Cihan Yıldırım yazdı...

Böyle yazınca sanki kavga etmelerini istiyormuşum gibi bir anlam çıktı. Mesleğim gereği aynı partiden iki başkanın kavga etmesi elbette isterim! Çünkü bu bir ‘mahalle kavgası’ olmaz… Bu rekabete dönen, sonuçta halkın kazançlı çıkacağı bir kavga olurdu…
Ahmet Ataç ve Kazım Kurt arasındaki ‘gerilim’ bu şekilde miydi? Onu başka yazıya bırakalım…
Bugün iki başkan ve hatta çoğu zaman ekipleri arasında cereyan eden kavganın nasıl bittiğine bakalım. Bu kavga nasıl bitti?
Bir kere şunu tespit edelim. Bu gerilim bitmiş görünüyor…
Ataç ve Kurt’un yerel seçimde birlikte çalışması… Birbirlerine methiyeye varan cümleler sarf etmesi… Aynı şekilde ekipler arasındaki sorunun bıçakla kesilir gibi kesilmesi…
Hepsi, her şey bir anda bitti.
Nasıl ve ne zaman mı bitti?
Ayşe Ünlüce, CHP’nin büyükşehir adayı olunca bitti. En azından benim tespitim böyle…
İki başkan arasındaki ‘barış havası’ seçimden sonra da devam etti.
CHP’nin yönetici ve örgütlerini yıllarca perişan eden bu kavga nasıl bitiverdi? Partililer, Ataç ve Kurt ile fotoğraf çektirmeye, yan yana gelmeye korkar olmuştu.
Gergin kongreler, küskünlükler, kendi başkanına yaranma umuduyla karşı tarafa hadsizce yüklenmeler…
Koltuk gitti, kavga bitti mi? Yani bu kavganın bir ahlaki yanı, bir felsefi yönü yok muydu?
Ataç’ın “Hoca yoksa adayım. Hoca varsa önünden geçmem” çıkışıyla başlayan süreç Ayşe Ünlüce tercihiyle sona ermiş görünüyor.
Kurt’un “En iyi ve en büyük partili benim” yaklaşımıyla başlayan süreç Ayşe Ünlüce tercihiyle sona ermiş görünüyor.
Başta partileri olmak üzere herkesi yıpratan, bazılarını politikadan soğutan gerilim dolu aylar, yıllar ‘büyük koltuğu’ kapmak için miydi?
Ataç ve Kurt kavgası neden bitti?
Belki daha da önemlisi o neyin kavgasıydı?