Şu an şehrimizde 290.462 araç mevcudu var. Kaydı Eskişehir’de olmayan veya misafir olan araçlarla bu sayının ortalama 300 bin olduğunu söyleyebiliriz.
Büyük bir ortalamadan bahsediyoruz. Türkiye ortalamasının bir hayli üzerindeyiz.
Ülke genelinde 5 kişiye bir araç düşerken, Eskişehir’de yaşayan her 3 kişiden birine bir araç düşüyor.
Hatta bunu hane veya aile üzerinden ele alırsak her eve en az 1 araç düştüğünü söyleyebiliriz.
Tabi reel dağılım böyle değil. Çoğumuzun böyle bir aracı yok. Kimi hanelerde ise kişi başına 3,4 araç düştüğünü söyleyebiliriz. Üstelik kayıtlı araçların hepsi otomobil değil. Bu sayının içine kamyon, otobüs, traktörleri de dâhil etmemiz lazım.
O yüzden bu sayıları sakın Eskişehir’de yaşayanlar Türkiye ortalamasının üstünde kazanıyor, Eskişehir ekonomisi iyi durumda, Eskişehirlilerin alım gücü yüksekmiş gibi bir yere bağlama çabasına girmeyin. Bilakis Eskişehir’de çok adaletsiz bir gelir dağılımı var. Pek hissedilmese dahi ekonomik durumun sınıflar yaratacağı bazı emareler var diye yorumlamak daha akilane olur.
Neyse biz o işi ekonomiden anlayanlara devredip asıl dikkat çekeceğimiz hususa odaklanalım.
Son 10 yılda Eskişehir’in sadece araç sayısı değil, nüfusu ve ihtiyaçları da aynı oranda yüzde 10 -15’ lik bir artış göstermiş. Üstelik bu artış ivme kazanmaya ve ileride pik yapmaya müsait bir artış.
Var olan ortalama üzerinden tahmin yürütürsek 2025 yılında Eskişehir’in yaklaşık 1,2 milyon nüfus, 400 bin araçlı bir şehir olma potansiyeli hayalî değil son derece mantıklı bir öngörü.
Bugüne kadar eldeki dar imkanlarla bazı hamleler yapıldı. Toplu taşıma ihtiyacı ve lastik tekerli araçların azaltılması için hafif raylı sistem yani tramvay son derece isabetliydi.
Bazı bulvarlar kazandırıldı, ufak tefek yol genişletmeleri oldu. İstasyon’un arka cephesi devreye sokularak ana artere nefes aldırılmak istendi. Daha radikal hamleler ve ulaşım sorununa pansuman yapacak bir vizyon ne yazık ki ortaya koyamadık.
Uydu kentler yaratamadık. Resmi daireleri merkezden uzaklaştırdık ama zaten dar gelen çevre yolu üzerine Hastaneler, Vergi Dairesi, Fuar alanı gibi insan ve araç sirkülasyonunu artıracak hamleler yaptık.
Organize sanayini büyüttük, yeni alanlar açtık ama oraya ulaşacak on binlerce insanı götüreceğimiz yolu hesaba katmadık.
Stadyum yaptık, harika da oldu amma velakin maçların haftasonu ve akşam oynanacağını yaklaşık 20 bin insanın bu pik saatlerde maça gidip, geleceğini ve büyük tıkanmalar olacağını dahi belli ki düşünemedik.
İşin aslı bir şehircilik planı üzerinde ilerleme şansımız olmadı. El yordamıyla ile palyatif çözümler üretmeye çalışırken kendi kendimizin önünü kestik.
Hani bazen ayakkabı bağcıklarını çözmek isterken kördüğüm yaparız ya, aynen öyle bir tablo oluştu ufkumuzda.
Eskişehir büyüyor. Nüfus artıyor. Araç sayısı artıyor. Turistler, misafirler, geçiş için kullananlar ve ihtiyaçlar da büyük büyük artış gösteriyor.
2025 yılını öngöremez ve hamle yapmazsak ciddi bir kriz ile, kaos ile karşılaşacağız. Bu iktidarın, yerel yönetimlerin ve DSİ’den tutun Karayollarına, Pancar Kooperatifinden, Servisçiler odasına kadar herkesin sorunu, herkesin gücü nispetinde sorumlu olacağı bir tablodur.
Yani biz gazeteciler de dahil olmak üzere kendini şehirden sorumlu hisseden ve sırada bir günde, sıradan bir caddede bile yaşanan sıkışıklığı görebilen herkes bunu dert etmelidir.
Siyasileri çalıştıran ve üretmelerine vesile olan şey sadece gözlemleri ve istekleri değil arkalarında onları sıkıştıran, kamçılayan, biraz ısıran bir kamuoyudur unutmayın.
Yoksa Eskişehir 2025’e ulaşır ulaşmasına ama biz Eskişehir’de ulaşamayız !