Günümüzde anne babalık tarzınızı belirleyen en büyük etkenlerden bir tanesi şüphesiz ki ebeveynin kendi çocukluğudur. Kendi çok fazla yokluk çekmiş, istediklerini neredeyse hiç elde edememiş bir çocukluktan gelen anne babalar, kendi çocuklarının her istediğini elde etmesi, onlara hiç hayır ya da yok cevabı verilmemesi konusunda oldukça hassas olabilmektedirler. Böylece karşımıza her istediğini istediği anda elde eden, reddedilme duyarlılığı yüksek, beklemeye tahammül edemeyen çocuklar çıkmaktadır.
Bu çocuklar formal okul hayatına başlamadan davranışsal olarak aile için çok zorlayıcı olmayabilirken, çocuk okula başladığında kendisinin de herkes gibi olduğunu, özel olmadığını ve isteklerinin evdeki gibi karşılanamayacağını gördüğünde büyük hayal kırıklığı yaşamaktadırlar. İşte tam bu noktada sosyal uyum problemleri beraberinde gelmektedir. Gerek öğretmenlerle, gerekse arkadaşları ile olan ilişkisinde çocuk daima alan, kendi isteklerinin merkeze alınmasını bekleyen ancak bunu bulamadığında da yaşadığı hayal kırıklığıyla öfkeli davranışlar sergileyen bir duruma gelebilmektedirler.
Öyleyse ne yapmalı ki çocuklar kendilerinin dışında ötekilerin ve ötekilerin isteklerinin de olduğunun farkına varsın ve hazlarını öteleyebilsin? Bu noktada ne çok baskıcı, mahrum bırakıcı ebeveynlik tarzını ne de çok kuralsız izin verici ebeveynlik tarzını benimsememek oldukça önem arz etmektedir. Demokratik, anlayışlı, doğru zamanda doğru sınırları doğru şekilde koyan ebeveyn olmak, empati kurabilen ve ötekilerle uyum içinde yaşayabilen çocuklar ve dolayısıyla yetişkinler yetiştirmek için en önemli kriterdir. Çocuğun çok sevildiği, değer verildiği ancak hayatın sadece onun istek ve arzuları merkezinde yaşanmadığı mesajı kararlı, istikrarlı ve duygu regülasyonunu iyi ayarlayan bir ebeveyn tarafından hissettirilmelidir. Unutulmamalı; çocuklar ancak kendilerine doğru sınırları doğru koyan ebeveynlerin varlığında kendilerini güvende huzurlu ve mutlu hissetmektedirler.