Mihalıççık, Sivrihisar ve Beylikova sınırlarında yapılması planlanan “Krom Manyezit Ocağı Kapasite Artışı, Demir-Nikel Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi Projesi” Eskişehir 1. İdare Mahkemesi tarafından hukuka aykırı bulunarak iptal edildi.
30 Haziran ve 13 Ekim tarihli köşemde bu konuyu kapsamlı bir biçimde ele aldım. Proje kapsamında 187 bin 225 ağaç kesilecekti. CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, TBMM’de sık sık soru önergesi verdi ve süreci titizlikle takip etti.
Tarım, mera ve orman alanları şehirde ihaleler yüzünden tükenecek vaziyete geldi. İptal edilen projede çiftçinin geçim kaynağını bitirecekti.
Zaten bilirkişi raporu neresinden tutsanız elinizde kalacak hale gelmişti.
Bu raporu detaylı okuyan her duyarlı vatandaş, projenin iptal edilmesinin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha görecektir.
Şimdi rapordaki fiyaskoların birkaçını yeniden sizlerle madde madde paylaşayım. Hem hafızaları tazeleyelim hem de bu çalışmaların ne kadar ciddiyetle yapılması gerektiğini bir kez daha ortaya koyalım.
Aşağıdaki maddeler itiraz dilekçesinde yer alan kısımlardır:
-Oluşan atık kaya ve moloz yığınları su ve toprağın kirlenmesine neden olabilmektedir. Madenin çıkartılması ve işletim sürecinde oluşan atık sular arıtılmadan doğrudan alıcı ortamlara verilirse büyük bir çevre felaketine yol açar.
-“ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ OLUMLU KARARI” PROJENİN FAALİYETE BAŞLAMASI İÇİN GEREKLİ ANCAK YETERLİ DEĞİLDİR, YÖNETMELİĞE GÖRE İLGİLİ KURUMLARDAN ONAY VEYA RUHSAT ALINMADAN YATIRIMA BAŞLANILMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.
-MAPEG (Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü), Tarım ve Orman Müdürlüğü, DSİ, ESKİ Genel Müdürlüğü’nden izinler alınmalı.
-Bir kamyonun 30-40 ton kadar yük alabildiği düşünüldüğünde, günlük ortalama 80-100 cevher yüklü kamyonun trafiği söz konusudur. Beklenen toz miktarı hakkında bilirkişi raporunda doyurucu cevap yoktur.
-ÇED raporunda, faaliyetlerin küresel iklim değişikliğine etki edebilecek sonuçları hakkında yeterli incelemelerin yer alıp almadığı, olası olumsuz etkilere karsı yeterli tedbirlerin planlanıp planlanmadığı değerlendirilmemiştir.
-Atık suların akıbeti ne olacaktır? Atık sular arıtılacak mıdır? Arıtılmayacaksa ne yolla tahliye edilecektir? Atık suların beklenen içeriği halk sağlığı ve çevre kirliliği açısından ne tür riskler ortaya çıkaracaktır? Atık suların beklenen miktarı nedir? Ne ÇED raporu ne de bilirkişi raporunda bu sorulara yanıt bulmak mümkün değildir.
-Maden işletmesinin tarımsal üretim üzerinde olası olumsuz etkilerinden ve tarım dışı kalacak arazilerden hiç söz edilmemektedir. Sadece madencilik açısından değerlendirme yapılmıştır.
-Yaklaşık 25.000 aile bu topraklarda tarım yaparak geçimini sağlamaktadır. ÇED Raporunu değerlendiren bilirkişinin görevi üretim yapılmadan önce çiftçiye “Toprak Koruma Projesi” yapılmasını önermek değil, madencilik faaliyetinin tarıma ne tür zararlarının olabileceğini ve bu zararlara karsı ne tür tedbirler alınması gerektiğini tespit ettikten sonra ÇED Raporunda bu tedbirlere yer verilip verilmediğini değerlendirmektir.
-Bahsi geçen mera alanı ÇED Raporu'nda gösterilmeyerek bu yasal zorunluluklardan kaçmak amaçlanmıştır. Ziraat Mühendisi Bilirkişinin "gerekli kurum ve makamlardan izinler alınarak çalışmaların yürütülmesinde sakınca bulunmamaktadır" şeklindeki fikri yukarıdaki yasal düzenlemeler karşısında eksiktir.
-391.593 adet ağacın kesilip her gün 8.000 ton maden ürününün oradan oraya kamyonlarla taşındığı, tüm bu madencilik süresince havaya karısan metal konsantrasyonlu tozun çökmesiyle suların kirlendiği, yılda 20 bin kg. dinamitin patlatıldığı bir alanda, biyoçesitliligin bundan zarar görmeyeceği ifadesi en iyimser ifadeyle naifçedir.
-İşletmeci, ÇED Raporuna göre, 400 yıl sonra gerekli rehabilitasyon faaliyetlerini yapacak ve ocakları kapatacaktır. Bu açıkça, rehabilitasyonun hiç gerçekleşmeyeceği demektir.
-Halkın Bilgilendirilmesi Toplantısı her ne kadar usule uygun gözükse de, ÇED alanı içerisinde kalan köylerin halkından kimse bu toplantıya katılamamıştır. Toplantı fotoğraflarında toplantıya katıldığı görülen kişileri adı geçen köylerde tanıyan yoktur! Şeklen toplantı yapılmış, ancak yöre halkının toplantıya katılımından bilerek kaçınılmıştır.
-Sondajlar 1986 yılında yapılmıştır. Bu kadar eski tarihli sondajlamalar esas alınarak sağlıklı sonuçlara ulaşılamayacağı kanaatindeyiz.
-Tarihi Yalınlı Hamamının rüzgârın çökme sahası içerisinde olması halinde tozdan etkilenmemesi mümkün değildir.
-ÇED raporunda, yasal zorunluluklardan kurtulmak uğruna, eksik ve hatalı haritalar kullanıldığı, böylece aslında orman olan alanların orman değilmiş gibi gösterildiği, Orman Mühendisi Bilirkişi tarafından rapora eklenen harita ve tüm diğer hesaplarla sabittir.
Projenin mahkeme tarafından iptal edilmesinin ne kadar doğru bir karar olduğunu bir kez daha anladık. ÇED Olumlu kararına iptal davası açan dört vatandaşı da ayrıca yürekten kutluyorum.
Fiyasko felaketle sonuçlanmadan ormanlarımızı kurtardık, darısı diğerlerinin başına…