İçbatı Anadolu kenti Eskişehir, son günlerin moda değimiyle "Bozkırın ortasında bir vaha" misali yıldız gibi parlıyor.

Görüyorsunuzdur...

Köprübaşı'nda sıra sıra turist otobüslerinden inenler hemen oracıkta fotoğraf çektirme derdine düşüyor...

Araç trafiğine kapalı Adalar Bulvarı karpostallık görüntüler sunarken, daha çok yerli turistlerin önemli uğrak yeri oluyor...

Gondolları, gezi tekneleri, pek çok bistro ve kafeleriyle yiyecek ve içecek bakımından bol alternatifli bölge kentin cazibe merkezi...

Kent merkezi böylesine cazibe merkezi olurken Porsuk Çayı'nın alüvyonlu toprakları da bünyesinde barındırıyor...

Yani olası bir büyük deprem karşısında oldukça dayanıklı, mühendislik hizmeti almış yapılara ev sahipliği yapması gereken bir alan olması gerektiği, konunun uzmanlarınca yıllardır söyleniyor.

İşte bu uzmanların başında, uzun yıllar Anadolu Üniversitesi Uydu ve Uzay Bilimleri Enstitüsü'nün müdürlüğünü üstlenen, şimdilerde TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Başkanlığı'nı yapan Prof. Dr. Can Ayday geliyor.

Can hoca, Anadolu Üniversitesi'nin katkılarıyla 1999 Marmara Depremi'nden sonra 2002 yılında Eskişehir'in toprak yapısını belirlemek, olası depremlere karşı hangi bölgelerin nasıl direnç gösteren bir altyapıya sahip olduğunu saptamak üzere belki de hayati öneme sahip bir çalışmaya imza attı.

Bu çalışma, başta büyükşehir olmak üzere belediyelere verilerek imar düzenlemelerine ışık tutması sağlandı.

Bunun yanında Marmara Depremi'nden ağzı yanan ülkede yapı stokunun ne durumda olduğuna ilişkin çalışmaların yapılması konusunda önemli uyarılarda bulunuldu...

Şimdi sözü Prof. Dr. Ayday'a bırakalım ve önemli tespitlerinden ne ders çıkarabiliriz bunu düşünelim:

"Eskişehir için en riskli bölge Adalar ve Köprübaşı bölgeleri. Daha doğrusu Porsuk Çayı ve Sarısu'nun alüvyonlu toprakları taşıdığı bölgeler olası büyük bir depremde önemli risk altında. Bu bölgelerdeki yapı stokunun, yani binaların depremlere karşı dayanıklı olup olmadıklarının mutlaka belirlenmesi gerekiyor.  Türkiye'de kent merkezlerinin altından aktif fay hattı geçen 24 şehir var. Bunlardan biri de Eskişehir. Riskli bölgelerde, binaların durumunu saptamak yarına bırakılacak bir iş değil."

Can hoca, uyarılıranı burada bırakmıyor...

Başkanı olduğu Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi'nce düzenlenen "Su Çalıştayı"nda da konuşan Prof. Dr. Ayday, yeraltı su kaynaklarının hızla tükenmekte olduğuna da dikkati çekti.

Sivrihisar'ın güneyinde 20 metre çapında obruklar, yani alan çökmeleri oluştuğunu vurgulayan Prof. Dr. Ayday, şu uyarılarda bulundu:

"Obruk neden oluşur? Yeraltı su seviyesinin aşağıya inmesiyle oluşur.  Sivrihisar’dan yavaş yavaş Eskişehir’e doğru gelecek… Bu felaket olur. Suyu çok dikkatli kullanmamız lazım. İçtiğimiz suyun yaşı 3,4 milyar yıl. Dünyanın yaşının da 4 milyar yıl olduğu düşünüldüğünde ne kadar büyük bir miras olduğu ortaya çıkıyor. O nedenle böylesine önemli bir mirasa sahip çıkmamız gerekiyor. Sularımızı planlı kullanacağız. Sularımızı har vurup harman savurmayacağız. Sularımızı daha az kullanmaya özen göstereceğiz. Su fakirlik düzeyimiz tasarrufla iyileştirilebilir."

Eskişehir için önemli çalışmalara imza atan, her işini kuyumcu titizliğiyle yapan Can hoca yine hayati uyarılarda bulundu...

Bu uyarıları halı altına süpürüp ötelemek yerine her kurum kendine vazife çıkarmalıdır...

Yoksa yarın çok geç olabilir...

Çünkü söz konusu olan insan hayatı.

Bilmem anlatabildim mi?