Bebekler doğduklarında iletişim yolları ağlamaktır. Acıktıklarında karınlarında duyduğu acıdan dolayı korkarlar ve ağlarlar. Hemen akabinde bir anne figürü ona besin sunar ve böylece bebek bir kod oluşturur. Bu kod tam olarak şöyledir; ağlıyorum ve ihtiyacım karşılanıyor. Sonra bu kodu daha da genelleştirirler. Sadece ağladıklarında değil korktuklarında, canları yandığında bir yerleri ağrıdığında, o kendisini doyuran anne figürüne ihtiyaç duyduklarında yine ağlama eylemini kullanırlar.
İşte onları hayatta tutan tam olarak da budur. Çünkü bebek henüz hayatta tek başına kalabilecek yetiye sahip değildir. Tam burada ağlama ve ihtiyaç karşılama eylemi normaldir ve olması gerektiği gibidir. Bebeklerin ilk iki yılda ihtiyaçları tam vaktinde ve yeterince karşılanmalıdır ancak bebek büyüdükçe ve artık konuşma yeteneği kazandıkça ağlamak yerine kelimeleri kullanmaya başlayacaktır. Su istiyorsa su diyerek bardağı işaret edecektir, karnı acıktıysa mama diyecek ve karnını gösterecektir. Ancak hala bebekliğinde kodladığı ağlama ve ihtiyaç giderme ilişkisi onlar için geçerlidir. Bu ilk iletişim yöntemini kullanmaya devam edeceklerdir.
Bu noktada ebeveynlere çok iş düşmektedir. Artık çocuğa ağladığı zaman ihtiyaçlarının karşılanacağı mesajını vermemelidir. Yoksa çocuk ne kadar büyürse büyüsün hiç çaba sarf etmesine ihtiyaç duymadığı bu iletişim yöntemini kullanmaya devam edecektir. Zira bu onun için en basit yoldur. Bu nedenle ebeveynler artık ağlayan çocuğun ihtiyaçlarını ağladığı için karşılamak yerine onlara isteklerini doğru anlatmak konusunda yol gösterici olmalıdırlar. Ağladıkları sırada çocuğun hissettiği duyguları empatik bir şekilde aylayabilmeli ve böylece hem anlaşıldığını çocuğa hissettirmeli hem de duygularını doğru ifade etmeyi gösterebilmelidir.
Unutulmaması gereken çok önemli bir diğer nokta ise ebeveynlerin birbirleriyle tutarlı olmalarıdır. Çocuğun ağlayarak elde etmeye çalıştığı ihtiyacı bir ebeveyn gidermezken diğer ebeveyn de aynı tutum içerisinde kalabilmelidir. Şüphesiz ki doğru bir yol gösterici olmanın ve doğru otorite kurabilmenin yolu ebeveynlerin çocuğa karşı tutumları konusunda birbirleriyle tutarlı olabilmelidir. Duyguları reddedilmeyen, kabul edilen ve karşısında birbiriyle tutarlı ve net anne baba bulan çocuk şüphesiz ki ruhsal bir uyum ve denge içerisinde olacak ve bundan sonra isteklerini doğru bir iletişim kanalı ile anlatmanın yolunu öğrenmiş olacaktır.
Süreç içerisinde çocuk öfkelenebilir, kendi öfkesinden korkabilir, kontrolü kaybedeceği hissine kapılabilir. Ancak bizler ebeveynler olarak her şeyin kontrol altında olduğu hissini verdiğimizde ve öfkelenen çocuğun öfkesini kucaklayabildiğimizde, artık öfke çocuk için kontrol edilemez bir duygu olmaktan çıkıp, mutluluk kadar insani ve kabul edilebilir sınırlarda yaşanan bir duygu olacaktır.