Belli bir yaşı geçmiş hemen hemen herkesin yeni yıl planları arasında sağlığına daha çok özen göstermek vardır.
Çünkü bir parça da olsa düşünme yetisi olan herkesin eninde sonunda varacağı sonuç, sağlığımızın en değerli varlığımız olduğudur. Bu sonuca varmak kimisi için çok genç bir yaşında ve çoğunlukla da ve doğal olarak hastalıkların baş gösterdiği orta yaşlarda olur. Ben üniversite yıllarımda bir kaza geçirerek ölümün kıyısından dönmüş biri olarak bu gerçeği çok genç yaşta fark edenlerdenim. Bu nedenle de daima sağlığıma gereken özeni gösterip, göstermeyenleri sıkıcı olmakla suçlanmayı da göze alarak sürekli uyarmaya çalışırım. Ama bazı insanların kendileri bir sorun yaşamadığı sürece gerçeği kavramaları mümkün olmuyor ne yazık ki.
Osmanlı İmparatorluğu’nun onuncu padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın “Halk içinde mu’teber (itibarlı) bir nesne yok devlet (talih, mevki) gibi, olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi” cümlesini duymayan yok gibidir. Ama bunu hasta yatağında söylediği çok bilinmez. Kısacası ne kadar güçlü ve varlıklı olursanız olun en değerli varlığınız sağlığınızdır. Bu nedenle de kıymetini bilmeye ne denli erken başlarsak o kadar iyi olur.
Sağlığımızın en büyük düşmanı şüphesiz sigara alışkanlığıdır. Paketlerin üzerinde yazan uyarılara, fiyatının her geçen gün artışına ve basında bu konuda yapılan farkındalık çalışmalarına kadar pek çok caydırıcı faktöre karşın, insanlar artan bir ivmeyle bu alışkanlıklarını sürdürmektedir. Çünkü bu alışkanlığın kendilerine verdiği zararı tam olarak algılayabilmeleri için yıllar geçmesi gerekmektedir. Sigara içmeyenler sıkıcı, yaşamdan zevk almayı bilmeyen kişiler olarak yaftalanmaktadır. Üniversite yıllarımda bu tanımlamalara çok muhatap olmuştum. Çünkü bizim gençliğimizde sigara içmek yetişkinliğe geçişin ve topluma kafa tutmanın göstergelerinden biri gibi algılanırdı. İlerleyen yıllarda İstanbul’da ikinci üniversite eğitimimi alırken sınıf arkadaşlarımın çoğu bazıları mankenlik yapan çok güzel kızlardı ve teneffüslerde sigara içmek yerine elma yerlerdi. Nedenini sorduğumda “Cildimizin güzelliğini korumak istiyoruz” derlerdi. Son yıllarda farklı nedenlerle de olsa sigara içme oranı sanki biraz azalmış gibiydi. Sonra yine eskiye döndük. Bademlik Kampüsü’nde derse giderken sigara içtiği için nefesleri yetmeyen ve otobüs beklemek zorunda olan çocuğum olacak yaştaki öğrencilerimin yanından hızla yürüyerek geçer ve yokuşu kolaylıkla tırmanırdım. Bu nedenle her fırsatta sigara alışkanlığıyla mücadele etmek için bir şeyler yapmaya çalıştım.
Karikatür: Hikmet Cerrah
1998 yılında sigara savaşımı ileri bir boyuta taşıdım ve Eskişehir Millî Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullardaki öğretmenler arasında bir “Sigara Bırakma Yarışması” düzenledim. Bu yarışmaya katılacak öğretmenlerimize verilecek ödüllerden ilkini de kentimize üç müzenin açılmasını sağlayan gerçek bir entelektüel olan değerli hocamız Prof. Dr. Engin Ataç vermişti. O sıralarda rektörlük görevini yürüttüğü Anadolu Üniversite’sinin Side’deki tesislerinde 2 öğretmen ağırlanacaktı. Önce bir broşür hazırladım. Gönüllü bir kurumca 5,000 adet bastırılarak okullarda dağıtılan bu broşürde değerli Karikatürist Hikmet Cerrah’ın halk arasında ‘Budama hastalığı’ olarak da bilinen bir Buerger hastasını gösteren müthiş karikatürü de yer alıyordu. Sonra 14 Mart günü “Sakarya” gazetesinde yayınlanan “Eskişehir Sigarayı Bırakıyor” adlı köşe yazısını yazdım. Sonuç ne mi oldu? Tam bir şok yaşadım. Çünkü tek bir başvuru bile olmamıştı. Varsayalım yukarıda bahsettiğim yazımda desteklerine teşekkür ettiğim Millî Eğitim Müdürü konuyla ilgili hiç duyuru yapmamıştı. Peki bu yazıyı okuyan bir öğretmen ya da yakını da mı olmadı? Kısacası çok düşündürücü bir durum.
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği'nin (TTOD) yaptığı son araştırma sonuçlarına göre Türkiye'nin akciğer kanseri risk haritası oluşturuldu. Çoğunluğu 18-49 yaş grubundaki kişilerden oluşan 40 bin kişiden elde edilen verilere göre her iki katılımcıdan biri sigara içiyor ve akciğer hastalığı erkeklerde daha fazla görülüyor. Bu haritanın ilk sırasında da İstanbul bulunuyor. Bunun anlamı, herkesin konuya gereken önemi vererek gelecek nesli bu riskten uzak tutma konusunda sorumluluk almasının zorunlu olduğudur. Kanımca eğitimciler ve ebeveynlerin çocuklar önünde sigara içmeyi sürdürdükleri sürece bu konuda bir bilinçlenme sağlanması olanaksızdır.
Çağımızın en önemli sorunlarından biri de hareketsizlik olarak belirlendiği için Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ilk defa hareketsizliğin etkileri üzerine küresel bir rapor hazırladı. Kısa süre önce yayımlanan rapora göre hükümetler bu konuda tutumlarını değiştirmezse 2020-30 yılları arasında fiziksel hareket eksikliği nedeniyle kalp sorunları, obezite ve diyabet gibi hastalıklara yakalananların sayısı yaklaşık 500 milyonu bulacak. Bunun sağlık sistemlerine yıllık 27 milyar dolar civarında maliyet getireceği ve ayrıca bu durumun yaratacağı iş yükünün diğer hastalara verilen hizmeti yavaşlatacağı da öngörülüyor.
Çağımızda çevre kirliliğinin ve sanayileşmenin neden olduğu pek çok sorunun başında da sağlık problemleri gelmektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 2022 yılı Ekim ayı sıcaklık raporuna göre, son 52 yılın en sıcak 12'nci ekim ayı yaşandı. Sıcak havanın enfeksiyonları tetikleyip bazı hastalıkları arttırdığı da tıp otoritelerinin önemle vurguladığı bir husus olarak öne çıkmaktadır.
Kirli havanın ölü doğum riskini artırdığı bilinmekle birlikte BBC’nin haberine göre ilk kez Pekin Üniversitesi tarafından yapılan küresel bir araştırmada cenin ölümlerine odaklanılmış ve her yıl bir milyona yakın ölü doğum hava kirliliğiyle ilişkilendirilmiştir.
Ayrıca en önemli sorunlardan olan gürültü kirliliğinin geldiği boyut ve kulaklıkla müzik dinleme alışkanlığının gittikçe yaygınlaşması da işitme sorunlarının artmasına neden olmaktadır. Yüksek sesle müzik dinlemek amacıyla kulaklık kullanılması, erken yaşlarda işitme kaybı için bir risk faktörüdür. Kullanıcıların bu riski en aza indirebilmesi için bazı önlemler alması gerekmektedir. Yapılan araştırmalar, 85 desibel şiddetindeki seslere 8 saatten fazla maruz kalmanın kulak sağlığına zararlı olduğunu göstermektedir.
Beden sağlığımızın yanında akıl sağlığımızı korumak için de çaba göstermemiz önemlidir. Akıl sağlığı alanında çağımızın hastalığı şüphesiz Alzheimer’dır. Ancak kesin nedeni henüz bilinemediği için bu konuda yapabileceklerimiz de sınırlıdır. Bununla birlikte kendimizi koruyabileceğimiz bazı hastalıklar da bulunmaktadır. Mirriam Webster sözlüğünün yılın kelimesi seçtiği “gaslighting”, kabaca “sanrıya zorlama” anlamına gelmektedir ve buna maruz kalan kişi kendi akıl sağlığından şüphe etmeye başlamaktadır. Bu, toplumda giderek belirginleşen bir psikolojik ve duygusal istismar türü olmuştur. Bundan korunmanın en kesin yolu, sizi tedirgin eden insanlardan uzak durmaktır. Amerika’da genç intiharlarındaki büyük artışın, gençler arasındaki akıl sağlığı sorunlarının bir parçası olduğu tıp çevrelerince ifade edilmektedir. Bu nedenle özellikle de gençlerin onları olumsuz etkileyebilecek ve bilinçlerini bulandıracak çevrelerden uzak tutulması herkesin sorumluluğu olmalıdır.
Karikatür: Merih Naymansoy
Sonuç olarak hem kendimizin hem de toplumun sağlığını korumak için yapabileceklerimizi ihmal etmememiz gerekir. Çevreye verdiğimiz zararları en aza indirecek önlemlerin alınması ve bizim korumamıza gereksinimi olan çocuk ve gençlerin sağlığını korumak için elimizden geleni yapmak durumundayız. Yeni yılı selamlarken ocak ayınızın sanatla dolu, barış içinde, sağlıkla ve mutlulukla geçmesini diliyorum.