2002 yılında “Ben Nasıl Bir Yurttaşım” adlı bir kitapçık hazırlamıştım. Eğitime daima destek veren değerli Karikatürist Hikmet Cerrah’ın talebim üzerine yapıp kullanma izni verdiği çarpıcı karikatürlerini de içeriyordu. O zaman görev yaptığım Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından basılan bu kitapçığı köylerde yaptığım çeşitli çalışmalarda halka dağıtmıştık.
Fransız filozof Descartes’in daha 1600’lü yıllarda söylediği “Düşünüyorum, öyleyse varım!” cümlesinin rehberliğinde amacım, düşünmenin ve birey olmanın önemine vurgu yapmaktı. Şu anki deneyimimle çok daha iyi bir duruma getirdiğim bu kitapçığı tekrar yayınlatmak istiyorum. Çünkü içinde bahsettiğim davranışlar ne yazık ki güncel sorunlar olarak hâlâ sürüyor. Bunu aklıma getiren 2022 yılının sonuna gelmiş olmamız. Genelde herkes yeni bir yıla girerken yeni hedefler belirler, yaşama geçirecek çabayı gösteremese bile en azından bazı şeyleri planlar. Ama bir önceki yılın muhasebesini yapmak çok yapılan bir şey değildir. Oysa hedefleri belirlemeden önce bir durum değerlendirmesi yapmak büyük önem taşır.
Yaşamımız hakkında arada bir durup düşünmek özgür bir birey olmanın ön koşuludur bence. Birey ve yurttaş olmak, insanın pek çok hak sahibi olması demektir. Ama bunun yanı sıra sorumluluk sahibi olmayı da gerektirir. Yine de nedense insanlar genellikle haklarını isterken bunu pek göz önünde bulundurmaz.
1963 yılında bir suikast sonucu yaşamını yitiren Amerika Birleşik Devletleri'nin 35. Başkanı John F. Kennedy’nin halka hitap ettiği bir konuşmasında söylediği bir cümle beni çok etkilemiş ve yıllardır bunu kendi adıma yapmaya çalışmama yol açmıştır. Yukarıda bahsettiğim kitapçığı da bu nedenle hazırlayarak çevremdekilere de özeleştirilerini yapmayı düşündürmek istemiştim. Şu cümleyi kurmuştu Kennedy:
“Amerikalı yoldaşlarım ülkenizin sizin için ne yapabileceğini değil, sizin ülkeniz için ne yapabileceğinizi sorun"
Bu sözler bazı çevrelerce halka meydan okuma olarak algılansa da pek çok kişiyi etkileyip yıllarca konuşulmuştur. Bu da büyük bir öneme sahip olduğunun delilidir. Ben bunu, “Yurttaş olarak sahip olduğumuz haklar ve ülkemizin bize sunduğu hizmetleri istemenin yanında bizim de ülkemize karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirtip getirmediğimizi sorgulamamız gerekir” şeklinde içselleştirdim.
Sonra daha ayrıntılı düşününce bunu yalnızca ülkemiz için değil, yakın çevremiz için de yapmamızın önemini kavradım. Hep yakınlarım ve çevremdekileri yeterince önemsemeye ve onlar için yapabileceğim bir şey varsa yapmaya çalıştım. Aslında bunu yaparken çoğu zaman aptal yerine konduğumu da hissettimse de bu benim hiç umurumda olmadı. Önemli olan doğru olduğunu bildiğim şeyi yapmaktı. Geriye dönüp baktığımda bu konuda kendimi takdir ettim. Ama bazı konularda da kendime epeyce kızdım. Neden böyle davrandım ve bu hataları yaptım diye. Sanırım insan duygusal bir varlık olarak sürekli hata yapmaktan kaçınamıyor. Hele bir de benim gibi heyecanlı bir mizacı varsa. Ama hatalarımı kabul ederek önümüzdeki yılda bunları tekrarlamaktan olabildiğince kaçınmamı sağlayacak yol haritamı da belirledim. Belki benim gibi düşünen kişilere de yararlı olabilir diye paylaşmak isterim.
Öncelikle aileme, çevreme ve ülkeme karşı sorumluluk ve görevlerimi hakkıyla yerine getirip getirmediğimi sık sık sorgulayacağım. Sonra en önemli yurttaşlık görevimi yerine getirerek oyumu kullanacağım. Ama bunu yaparken söylemleri değil eylemleri dikkate alarak karar vereceğim.
İnsanların tümünün aynı zekâ ve eğitim düzeyine sahip olmadığını kendime sık sık hatırlatacağım ve karşımdaki kişinin düzeyine uygun bir yaklaşım içinde olacağım. Sözün kısacası herkese hak ettiği kadar değer vereceğim.
Bir şeye çok üzüldüğüm veya bir kişiye sinirlendiğim zaman ani kararlar almayacağım. Çünkü duygularımın sıcak olduğu anda doğru kararlar alamayacağımı biliyorum. Bu olayın üzerinden en az bir gün geçtikten sonra tekrar düşünüp olabildiğince akılcı bir sonuca varmayı deneyeceğim. Böylece paçavra kadar değeri olmayan görüşlere sinirlenmek yerine “O senin görüşün, herkes kendine yakışanı yapar” deyip geçebileceğim.
Bir insanın mutluyken her öneriye daha açık olduğunu kendime hatırlatıp böyle zamanlarda da bir söz vermeyecek, “Bu konuda biraz daha düşünmem gerekir” diyeceğim. Bu da beni başkalarını memnun etmek için kendimi sıkıntıya düşürmekten kurtaracak.
Sağlığıma daha çok özen gösterecek ve çevreme aldırmadan almam gereken tedbirleri almayı sürdüreceğim. Örneğin “Neden hâlâ maske takıyorsun?” gibi alaycı sorulara “Çünkü salgın henüz tamamen bitmedi ve benim kronik bir hastalığım var” diye açıklama yapmaya çalışmak yerine kısaca “Öyle uygun görüyorum” yanıtını vereceğim.
Kendime hak ettiğim değeri vererek toplum yararına bir şey yaptığımda kendimi ödüllendireceğim.
Geçen yılı uğurlar, yeni yılı beklerken aralık ayınızın sanatla dolu, barış içinde, sağlıkla, mutlulukla, üretkenlikle ve biraz da benim yaptığım gibi sorgulamayla geçmesini diliyorum.
2002 Yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından yayınlanan kitapçığın kapağı.