Emine Girgin yazdı...
Sosyal medyamda soru cevap anketime göre “Bir erkek ile bir adam arasındaki fark”ın işte cevapları;
“Erkek sadece söz verir adam ise tutar”
“Adam olmak her erkeğe nasip olmaz”
“Erkek cinsiyettir adam ise karakterdir.”
“Yaptığı her şeyin sorumluluğunu alabilen olgun davranabilen adam olmuş oluyor. “
Ah sevgili dostlarım;
Öyle güzel yorumlar yapıyorsunuz ki köşeme taşıyabildiklerimi taşıyorum mutlaka.. Söylediğiniz her cümlede haklısınız. Ben sizlere bir örnek vermek istiyorum. Yani bu makaleye en uygun olan bir filmden yola çıkmak istedim.
Selvi Boylum Al Yazmalım’ı inceleyelim mi?
Çünkü Selvi Boylum Al Yazmalım filminde “erkek” ve “adam” ayrımı harika bir şekilde işleniyor. Erkek ve adam olmak arasında tam bir dünyalık fark vardır ve günümüz dünyasında maalesef erkeklikten adamlığa geçiş oranı oldukça düşüktür. Asya ile İlyas arasında başlayan bu tutkulu aşk hikâyesi, Asya ile Cemşit’le noktalanır. Çünkü İlyas hala bir erkektir, ancak Cemşit ise adamdır. İlyas hala tutkularının esiridir. Cemşit ise kendini tutkularından arındırmıştır, sorumluluk sahibidir. Asya’yı görünce Cemşit’in aklına tutkularını tatmin etmek gelmez, ona yardımcı olmaktır tek arzusu.
Asya ile İlyas’ın ilişkisindeki temel çelişki, İlyas’ın bir erkeğin arayışlarını simgeliyor oluşunda gizlidir. O, Asya’yı sevmekte ve ona tutkulu bir aşkla bağlanmakta olsa da, bu bağ, yüzeysel bir düzeyde kalmaktadır. Filmdeki en belirgin karakteristik özelliklerinden biri de, İlyas’ın her ne kadar aşkı yoğun şekilde yaşasa da, karşısındaki kadına bir gelecek ve güvenlik vaat etmekte isteksiz olmasıdır.
Filmdeki bir diğer önemli karakter olan Cemşit ise, tıpkı İlyas gibi Asya'yı sever, ancak ona farklı bir değer teklif eder. Cemşit, İlyas’ın tam tersine, adam olmanın tüm özelliklerini taşır. Adamlık, sadece duygusal bağlarla sınırlı değildir; bunun ötesinde bir sorumluluk ve olgunluk meselesidir. Cemşit’in Asya’ya karşı olan tavrı, ona sadece aşkını sunmakla kalmaz, aynı zamanda onunla bir yaşam kurma, birlikte bir gelecek inşa etme isteği taşır. Burada, Cemşit’in karakterindeki olgunluk ve sorumluluk anlayışı, ona gerçek bir adam kimliği kazandırır.
Adamlık, bir insanın duygusal bağlarını, sadece kişisel hazlar ve tutkularla sınırlamayıp, başkalarının hayatına dokunabilme kapasitesine sahip olmasıyla ilgilidir. Cemşit’in, Asya ile birlikte olma kararında, sadece duygusal bir seçim değil, bir "hayat arkadaşı" olma sorumluluğu da yatmaktadır. O, Asya’yı tek başına değil, onun geleceğini, ailesini ve hayatını paylaşmaya hazır bir şekilde kabul eder.
Filmin sonuna doğru Asya’nın bir seçim yapması gerekir. Ya tutkusunu yada bilgeliği seçecektir.Daha küçücük bir çocuk olan Samet, koşarak Cemşite yani bilgeliğe sarılır. Saf bilinci kimin “kaynak” olduğunu bilmiştir. Asya’da çocuğu kimi baba olarak seçtiyse seçimini ondan yana yapacaktır. Ve Cemşit’i seçer. Çünkü sevgi; tutkunun, şehvetin ötesinde olan bir şeydi.
Sevgi neydi?
Sevgi emekti…
Sevgilerimle…