Ayşe Kaytan Uçak yazdı...

Savaş, yaşanan ekonomik kriz, geçim derdi…

Üç ana gündem maddesine birde suni tartışmalar yerleştirilince resmen bir gündem bombardımanına maruz kalıyoruz.

Savaşı izlemekten yas tutmaya, birbiri ardına gelen zamlara yetişmekten ekonomik krize karşı bir tavır geliştirmeye fırsat bulamıyoruz.

Dilimizde her gün ama her gün tekrar eden şikâyetlerin ortak bir havuzu yok.

Toplumsal sorunların neredeyse tamamı, bireylerin ağzına tutulan mikrofonlardan başka merci bulamıyor.

“Efendim ekonomi nasıl” diye sorulan soru, defalarca kez “geçinemiyoruz” diyerek cevaplanıyor.

Sosyal medya da denk geldikçe like’layıp geçtiğimiz her video görüntüsü ile toplumsal sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz hissine kapılıyoruz.

Hislenmekte bir an meselesi ayrıca.

Hissiyatı hassasiyete, hassasiyeti haysiyete çevirecek mekanizma bir türlü kurulmuyor ya da kurulamıyor.

Yerelde durum farklı mı?

Herkes kendi manşetini ilgili mercilere okutmak derdinde…

“Kent gündemi” diye ortak bir gündemimiz yok.

AK Parti ülke genelinde ki olumsuz tabloyu unutup belediyelerde eksik ararken, belediyeler ise AK Parti’nin ülke genelindeki kötü yönetimine sırtını dayadıkları konforlu koltuklarını oynatmamakta kararlı.

Ki, belediyelerde koltuk bulanların rahatlığı AK Parti’nin içler acısı haline bakınca çok da haksız sayılmaz.

Bugün Sakarya Gazetesi yazarı Murat Taşkın’ın köşesini okuduktan sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim…

Taşkın, belediyelerde koltuğu bulunan insanlar için sarf edilen iddialar ve bu iddiaların belediye başkanları tarafından gayet makul karşılanmasını işaret ederek uyarıyor. 

Bürokratlara yönelik vahim iddiaların doğruluğu ya da yanlışlığı bir yana, bu denli doğal bir şey olarak ele alınması Eskişehir’in aklı ve vicdanıyla pek bağdaşmaz.

Fakat şunu da biliyoruz; siyaset dediğimiz şey, toplum aklı ve vicdanına hitap etmekten ziyade duruma göre pozisyon alma sanatına evrilmemiş miydi nicedir?

Şayet söylentiler kaybettirmiyorsa, değişmeye ve değiştirmeye gerekte yoktur.

İyi de! Bir kentin kaderi sadece kaybetmek ya da kazanmak üzerinden yazılabilir mi? 

Değişmek, değiştirmek bir yana şifa niyetine de olsa açıklama zahmetine bile girilmemesine ne demeli?

En basit tabir ile devasa bir şımarıklık!

Ben, Ayşe Ünlüce gibi bir karakteri büyükşehir belediye başkanlığına seçen bir kentin bu söylentileri çok fazla sineye çekebileceğini düşünmüyorum. 

Unutulmasın tüm ülkede yaşanan kötü durumlara rağmen kentimiz yani Eskişehir, muazzam bir sığınaktır.

Bu sığınağı yakışıksız iddiaların doğallaştırılması ile mahvetmek böyle giderse çok fazla uzun sürmez.
 
Aslında bu kadar laf salatası bile fazla. 

Ben belediye başkanlarının Taşkın’ın bugünkü yazısını en az üç kere okumalarını tavsiye ediyorum.

Anlamamaları halinde bir kez daha okumak şartıyla…