Cihan Yıldırım yazdı...
Bir iki ay adaylık sürecinde takip ettik. Ardından seçimi kazandı ve dört ayda öyle geçti. Elde var altı ay…
Genel Sekreterlik yaptığı beş yılı pek saymıyorum. O dönem çok göz önünde değildi. Bir iki temas hariç pek ‘mesaimiz’ olmadı. O yüzden son altı aya bakalım.
Adaylık süreci aslında Ayşe Ünlüce hakkında pek çok bilgi verdi.
Çoğu kimsenin kaldıramayacağı stresli günlerin üstesinden geldi. Ve bunu yaparken kimseye sesini yükseltmedi.
Ne ekibine ne rakibine…
Bence en önemli ipucu burada saklı. Yarışırken nasıl birisin?
Taç giyen baş akıllanır, denir.
Taç giymeden ‘sakin olmak’ herkesin harcı değil.
Ve 1 Nisan sonrası…
Ayşe Başkan’ın buradaki en büyük mahareti ise 25 yılın ardından görevi bırakan Yılmaz Büyükerşen sonrası süreci ustalıkla yönetmesi…
Hem Yılmaz Hoca yönünden hem çalışanlar açısından… Kendi otoritesini anında kurarken ‘’Yılmaz Hoca’ya ve 25 yılına’’ sahip çıkıyor.
Bu noktada güç zehirlenmesi, baş dönmesi, zirve sarhoşluğu yaşamıyor.
Kapıları öyle bi açtı ki… Gelmeyen kalmadı…
Yaptığı bir iki atama kimseyi rahatsız etmedi. Bu konuda aceleci değil.
Altı ay geçti… Ne yapacağını pek bilmiyoruz ama ne yapmayacağını biliyoruz artık!
Ünlüce bilinen manada ‘siyaset’ yapmayacak.
Kimsenin zenginleşmesine izin vermeyecek.
Kimseyle, hiçbir grupla ve zümreyle adı anılmayacak.
Gündemi belirlemeyecek!
Sosyal medyada ‘fenomen’ olmayacak.
Parti içi güç savaşlarına dahil olmayacak.
Listeleri ben yapayım telaşına düşmeyecek!
Rakiplere ‘okkalı’ cevaplar verip taraftarını coşturmayacak.
Akçeli işlerle adı anılmayacak.
Günün sonunda vicdanları kanatmayacak.
Ayşe Ünlüce bunları yapmayacak! Altı aylık ‘uzaktan ve yakından’ izlenimim bu şekilde…