Emine Girgin yazdı...
Bir ayrılık sonrası insan kendini türlü türlü ruh hallerinde bulabilir. Kimisi derin bir oh çeker, kimisi aylarca toparlanamaz. Ama herkesin başına gelen o klasik sahne vardır, bir gün çekmeceleri karıştırırken ya da dolabın bir köşesini toparlarken eski sevgiliden kalan bir şey elinize geçer. Bir kazak, bir kitap, bir kahve kupası… Ve işte o an, aklınıza tek bir soru düşer “Bunu saklamalı mıyım, yoksa atmalı mı?”
Benim geçmiş yıllarda bir erkek arkadaşım olmuştu. Avukattı ve belki de yaşamadığım bir aşkı yaşatmıştı bana. Her buluştuğumuzda arabaya binerken bir bakardım koltuğumda bir buket papatya. Çünkü ben papatyaları çok severim bunu bilirdi. Bir de Sezen’i..
Hatta sevdiğim ne varsa özenerek her şeyi yapardı. O yüzden o gerçekten beni çok güzel sevmişti hakkını yiyemem. O ilişki evliliğe de giderdi ama bazı yanlış anlaşılmalar büyüdü büyüdü ve çıkmaz bir hal aldı. Benimde asiliğim ve gençliğim malum. Olgunluk gösteremedim belki de.. En sonunda ayrılığa gitti. Her neyse bir gün yine buluştuk. Hava çok soğuktu ve üşümüştüm. Üzerindeki kazağı çıkarıp bana vermişti, giymiştim. Sonra kazağı yıllarca dolapta unutmuşum. Ayrılığın ilk yılı karşılaştığımda atmaya kıyamadım ne yalan söyleyeyim, geri dolaba koymuştum ama sonra hiç kullanmadığım eşyaların arasında kıyı da köşede kalmış yıllarca.. Geçen yıl atmıştım. Atmaya kıyamadığım dönem de belki barışırız umuduyla saklamıştım. Tam hissim bitmemişti. Bunu niye anlatıyorum az sonra anlayacaksınız.
Haftanın sakinliği ve ruhumun dinginliği devam ediyordu. Bir fincan kahve yapayım dedim ve mutfağa gittim. O sırada bir telefon. Arayan bir ablamdı. Başarısız bir evlilikten sonra, yeni bir ilişkiye başlayalı bir yıl olmuştu. Adamı bana gösterdiğinde çözemediğim bir tarafı var gibiydi. Ama hakkını yemeyeyim birçok davranışını da çok takdir ediyordum. Tarif edemiyordum çözemediğim tarafını ama hissediyordum. Geçen hafta birlikte zaman geçirirken adamın işi çıkmış ve evden gitmiş. Evde tek kalan ablamda ajanlık malum. Her dolabın içine girmiş çıkmış. Derken bir ajanda ve kadının eski bir fotoğrafına rastlamış. Uzun bir ilişkisi olmuştu bunu biliyorduk zaten. Ajanda da sanki bir günlük gibi, kadın sürekli bir şeyler yazmış notlar bırakmış. Ablam bunu bulunca araştırmaya devam etmiş tabi. Havluların olduğu dolapta da kadının eski bir geceliğine rastlamış.
Ajandayı ve fotoğrafı anlayabilmiştim de gecelik de neyin nesi?
Ama kadının zekâsına biraz hayran olmadım değil. Benden sonra yaşayacağı her ilişkide yuva yıkacak bir hamle net.
Ve tabi ne yapacağını bilemediği için, fikir alışverişi yapalım diye beni aradı. Ee tabi haklı olarak ikimizin de kafasında tek bir soru oluştu bunları konuşurken, “neden hala saklıyordu?”
Ortam biraz yumuşasın diye “seksi miydi bari gecelik?” dedim. “Üf Emine, ciddiye al şu konuyu” dedi.
Bunu ona da soramazdı. Dolapları mı karıştırdın dese ne diyecekti? O yüzden daha zekice bir yol izlememiz gerektiğini biliyorduk. En azından yine evde beraber vakit geçirirken havlu alacak gibi geceliğin düşmesini sağlayabilirdi. Uzun zaman geçmiş o ilişkinin üzerinden, geceliği ve ajandayı unutmuş olabilir miydi?
Ya da ikinci ve kötü seçenek, “ya hala unutamamışsa?”
Asıl sorun ablam bunu duymaya hazır mıydı? Niyeyse hazır değilmiş gibi hissediyordum. O kadar naif ve kırılgan ki, hüsranla sonuçlanırsa bu ilişkiyi ben bile unutamam. Çünkü saatlerce telefonda konuşarak teselli buluyoruz, istesem de o adamı hafızamdan silemeyecektim. Bay Big den sonra bir de bu adamı hafızamdan silmeye çalışabilirdim, o yüzden çaktırmadım ama buna bende hazır değildim.
Aslında çoğu erkeğin bu kadar detaya takılmadığını düşünüyorum. Yani geçmişte gerçekten çok uzun yıllar birliktelikleri olmuş. Bir tek evli değillermiş. Kadına olan saygısından atamamış olabilirdi ama ablamda “ona saygımdan atamadım” dese kendisine saygısızlık gibi algılayacaktı. Empati yapmaya çalıştım. Diğer ablam böyle bir olayda saniyesinde olay çıkartacaktı bunu biliyorduk o yüzden aralarında en makul düşüneni ben olduğum için, benim vereceğim fikre göre hareket etmek istedi.
Ben olsam ne yapardım sahiden?
Tesadüf görmüş gibi tüm sakinliğimi koruyarak geceliği sorardım herhalde. Vereceği tepkiye göre de durumu şekillendirirdim. Anlık öfkeyle ajandaları da açığa çıkarmazdım tabi. O geceliği atıp atmayacağına bakardım. Kıyıda köşede sakladığı ne varsa atmasını söylerdim. Onun tepkisi önemli çünkü..
“Anılara saygımdan saklıyorum” dese, ya da “hemen atıyorum unutmuşum” dese ne yapacaktı hiç bilemiyorum. Ama son derece soğukkanlı kalması gerektiğini biliyordum. Bir bileklik, bir toka, bir tişört saklarsın ya normalde gecelik de bilemedim şimdi? Anılar bir gecelikten ibaret gibi deyip gülesim geldi ama durum ciddi kızar diye espri yapamıyorum.
Adil Yıldırım’ın da YouTube da bununla alakalı bir açıklamasına denk gelmiştim. O video da diyordu ki, “ Ben eski erkek arkadaşımı ya da kız arkadaşımı unutamıyorum ne yapmalıyım?” dediklerinde şunu soruyorum “eşyalarını saklıyor musun?”
Saklıyorum dediklerindeyse “O eşyalarla o materyallerle yaşıyorsun ve unutmayı bekliyorsun. Bu tamamen yanlış bir şey. Eski sevgilinizden kalan eşyalarla yaşamaktan vazgeçin ve atın” diyordu. Çünkü ondan gelen her şey, her anı bize kötü negatif enerji bırakıyormuş.
Gerçekten bazen bir şey bittiği zaman bunu kabullenmek ve hayata devam etmek en büyük olgunluktur. Evet, acılar var ayrılıklar üzücü ama önüne bakabilmek lazım değil mi?
Peki siz sevgili okuyucularım?
Eski kız arkadaşınızın ya da erkek arkadaşınızın bir eşyasını saklıyor musunuz?
Bazı insanlar eski sevgilinin eşyalarına anlam yüklemeyi sever. “Bu montu o almıştı, bu kitabı onunla birlikte okumuştuk” diye düşünüp durmak, aslında geçmişe sıkı sıkıya tutunmak anlamına gelir. Eğer bu eşyalar sana ileriye gitmeyi zorlaştırıyorsa, onları hayatından çıkarmak en iyisi olabilir.
Diğer yandan, bazı insanlar için bu eşyalar sıradan birer nesnedir. Eğer o kahve kupasını kullanırken aklına o gelmiyorsa, ya da eski sevgilin aldığı hırkayı sadece üşüdüğün için giyiyorsan, belki de saklamanın bir sakıncası yoktur. Mesele, bu eşyaların seni ne kadar etkilediği.
Bazı şeyleri geride bırakmadan yenisine yer açmak zor olabilir. O yüzden, eğer ayrılıktan sonra bir türlü toparlanamıyorsan, eski sevgiliden kalan eşyalar belki de farkında olmadan seni geçmişe bağlıyor olabilir. Yeni bir ilişkiye başlarken de bu eşyalar bazen sorun yaratabilir. Yeni sevgilin, eski sevgilinin eşyalarını evinde görmekten pek hoşlanmayabilir, değil mi?
Bakın anlattım size ablamın başına geleni. Görünce diğer kadının eşyalarını bu durumdan sizce hoşlanmış gibi mi görünüyor?
Kısacası sevgili okuyucularım, eski sevgiliden kalan eşyaları saklamak mı, atmak mı sorusu tamamen sizin hislerinize bağlı. Ama unutmayın, bazen fazlalıklardan kurtulmak özgürlük demektir. Belki de o kupayı dolaptan çıkarmanın, o kazağı bağışlamanın, o eski bilekliği bir kutuya kaldırmanın zamanı çoktan gelmiştir. Ve belki de artık yeni hatıralar biriktirme vaktidir. Hadi o zaman, yeni başlangıçlar için temizlik şart diyelim mi?
Sizi seviyorum.
Bir sonraki makalede görüşünceye dek, hoş çakalın..