Ayşe Kaytan Uçak yazdı...

Sorunlara kurumsal bir çözüm bulamayınca, daha doğrusu kurumlar ödevlerini yapıp ortada var olan sorunu çözmeye yetmeyince gözler “abla” , “abi”, “lobi” arayışına ister istemez dönüyor. 

Falanca şehrin filanca bakanı varmış da, bizim yokmuş…

Falanca şehir nasıl lobi oluşturmuş da, biz neden oluşturamıyormuşuz…

Belirli zaman dilimlerinde ama hiç üşenmeden içine düştüğümüz bu arayış, hiç de anlamsız değil aslında.

***

Örneğin, çevre yolu gibi bir garabet yıllardır çözülmüyor.

Kim çözecek?

Ulaştırma Bakanlığı ya da Karayolları Genel Müdürlüğü…

Yani sorun belli, çözümün adresi de.

Ancak bir türlü çözüme kavuşamayınca başlıyoruz hayıflanmaya; 

-Şehrin bir abisi olsaydı böyle olur muydu?

- Olacaktı bir ablamız, bak gör nasıl hemen yapılıyordu. 

-Şehrin lobisi olmayınca yol mu yapılır canım!

***

Sakaryabaşı’ndan içme suyu getirmeyi planladık, ancak dört yıldır tek bir adım atamadık. DSİ ile Büyükşehir arasında imzalanan protokol bir yerlerde takıldı kaldı. 

Nihayetinde Sakaryabaşı kurudu!

Neredeyse belediye başkanının suyu içip kuruttuğu aklımıza geldi de, DSİ hiç aklımıza gelmedi. 

Unakıtan abimiz olsaydı ilçelerdeki ölüm yolları çoktan yapılırmış da, Nebi Bey ve Ayşen Hanım ile o akrabalık bağını kuramadık sanki! 

Hasanbey Lojistik Merkezi’ne şefkatli bir abi eli değmemeliydi şimdiye kadar.

Eskişehirspor için abi, abla, lobi arayışından bitap düştük…

İyi ki Ulaş Entok, “şehrin kardeşleri var” dedi. 

Futbolun çarpık yapısını, TFF bitap durumunu, yönetimleri unuttuk, kardeşlerimizden Eskişehirspor’u kurtarmasını bekliyoruz haliyle…

Deprem gerçeği ile yaşıyoruz bir şekilde, şehrin binalarının yenilenmesi gerekiyor.

Hadi bakalım yok mu bir abla ya da bir abi. 

Ablaya, abiye ve hatta Ankara’da dayıya o kadar odaklandık ki, devlet babayı unutturdular bizlere…