Ayşe Kaytan Uçak yazdı...
Siyasette yön belirlemek, yalnızca rakiplerin hamlelerine tepki vermekle de mümkün olabilir; ancak bu, yeterli midir?
****
Türkiye’de muhalefet, özellikle de ana muhalefet partisi, uzun süredir iktidarın yönlendirdiği gündemin peşinden sürükleniyor ve enerjisini belirli tartışmalara hapsediyor. Ateşli tartışmalardan ortalığa saçılan kıvılcımlar ne yazık ki sadece CHP’yi yakmakla kalmıyor, aynı zamanda CHP’ye umut bağlamış milyonlarca vatandaşı da yaralıyor.
****
İtirazım yok!
Haklılığı ya da haksızlığı sorgulanmadan görevden alınan veya hapse atılan tüm belediye başkanları için elbette hukuki mücadeleler verilmeli. Ancak, örgütün tüm enerjisini yalnızca bu konuya harcaması ne kadar doğru?
Kendi seçtikleri belediye başkanının arkasında durması gereken binlerce vatandaşa fırsat tanımadan, kendilerini en öne atmaları, hak aramaktan çok, hak aranan yerde görüntü vermeleri ne kadar işlevsel?
“Haksızlığa uğruyoruz” duygusunu bile vatandaşa geçiremeyen bir hak arama telaşı ve paniği ne kadar yerli ve yerinde…
****
Oysaki cumhuriyet tarihinde hapse atılan ilk kişiler onlar olmadığı gibi, muhtemelen son da olmayacaklar. Üstelik siyasi yasakların konulduğu kişilerin başbakan, hapse atılan kişilerin cumhurbaşkanı olduğu, olabildiği bir ülkede yaşıyoruz. Yani her şey, ama her şey, bir şekilde siyasete ve iktidar olma mücadelesine dahil değil mi?
****
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı olmasını istemek son derece doğal, kazanacağına inanmak da en doğal haktır. Ancak tüm tartışmaların İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına odaklanması ve tüm örgütün tamamen ona yapılan “haksızlıklara” karşı seferber edilmesi, hem örgütün kapsayıcılığını olumsuz etkiliyor, hem de İmamoğlu’na çok fazla bir şey kazandırmıyor.
“Kazanmak” sözcüğünün bir futbol maçına indirgenmiş sığlığına vatandaşın balıklama dalmaması, sizce vatandaşın duyarsızlığı mı?
Öte yandan, “Mansur Yavaş mı, yoksa Ekrem İmamoğlu mu?” tartışmaları her harlandığında ateşin başına koşmak, CHP’nin kendi ateşiyle yanmasından öte geçmiyor.
Vatandaşın bu ateşle yemek pişirmesi pek mümkün değil; haliyle, çayını demleyip olan biteni seyrediyor.
****
AK Parti, bugün için ülkeyi yönetmekte bir hayli zorluk yaşıyor.
Toplumun hatırı sayılır bir kısmı AK Parti’nin yönetim şeklinden memnun değil.
Ekonomi neredeyse çökmüş durumda, alım gücü giderek düşüyor.
Eğitim sistemi geleceğe güven vermiyor, gençler umutsuz.
Hukuk ve adalet konusunda ciddi güvensizlikler yaşanıyor.
Sağlık sistemi yetersiz kalıyor, temel hizmetlere erişim zorlaşıyor.
****
CHP, bunca sorun karşısında savunmasız ve çaresiz kalan vatandaşı kendi çatısı altında toplayabilse, olası bir iktidar değişikliği için zaten önemli bir mesafe katetmiş olacak.
Ancak CHP yönetimi ve partililer, kendilerine yapılan “haksızlıklarla” o kadar meşgul ki, vatandaşın uğradığı haksızlıklarla ilgilemeleri pek mümkün olmuyor. İlgilenseler bile, bu uğraş ile gündeme gelmek neredeyse imkânsızlaşıyor.
****
AK Parti mevcut haliyle gelecek adına umut vermiyor olabilir; ancak, CHP’nin yumuşak karnına yaptığı dokunuşlarla benzer bir görüntüyü muhalefette de yaratmayı başarıyor. CHP ise, AK Parti’nin gösterdiği yolda sağlam adımlarla ilerlemeye devam ediyor ve bu yolun iktidara çıkması pek mümkün görünmüyor.