Hüseyin Akçar yazdı...

2016’dan bu yana bütün velilerin ve öğrencilerin aklında hep aynı soru: “Bu sabah karanlığında okul yolunda olmak zorunda mıyız?” Gün ışığından yararlanma ve enerji tasarrufu gerekçesiyle yıllardır uygulanan saat değişikliği veya saat sabitlemesi, özellikle öğrenciler ve sabah erken kalkması gereken her kişi için ciddi bir sorun yaratıyor. Artık bu çile son bulmalı!

Kış aylarında sabah erken saatlerde okula gitmek zorunda olan öğrenciler, karanlık ve soğuk sokaklarda güvensiz bir ortamla karşı karşıya kalıyor. Güneş doğmadan yola çıkan çocuklar, hem biyolojik saatlerine hem de ruh hallerine zarar veren bir düzenle mücadele ediyor. Çocukların dinç, dikkatli ve sağlıklı bir şekilde derslerine odaklanması gerekirken, uykusuzluk ve yorgunluk yüzünden derslerdeki performansları düşüyor.

Bu durum yalnızca güvenlikle sınırlı değil. İnsanların biyolojik saatleri, doğal gün ışığına göre çalışır. Sabahları güneş ışığıyla uyanmak, hem vücut ritmini düzenler hem de gün boyunca daha zinde kalmayı sağlar. Ancak karanlıkta uyanmak ve yola çıkmak, uykusuzluk, stres ve dikkat dağınıklığı gibi sorunları artırıyor. Özellikle öğrenciler, sabah derslerine odaklanmakta oldukça zorlanıyor, bu da eğitim kalitesini olumsuz etkiliyor.

Bunun yanı sıra, trafik kazaları ve yaya güvenliği açısından da bu durum riskli. Karanlıkta yola çıkan öğrenci ve velilerin güvenliği tehdit altında. Küçük yaşta çocukların güvenliği söz konusu olduğunda, yapılması gereken her şey bir öncelik olmalı. Saat uygulamasının bu haliyle sürdürülmesi, çocukların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını hiçe saymak anlamına gelir.

Hükümetin enerji tasarrufu bahanesi ise akla mantığa yatacak bir neden değil. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Sn. Ahmet Şakar, bu durumun tasarruf oluşturmadığını aksine israf yarattığını aşağıdaki sözleriyle açıklıyor. Şöyle ki;  ‘’ Kış saati uygulaması, kış saatinde yapacağımız bütün işlerin otomatik olarak bir saat önceye taşınmasına neden oluyor. Bu bir saat önce de gece karanlığının hayatımıza daha uzun katılmasına neden oluyor. Gece karanlığı hayatımıza katıldığı andan itibaren de bizim elektrik sarfiyatımız artıyor.  Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO), elektrik tüketim istatistikleri üzerinden yaptığı çalışma, kış saati uygulamasından vazgeçilmesinin tasarruf sağlamazken tersine israfa yol açtığını ortaya koydu. Kış aylarında ekonomideki yavaşlamaya ve sıcaklıklar mevsim normallerinde seyretmesine rağmen elektrik tüketiminde rekor artışlar yaşandı.’’ Gördüğünüz üzere kış saati uygulamasına geçilmemesi, tasarruf etmeyi bırakın, insanların elektrik kullanımını daha da artırdığı gerçeğini ortaya koyuyor. Böylesine bilimsel bir durum söz konusu ile neden hala kış saatine geçilmiyor. Acaba, kış saatine geçilmemesinin sebebi, elektrik şirketlerinin daha fazla kazanmasının sağlanması mı?

Peki, çözüm nedir? Uzmanlar, daha makul bir saat düzenlemesinin veya okul başlangıç saatlerinin gün ışığına uyacak şekilde düzenlenmesinin bu sorunu büyük ölçüde çözebileceğini belirtiyor. Ayrıca, biyolojik saatimiz doğal güneş ışığına uyum sağladığı için sabahları güneş ışığı ile başlamak, öğrencilerin motivasyonunu ve genel sağlık durumunu olumlu etkileyecektir.

Kış saati çilesi artık bir gereklilik değil, çözülmesi gereken bir problem haline geldi. Artık bu çileye bir son verme zamanı geldi. Kış saati uygulaması, hem bireylerin hem de toplumun ihtiyaçlarına uygun bir çözüm sunuyor. İnsanların doğal ritimlerine uyumlu, daha sağlıklı ve daha güvenli bir yaşam için kış saati geri getirilmeli. Bu, hem çocuklarımızın hem de geleceğimizin yararına atılacak önemli bir adım olacaktır. Bu durumun tasarruf tedbirleri ile uzaktan yakından alakası yok. Çocukların sağlığı, güvenliği ve eğitimi için daha bilinçli, çağdaş ve bilimsel bir yaklaşım benimsemek hepimizin sorumluluğudur. Haydi, bu çileyi sonlandıralım ve öğrencilerimizin sağlıklı bir eğitim almasını sağlayalım!