Ayşe Kaytan Uçak yazdı...

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati; “Türk Lirası en düşük durumda, daha ineceği bir yer yok, vatandaş rahat olsun” diyerek içimize su serpiyordu.

Maalesef dibi gördük ve görüyoruz.

Üstelik salt ekonomik değil, meşhur ifadeyle “çürüdük…”

Derimiz kızarmayacak kadar morarmış vaziyette.

“Daha kötüsü olmaz” denilen her ne varsa bir bir yıkılıyor ve daha kötüsünün olacağını acı şekilde tecrübe ediyoruz.

Bilmem hatırlar mısınız adı rüşvetle anılan eski bakanları.

Bir İranlı iş adamının önüne yatan siyasileri…

“Daha kötüsü olamaz” dememiş miydiniz?

***

Dilek Özçelik ismini hatırlar mısınız?

2013 yılıydı...

Edirne’de ziyaretlerde bulunan dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yanına giden Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Dilek Özçelik, kanser ilaçlarının temini için yardım istedi.

Bunun üzerine Bakan Bayraktar, genç kızın cebine bir miktar para koydu. Özçelik de ağlayarak “Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda” diye cevap verdi.

Lenf kanseriyle mücadele eden genç kız, 2018’de hayatını kaybetti.

Daha kötüsü olamazdı.

***

Daha fazla para kazanmak için 301 madenciye mezar olan maden ocağını hatırlar mısınız?

Yerdeki vatandaşa atılan tekmeyi

Daha kötüsü olamazdı öyle değil mi?

***

Tarikatların yurdunda yanarak can veren onlarca çocuk…

Suruç’ta havaya uçan onlarca genç…

Otel yapıp, para kazanılacak diye işgal edilen sahillerimiz.

Tarım Bakanlığının arada bir açıkladığı sağlığa zararlı gıdalar...

Kaçakçılık yapan rütbeli askerleri işittik.

Öğrencisini taciz eden öğretmenleri…

***

Yedimizden yetmişimize boynumuza kadar pisliğe batmışız.

Böyle bir toplumun kucağına doğdu o bebekler.

Böyle bir çürümüşlükle kundakladık ya da kucakladık.

Ve kulaklarına üç kere fısıldadık.

Reziliz, beteriz, pisliğiz!

Ancak bilmiyorum hala dipte miyiz?

Yani düşeceğimiz bir yer kalmadı mı?

İnşallah öyledir…