Cihan Yıldırım yazdı...
Kamuoyunun geneli gibi bende 2018 yılında tanıdım Celalettin Kesikbaş’ı… Eskişehir Düşünce Platformu’nun öne çıkan ismiydi… Yedi yıldır Sanayi Odası Başkanı… Yedi yıldır gündemde…
Yedi yıldır ama az ama çok hayatımıza etki ediyor. Yedinci yıl vesilesiyle bana neler kattığını, kendisinden neler öğrendiğimi sıralamak istedim.
Aslında "Celalettin Kesikbaş'ın ODTÜ'lülüğünü sorgulatan 17 şey" başlıklı köşe yazacaktım. Bunu da yazarım bir gün… Şimdi yedinci yıla geri dönelim…
Kesikbaş tanıdığımız patronlara pek benzemiyor.
Herkesle konuş kimseyi dinleme… Evet, tam olarak bunu yapıyor. Toplumun tüm kesimleriyle temas halinde. Han Belediye Başkanı Erdal Şanlı’dan, müteahhit Kasım Karakaş’a, Acıbadem’deki hekimden senfoni çalışanına… Herkesi ama herkesle konuşuyor ama kimseyi dinlemiyor! Liderlik böyle bir şey sanırım…
Bir şey yapalım ama bugün hemen şimdi yapalım… Kesikbaş’ın devasa projeleri, etkinlikleri bir anda yaptığına şahit oldum. Kimilerini de duydum… Yarına, sonraya tahammülü yok! Bugün işte, hayatta son günüymüş gibi davranıyor. Mükemmel olmasına gerek yok, iyi olsun yeter diyor. Allah, Genel Sekreteri Volkan Günaydın’a sabır versin diyorum.
Sadece kendi gücünü ve imkanlarını kullanma! Kesikbaş kadar çevresindeki imkan ve fırsatları değerlendiren birini görmedim. ESO Akademi bunun en somut örneği… İŞKUR, Milli Eğitim, BEBKA… Kaç kurumu seferber etti ve Akademi’yi ‘bedavaya’ kurdu.
İsrafı ve gösterişi önle… Kesikbaş’ın masada duran fazla bir kaleme, silgiye takıldığını gördüm. Ve bunu neredeyse alışkanlık haline getirmiş… Ne gerek var diyor üç tane dosyalık, beş tane bardak, ataç, not kağıdı, zımba… Fazla olan her şeye karşı… Bir keresinde kahve içeceğimiz yere scooter’la gelmişti! Bende arabayla gitmiştim. Gülerek kim patron kim çalışan belli değil dedim…
Sosyal medya hesaplarını ara sıra kendin kullan… Kesikbaş düzeyindeki yöneticilerin sosyal medya hesaplarını birileri tarafından yönetilir. Doğal olarak… Çünkü böyle bir vakit bulmaları zor. Öte yandan Kesikbaş zaman zaman telefonu eline alıyor ve dalıyor sanal aleme… Kiminin fotoğrafını beğeniyor, kimine şiirli yorumlar yapıyor. Kendi paylaşımları ise her zaman ses getiriyor. O yüzden zaman zaman yakın çevresi tarafından engelleniyor!
Yel değirmenleriyle savaşmaktan çekinme… Kesikbaş, zamanın Don Kişot’u… Geride kalan yedi yılda belki de sonuç alamayacağını bile bile pek çok savaşa girdi. Yılmaz Hoca ile kenti büyütmek, sanayiyi büyütmek üzerine kavgalar etti. Çevre Yolu’ndaki trafik için sabahın 06.50’sinde üst geçide çıkıp röportaj verdi. Bi ara kırsal ilçeleri tanıtma görevi üstlendi. Aldı sandalyesini ve termosunu attı kendini dağa bayıra… Han’daki kadınlarla gözleme yaptı. Eskişehir’in hem kültür sanat, öğrenci ve turizm kenti hem de sanayi kenti olabileceğini haykırdı. Ne kadar da Don Kişot’a benziyordu…
Anlaşmalar yapmaktan çekinme… Kesikbaş herkesle masaya oturabilir. Buna kavga ettiği ya da gerilim yaşadığı kişiler de dahil… En güzel örnek OSB seçiminde karşı karşıya geldiği Nadir Küpeli ile olan mesaisi… Kesikbaş ‘uzatmayı’ sevmiyor. Yılmaz Hoca ile neler neler yaşadı… Günün sonunda aynı masaya oturdu. Bu topraklarda pek rastlanan bir davranış değil. Bizde adamı bi silerler tam silerler! En ufak seçim gerginliğinin, küslüğünün yıllar sürdüğünü biliyoruz. Kesikbaş bu konuda biraz Avrupai…
Yedi yıldan aklımda kalanlar böyle… Bunları kendi özel ve mesleki yaşamımda da uygulamaya çalışıyorum.