ülkesi olduğunun bilincine sahip olmamız.
Eskişehir’de kentsel dönüşüm kaçınılmaz…
Eskişehir’e gelecek olursak, afet bilinci ve dirençlilik konusunda ne noktadayız?
Eskişehir olarak durumun yeteri kadar farkında değiliz ve hazırlıklı değiliz. Evet, burada da deprem olacak ve yakın çevremizdeki depremlerden etkileneceğiz. Bilimsel olarak depremin tam zamanını tahmin edemesek de, geçmiş depremler ve verileri inceleyerek nerede ve ne büyüklükte olabileceğini öngörebiliyoruz. Önemli olan, bu bilgilerden ders çıkararak deprem gerçeğini kabul edip buna uygun hazırlık yapmaktır. Yapı stokumuzu ve toplumu, daha dirençli ve sürdürülebilir hale getirmek için çalışmalar yapmalıyız. İstanbul’da büyük bir deprem yaşanması durumunda Eskişehir’e doğru bir göç dalgası olacağını da göz önünde bulundurarak, bu olasılığa karşı şimdiden hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor. Eskişehir’de ciddi anlamda kentsel dönüşüme ihtiyaç duyulan bölgeler var. Bu noktada, özellikle yerel yönetimlerin daha aktif sahada çalışmasında fayda var.
Yeni imar alanları eski dokunun dönüşümünü engelliyor
Kentsel dönüşüme değindiniz… Sizce Eskişehir’de kentsel dönüşüm süreci neden ilerleyemiyor?
Kentsel dönüşümle ilgili yapılan en büyük yanlışlardan biri, yeni arazileri imara açmaktır. Yerel yönetimler, yeni imar alanlarını yapılaşmaya açtığı sürece eski dokuyu dönüştürmek mümkün olmaz. Eskişehir’deki en önemli yanlışlardan biri de yerel yönetimlerin sürekli olarak yeni yerleri imara açmasıdır. Bu durum, yatırımcıların kentteki mevcut yapı stokunu iyileştirmek yerine, yeni imarlı alanlarda yeni yapılar inşa etmeye yönelmelerine neden oluyor. Eskişehir’i olduğu haliyle dondurmak gerekiyor. Eskişehir’de başarılı dönüşüm örnekleri mevcut, bunlardan biri de Uluönder’de gerçekleştirilen kentsel dönüşüm çalışmasıdır. Bu nedenle, yatırımcıyı yeni alanlarda yeni yapılar inşa etmek yerine, kent merkezindeki eski yapıları yenilemeye yönlendirmemiz gerekiyor. Eskişehir’de barınma sorunu olduğunu düşünmüyorum; ancak temel sorun, mevcut yapı stokunun afetlere karşı dirençsiz olmasıdır.
Hızlı nüfus artışı kentleri zorluyor, kırsal dönüşüm şart…
Türkiye’de, kentsel dönüşüm kadar önemli bir diğer konuda kırsal dönüşümdür. Ülkemizdeki şehirleri sürdürülebilir olmaktan uzaklaştıran ve dirençsiz hale getiren en önemli unsurlardan biri de hızlı nüfus artışıdır. Kentleri bu kadar büyüterek üzerindeki baskıyı artırıyoruz. Bu nedenle, tersine göçü teşvik etmemiz gerekiyor. Kentten kıra tekrar göçü sağlayabilirsek ve kırsalı yeniden cazibe merkezi haline getirebilirsek, su, enerji ve gıda güvenliği açısından önemli bir yol almış oluruz.
-Fay hattı üzerindeki bilimsel çalışmalar
2010’lu yılların başından itibaren, Eskişehir’deki altı kat ve üzeri yapı stokuna dair hızlı bir değerlendirme yapıldı. Özellikle 1999 öncesi yapılmış binaların durumu incelendi ve yapı stokunun depremlerden nasıl etkileneceğine dair bir envanter oluşturuldu. Ayrıca, Eskişehir’deki fay hattı üzerine kapsamlı bilimsel çalışmalar gerçekleştirildi. Bu çalışmalar, fay hattının hangi periyotlarda be ne büyüklükte deprem üretebileceğini ortaya koyuyor. Eskişehir’de tespit edilen fay hattına ilişkin bilimsel çalışmalar daha önce enstitümüz tarafından kamuoyu ile paylaşıldı.
ESKİŞEHİR SANAYİ EKOSİSTEMİ DİRENÇLİLİK STRATEJİSİ VE EYLEM PLANI
“Dirençli şehirler” demişken, Eskişehir Sanayi Odası’nın, ESTÜ işbirliğinde hazırladığı ve sizin de içerisinde olduğunuz “Eskişehir Sanayi Ekosistemi Dirençlilik Strateji ve Eylem Planı”dan da bahsedebilir misiniz?
Eskişehir Sanayi Odası, bu süreçte üniversitemizden bilimsel destek talep etti ve biz de desteği sağlamaya gayret ettik. Bu çalışma, Eskişehir’in sanayi ekosisteminin ve buradan hareketle kentsel yapısının, doğal afetlere ve diğer risklere karşı dayanıklılığını artırmayı hedeflemektedir. Eylem planının hazırlanmasında, paydaşlarla işbirliği yaparak üç boyutlu bir değerlendirme gerçekleştirdik. Bu değerlendirmeler sonucunda mevcut sanayi yapılarının daha dirençli hale getirilmesini sağlayacak öneriler, yeni sanayi yapılarının dirençli olarak inşa edilmesine yönelik eylem önerileri ve Eskişehir kent sanayi ekosisteminin ve ilişkili tüm bileşenlerin dirençli hale getirilmesi için stratejiler belirlendi. Çalışma, 2025-2030 yılları arasında hayata geçirilmesi gereken eylemleri kapsıyor.
Sadece eylem planı yetmez, önemli olan takibini yapmak…
Bu kadarı yeterli mi?
Yeterli değil, ancak Eskişehir ve Türkiye için iyi bir başlangıç. Diğer sanayi odalarının a benzer planları bir önce yapması gerekiyor. Her sektör için bu eylem planlarının hızla hazırlanması şart. Japonya, bunu yapabildiği için bugün daha dirençli. Örneğin, 2023’te Japonya’da bizimle aynı büyüklükte bir deprem oldu. Bu deprem ciddi hasara yol açsa da, can kaybı son derece az oldu. Diğer taraftan, Bolu’daki yangın insan kaynaklı bir felaket. Los Angeles’ta ise, dünyanın en büyük orman yangınlarından birisinde yaşanan can kaybı, Türkiye’deki bir otelde yaşanan can kaybından daha az. Bu durum, bizim ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösteriyor. Ne ile hazırlıklı olacağız. İşte bu eylem planlarıyla… Eylem planlarını izleyip takip ederek, sorumluları yönlendirerek, paydaşları bilgilendirip farkındalık yaratarak, tüm paydaşların taşın altına elini sokmalarını sağlamalıyız. Eylem planları yapmak bir şeydir, ancak asıl önemli olan bu planları takip etmektir. Bu süreç için bir izleme ofisi kurulmalı. Eğer bunu yapabilirsek, Eskişehir sanayisini daha dirençli hale getirebiliriz.
Eskişehir’de farkındalık düzeyi yüksek
Eskişehir sanayindeki mevcut yapılar ne durumda?
Çalışma kapsamında iki ayrı çalıştay düzenledik ve ardından anket çalışması gerçekleştirdik. Eskişehir’de temas ettiğimiz kitlede güçlü bir farkındalık mevcut. Eskişehir, birçok şehre kıyasla farkındalık konusunda daha önde bir şehir. Ancak, mevcut yapılarla ilgili hala almamız gereken yol var. Yeni yapılacak yapılarla ilgili de yapılması gereken adımlar bulunuyor. Eksiklerimiz mevcut. Eskişehir ekosistemindeki en önemli eksikliklerden biri, yüksek farkındalık düzeyine rağmen kendi öz değerlendirmemizin yeterince yapılmamış olmamasıdır. Kendi yapı stokumuzun afetlere ne kadar hazırlıklı olduğunu teknik açıdan yeterince değerlendirmiş değiliz.