Emine Girgin yazdı...

En yakın arkadaşımın en kötü zamanlarda bile her şeyin altından kalkışına hayrandım. Çünkü birlikte birçok şeye şahit olduk. Benim gördüklerimin yanı sıra görmediğim ve anlattığında “sanırım ben olsam gücümü kaybederdim “dediğim bir çok hikaye..

Bu haftanın anlamsız bir sakinliği vardı. Ya da içim fazla sakindi. Nasıl bakarsan öyle görürsün ya dünyayı. Hiçbir şey yapmak gelmiyordu kalbimden. Hafta sonu ramazanı karşılayacaktık tabi. Eğlenceli gecelere ara vermeden önce son kez oturalım dedik. Ben ve benim her anıma şahit olan dostlarımla yine bir araya geldik.

Arkadaşımın sevdiği bir adam var. Fakat adam tam bir ghosting!

Görüştüklerinde tam bir lovebombig kralı olan bu adam sonra bir anda hayalete dönüşüyor.

Hatırlar mısınız size bu lovebombig, gaslighting ve ghosting den bahsetmiştim geçmiş köşe yazılarımda..

Ee değişen dünya düzeniyle birlikte ilişkilerin de dinamiği değişti tabi. Tüm bu sorunlar da sınıflandırılırken bu kavramlara İngilizce isimler verildi.

Şimdi kısaca bunlardan bahsedelim hafızamız tazelensin istedim bu konuyla birlikte.

Lovebombig ( Sevgi bombardımanı)

Romantik ilişkilerde manipülasyon amacıyla bir kişiye aşırı ilgi, sevgi ve iltifat gösterilmesi durumudur. Bu, özellikle narsist veya toksik kişiler tarafından partnerlerini etkilemek, bağımlı hale getirmek ve kontrol etmek için kullanılan bir taktiktir.

Gaslighting

 Bir kişinin karşısındaki bireyin algısını, hafızasını ve gerçeklik duygusunu manipüle ederek onu kendisinden şüphe eder hale getirme yöntemidir. Psikolojik bir manipülasyon ve duygusal istismar biçimidir. Bu taktik genellikle narsist bireyler, toksik partnerler, kontrolcü yöneticiler veya otoriter figürler tarafından kullanılır.

Ve gelelim sonuncusuna, Ghosting!

Bir kişinin herhangi bir açıklama yapmadan, aniden ve tamamen iletişimi keserek başka bir kişiyi hayatından çıkarmasıdır. Bu durum özellikle romantik ilişkilerde, arkadaşlık ilişkilerinde veya iş hayatında yaşanabilir. Ghosting yapan kişi, mesajlara ve aramalara yanıt vermez, sosyal medyada kaybolur ve tamamen görünmez hale gelir.

Ghosting adamların birçok nedenleri olabilir tabi. Yüzleşmekten kaçınma, İlginin ve duygunun bitmesi, bağlanma korkusu, kendi sorunlarıyla başa çıkamamak, daha iyi bir seçenek bulma ve empati eksikliği gibi..

Günümüzde çok sık karşılaştığımız bu insanlar incitici olabilir fakat bunu kişiselleştirmek doğru olmaz. Yani bunu kişisel bir başarısızlık gibi görmek yerine olgun olmayan bir insanın kaçış yöntemi olarak değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır.

Fakat tabi bunu bu şekilde değerlendirirken bazen bazı şeylerin ağırlığı altında ezilebiliyorsunuz. O her şeye göğüs geren arkadaşımı ilk kez ağlarken gördüm belki de. Bir masanın başında baş başayken gözyaşları aktı gitti.

“Emine biz neden bunlarla uğraşmak zorunda kalalım ki?” dedi. Birilerini iyileştirmek için sürekli olgunluk göstermekten yorgunluğun dışa vuruşuydu onunki. “Normal bir ilişki istiyorum bu neden bu kadar zorlaşıyor?” dedi. Çok haklı bir isyandı inanınki.. Herkesin gözünde herkesi elde edebilecek potansiyelde oluşumuz vardı belki de. Fakat mevzu elde etmek değildi ki.. Mevzu gerçeği bulmaktı. İnanmaktı..

Boğazım düğümlenmişti.

İki hafta önce Bay Big’i başkasıyla gördüğümde “hiçbir vedam bu kadar kahkahalı olmadı” demiştim hatırlar mısınız? O gün arkadaşım kapıdan çıktığımızda şunu sormuştu “Ne hissediyorsun?”

“Koca bir hiç” diye cevap vermiştim. Gülüyordum ama aslında vurulmanın hissini tarif edememiştim. Etrafımdaki herkes olumsuz konuşurken ben onun kalbini savunmuştum uzunca bir süre. İnsanların belki de haklı çıkışının ağırlığıydı hissettiğim. Ya da hafifliği artık bilemedim! Bir gecede tüm ışıklar sönebilir miydi? Ruhumda yaktığı tüm rengârenk ışıklar tek tek sönüyordu sanki.  Ve kalbim.. Bir bina yüreğime çökmüş enkazı altında uyumaya çalışmıştım o gece. Biliyordum ki ne ertesi sabah ne de ömür boyu bunu hiç unutmayacaktım.. O gece şehir karanlık ve soğuktu benim için. Hiçbir sesi duyamadım..

Bir haftadır boş kâğıtları elime alıp bakıp geri kaldırıyorum. Bilgisayara oturuyorum dosyayı açıyorum birkaç satır yazabileyim diye, yazamıyorum.

Ruhumun tüm bahçesi talan edilmiş gibi. Hiçbir çiçek açmıyor. Işıkları yok. Dolayısıyla kalemimde yazmıyor. Hem ne yazsın ki? Gönül işlerine uzun bir süre ara vermek istiyorum demiştim bir önceki makalemde. Peki, yazılarım ne olacaktı? Ona ara veremiyorum.

Arkadaşım gözyaşlarını dökerken, dolmuş gözlerimle bende “artık yazamayacağım diye korkuyorum” demişim titreyen sesimle.  Benzer yaraların farklı izleriydi işte. Hiçbir şey ağlatamamıştı beni, o gücünü yitirince, ben de hala burnum dik olsun diye bir haftadır hiçbir şey yazamadığıma ağladım.

Ayrıca ağlamak bir tür antidepresanmış. Güney Florida Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, ağlayarak kendinizi bir antidepresandan daha iyi rahatlatabilir ve ruh halinizi dengeleyebilirmişsiniz. O yüzden bir süre gözyaşı dökmemize müsaade ettim.

Canım şehir!

Bu şehrin adının büyük ama aslında kendisinin küçük olduğu gerçeği. Bir avuç insandan ibaretmişiz gibi, köşeye döndünüz mü bir tanıdıkla denk gelebiliyorsunuz. Avantajı olduğu gibi dezavantajı da var tabi. Bazen hiç kimseyle muhatap olmak istemeyip sakince oturmak istersiniz ama o bu şehirde pek mümkün olmayabiliyor.

Yine öyle bir gün. Bunu nasıl tarif edebilirim bilmiyorum. “Sana çok güveniyorum” cümlesinin ağırlığı altında ezilirsiniz ve bir daha güvenmeye korkarsınız ya.. Hatta evinizde gibi hissettiğiniz insanlar vardır ya hani ve artık evinizde hissedemezsiniz. Düşünürsünüz de, içinizde bir yerlerde insanlara umudu, inancı kalabilen bir kız çocuğu hala yaşıyor mu diye? Kendinizi dinlersiniz..

Ve hatta hayatınızın bütün renkleri sanki bir anda gitmiş ve tek bir renge bürünmüş gibi etrafı tek bir renkte görmeye başlarsınız. Ve ya görememek.. Hangisi daha doğru olur bilemedim. İşte böyle zamanlarda kırgın gülümsemeler olur. Siz fark etmezsiniz belki ama buruk gülersiniz etrafa bir süre. Kimse sizin yeniden ayağa kalktığınızı göremez dudağınızın kenarındaki kırgın gülümsemeye odaklanır. İşte tam da öyle bir anda, gözlerim başka bir çift göze denk geldi. Buruk gülümsemişim hiç fark etmedim. Birkaç bilgiye sahip olmak ve merhabadan ibaret olan bir tanışıklık ne kadar tanımaktan sayılıyorsa o kadar tanıyordum o gözleri.

Sosyal medyada bir görsele denk gelmiştim ve o kadar etkilenmiştim ki. Sahiden siz başka yerlere odaklanırken, bir başkası da size ait olana odaklanıyordur. Bu hiç şaşmıyor! Senin ilgilenmediğinle bir başkası çok meşgul olabiliyor.

İşte tam olarak buna gülümsedim. Biraz buruk ama umutlu sevgili okuyucularım.

Tam da Big’i geçmişte bırakmaya odaklanırken, hatta belki de yaşattığını yaşaması için o tanıdık gözlere baktım.  Sırf canı yansın diye belki. Hatırlar mısınız insanları yara bandı olarak kullandığını ifade ederdim geçmiş makalelerimde. Bir insanı unutmak için bir diğerini yara bandı gibi kullanmak..Ben buna hiç ihtiyaç duymam diye gerine gerine yazmıştım. İhtiyaçtan değildi. Hissetmesini sağlamaktı belki benim kalbimden geçen. Kadehimi yudumlarken, hızlı bir şekilde bu kötü fikirden vazgeçip yanından ayrıldım.

Sahiden gerçek anlamda tanımaya hazır mıydım birini? Hiç zannetmiyorum. Belki de mükemmel bir insandı kim bilir. Biraz onun askıda kalmasının bir mahsuru yoktu belki de. Kendimi anlatamayacak kadar yorgun hissediyordum o gülümsedikçe. Belki bugün olmasa da başka şartlarda, kendi kendimi iyileştirdikten sonra, yeniden tanışarak!

Bu arada bir aylık detoksa başladık. On bir ayın sultanı geldi. Hem bedenimiz hem ruhumuz dinlenirken, Ramazan ayını dolu dolu geçirmenizi isterim. Size çok ilginç bir anımı anlatmak istiyorum. Dışarıdan bakınca süslü, sosyal ve alkolde tüketen bir insan olunca dinle pek alakası yokmuş gibi görünebilir belki ama benim için her şeyin yeri ayrıdır. Belki tüm kurallara uyamıyorum ama maneviyatımın güçlü olduğuna inanıyorum. Bir şeyleri zorla değil, kalbimden geldiğinde yapıyorum. Yine böyle bir gün biri beni çok üzmüştü. O kadar üzülmüştüm ki yaptığı haksızlığa, gece gündüz dua ederdim. Tam gücümün tükendiği anda “Allah’ım yeniden ayağa kalkmam için beni sevdiğini bilmeme ihtiyacım var, beni sevdiğini bana gösterir misin?” dedim. Ve bu dediğimi unutup bilgisayarda dersim vardı, Google da bir şeyler araştırmaya başlamıştım.

Ve önüme kocaman bir reklam düştü.

“Allah Seni Seviyor”

Çok temiz kalpli mükemmel bir insan olduğumu iddia etmiyorum, zaman zaman benimde kuyruğuma basıldığında kötüleştiğim olmuştur ama sözle yaralamak benim ki. Merhametim çok yüksektir. Bu cevabı aldığım anda benim dualarımı duyduğunu ve benim yanımda olduğunu derinden hissetmiştim.

Bu sebeple ne zaman gücümü yitirsem, baş edemediğim durumlar olsa bilirim ki Allah haklı olduğum davalarımda hep benimle..

Oruçlarınızın kabul olduğu, dualarınızın en güzel şekilde gerçekleştiği bir Ramazan geçirmeniz dileğiyle sevgili okuyucularım.

Ramazanınız mübarek olsun..

Sevgilerimle..