Türkiye’de iş gücüne katılan çalışanların sayısı hep merak konusu olmuştur.

Memur, işçi, asgari ücretli sayıları...

Ha keza emekliler... 

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2022 yılının başında ülkede istihdam edilen kişi sayısı 30 milyon 141 bin kişi.

Bu dönemde kamuda çalışanların sayısı ise 4 milyon 877 bin 270.

Bu verilere göre istihdam edilen her 6 kişiden biri kamuda iş görüyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitülerinde de 305 bin 447 istihdam ediliyor.

TÜİK Ücretli Çalışan İstatistikleri Temmuz 2022 verilerine göre sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı 14 milyon 504 bin 403 kişi.

Türkiye Emekliler Derneği'nin (TÜED), bu yıl ki araştırmasına göre de Türkiye genelinde 8 milyon 615 bin işçi emeklisi, 2 milyon 718 bin esnaf emeklisi ve 2 milyon 389 bin memur emeklisi olmak üzere toplam 13 milyon 722 bin kişi emekli aylığı alıyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yaptığı EYT çalışmasıyla emekli sayısının 4,5 milyon kadar daha artması bekleniyor.

Bu sayı şu anda net değil ancak 2023 seçimleri öncesi aralık-ocak gibi EYT'lileri memnun edip oy devşirmeye çalışacaktır hükümet.

Öyle ki Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, EYT'lilerle ilgili söylediği onca olumsuz söze rağmen geri adım atmaktan çekinmedi.

Buradan daha net anlaşılıyor.

Gelelim asgari ücretle çalışanların durumuna.

Türkiye'de kamu hariç iş gücüne katılımın neredeyse yarısına yakını asgari ücretle geçimini sağlıyor.

Asgari ücrete bu yıl iki kez zam yapıldı.

Ocak ayındaki yüzde 50'lik zamdan sonra asgari ücret net 2 bin 825 liradan 4 bin 253 liraya çıkmıştı. 

Enflasyon durdurulamayınca ve çalışanlar seslerini çıkarmaya başlayınca asgari ücretlilere 1 Temmuz'da bir zam daha yapmak zorunda kalan AK Parti, bu defa yüzde 30 artış yapmıştı.

Böylece net asgari ücret 4 bin 253 liradan 5 bin 500 lira yükseltilmişti.

Bu yeterli mi?

Tabii ki değil. 

Her yıl zam oranı açıklanan ocak ayını sabırsızlıkla bekleyen milyonlarca kişi... Asgari ücret görüşmeleri aralıkta başlayacak ve ocak ayı başında açıklanınca milyonlarca kişinin merakı giderilecek.

Rakamlar konuşulmaya başlandı.

8 bin 500 olacak diyen var, 9 bin lirayı telaffuz edenler var...

Yapılacak zam asgari ücretlinin kayıplarını telafi eder mi?

Mümkün değil.

Çünkü asgari ücretli resmi rakamlara göre yüzde 83, akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu'na göre yüzde 185'lik enflasyonla boğuşuyor.

Yaşam mücadelesi veriyor.

Geçinmeye çalışıyor.

Ama nafile.

Gıdadan doğalgaz ve elektriğe, iğneden ipliğe her kalem ürün ve hizmetteki artışlarla aldığı zammın üzerine bir bardak soğuk su içti.

Nitekim asgari ücretin satın alma gücü kuşa döndü. Asıl sorgulanması gereken bu milletin asgari ücretle çalışmaya mahkum edilmesi durumu.

Asgari ücretin tanımı yasal olarak alınabilecek en düşük ücret.

Ülkemizdeki durum vasıflı veya vasıfsız herkes için gerçerli bir ücret haline dönmüş durumda. 

Milyonların gözü kulağı hükümetin yapacağı asgari ücret zammında.

Onu da cebinden veya bütçeden vermiyor hükümet.

Biraz destek veriyor gerisi iş dünyasında...

Seçim var diye bu ocakta beklenenin üzerinde zam yapılsa dahi doğalgazdan akaryakıta, elektrikten şekere, çaydan ekmeğe...

Ete, süte yani her hizmet, mal ve ürüne gelecek zamlarla bu uçup gidecek.

Çünkü yüksek enflasyon elinden avucundan alacak.

O nedenle asgari ücrete gelecek zammı beklemek yerine ülkenin, ekonominin düzlüğe çıkması için ne yapılması gerektiği üzerine fikir yürütmek daha kıymetli.

Yoksa asgari ücretle rahat nefes almayı hayal etmek Godot'yu (*) beklemekten farksız. 

Bilmem anlatabildim mi?

(*) Godot: 1949 yılında İrlandalı yazar Samuel Beckett tarafından yazılan eser ilk kez 1953'te Fransa'nın başkenti Paris'te sahnelendi. Godot'yu beklerken, "Gelmeyeceğini bile bile beklemek" yerine kullanılıyor.